Abdest Nedir?
Su ile yapılan, yüzü, kolları, ayakları
yıkamak ve başı da mesh etmekten ibaret olan özel bir temizliktir.
Abdestin maddî - mânevî birçok faydaları
vardır. Günde en az 5 sefer abdest alan bir Müslüman, temizliği îtiyad hâline
getirmiş olur ki, bu, onu hastalığa sebeb olacak hallerden korur, mikroplardan
arındırır. Bu, abdestin maddî faydasıdır. Abdestin mânevî faydaları da pek
çoktur.
Peygamber Efendimiz, Enes bin Mâlik
Hazretlerine hitaben: "Oğulcuğum! Abdestini tam al ki, Hafaza melekleri seni
sevsin ve ömrün uzatılsın" buyurmuşlardır.
Abdest, aynı zamanda yüze nur, kalbe sürurdur.
Küçük günahların afvına bir vesiledir. Bu hususu Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz
şöyle belirtmişlerdir:
"Kim emredildiği şekilde abdest alır, yine
emredildiği şekilde namaz kılarsa, geçmiş bütün küçük günahları afva
uğrar."
Abdest, mü'minin mânevî silâhıdır. Onunla
kendini kötü his ve arzulardan korur. Zihnine hücum eden vesvese ve menfî
fikirlerin te'sirinden kurtulur. Yeter ki, her vakit abdestli olmaya dikkat
etsin.
Abdestli kimseler, çoğu zaman habis ve şerli
varlıkların şerrinden abdestleri hürmetine kurtulur, kötülüklerinden uzak
kalırlar.
Bir hadîs-i şerîfte, abdestli iken vefat
edenin şehidlik mertebesine çıkmasının dahi mümkün olacağı beyan
buyurulmuştur.
Müslümanların abdest âzalarının mahşerde ayın
on dördü gibi parlak ve beyaz, yüzlerinin nurlu olacağı, yine hadîs-i şerîflerle
sâbittir. Bu, diğer ümmetlere verilmeyen bir hususiyettir.
Abdest, Mâide sûresinin 6. âyeti ile farz
kılınmıştır.
Abdestin Sahih Olmasının Şartları
Nelerdir?
Sahih bir abdest için, şu üç şartın bulunması
gereklidir:
1. Temiz olan suyun cilt üzerine tamamen nüfuz
etmesi ve cildi kaplaması. Yani, abdestte yıkanması farz olan uzuv üzerinde
hiçbir kuru yerin kalmaması. Yoksa abdest sahih olmaz. Peygamberimiz, abdest
alırken topuklarına su değmemiş kimselere hitaben, "Vay o topukların
Cehennem'den başına gelenlere..." buyurmuştur.
2. Abdeste münâfi, abdesti hükümsüz kılıcı
hallerin ortadan kalkması. Yani, hayız ve nifas hâlinin sona ermesi. Abdest
alacak olan kimseden idrar ve kan akıntısı da abdeste münâfi hallerdendir. İdrar
ve kan kesilmeden abdest alınmaz. Bu durum, mükellefte bir özür teşkil ediyorsa,
bunun hükmü ayrıdır. Burada kasdettiğimiz özür sâhibi olmayanlar hakkındadır. Bu
sebeble küçük su döktükten sonra, idrar sızıntısı tamamen kesilmeden abdest
alınmamalıdır.
Abdest alındıktan sonra gelecek olan en ufak
bir akıntı bile, abdesti bozar.
3. Mum, içyağı, hamur, yapışkan, v.s. gibi
suyun deriye ulaşmasına engel teşkîl eden şeylerin ciltten
kazınması...
Abdestin Farzları Nelerdir?
Abdestin rükünleri, yani, farzları
dörttür:
1 - Yüzü bir kere yıkamak...
2 - Elleri dirseklerle beraber bir defa
yıkamak...
3 - Ayakları iki topuklarıyla beraber bir defa
yıkamak...
4 - Başın dörtte birini bir kere
meshetmek...
Yukarıda saydığımız abdest uzuvlarından kol,
yüz ve ayakları en az birer kere yıkamak farzdır.
Yıkama işini üçe çıkarmakla farzın yanında
sünnet de îfa edilmiş olur.
Yüzün Yıkanacak Kısmı Neresidir?
Yüzün abdestte yıkanacak kısmı, uzunlamasına
alnın üstündeki tüy biten kısımdan çene sonuna kadardır. Genişlemesine ise iki
kulak yumuşağı arasında kalan sahadır. Sakal başları ile kulak arasında kalan
kılsız yerler de yüzden sayılır, yıkanması gerekir.
Sakallı Olan Kimseler Çenelerini Nasıl
Yıkarlar?
Çeneyi yıkarken seyrek sakallıların sakal
tüylerinin diplerindeki deriyi de yıkamaları gerekir. Sakalı seyrek olmayıp gür
olanlar ise, tüy diplerindeki deriyi yıkamak mecburiyetinde değillerdir. Onların
sadece sakallarını ıslatmaları kâfidir.
Gözlerin İçini, Kaş ve Bıyıkların Altındaki
Derinin de Yıkanması Gerekli midir?
Hayır. Gözlerin içini yıkamak gerekmez. Bu
bakımdan lens takanların abdest alırken lenslerini çıkarmaları icab etmez. Kaş
ve bıyıkların ise, üstten kıllarının ıslatılması kâfidir. Alttaki derinin
ıslanması gerekmez.
Ancak gusülde bıyık ve kaşların altındaki
derinin de ıslanması lâzımdır.
Başı Meshetmek Ne Demektir?
Mesh, lügatte, bir şey üzerinde el gezdirmek
demektir. Silmek mânasını da taşır.
Dinî mânası ise, başka bir yerde kullanılmamış
bir yaşlığı, bir yere değdirmekten ibarettir. Değdirilen yer, baş olur, ayağa
giyilen mest olur veya yara sargısı olabilir. Dikkat edilecek nokta, yaşlılığın
başka bir yerde kullanılmamış olmasıdır. Meselâ, kolları yıkamaktan artan yaşlık
başa sürülmekle, baş meshedilmiş olmaz. Çünkü, bu yaşlık önce kollarda
kullanılmıştır. Elin yeniden ıslatılarak başa meshedilmesi gereklidir. (Ancak
başın meshinden artan yaşlık ile kolların meshedilmesine cevaz
verilmiştir.)
Başın Meshi Farz Olan Miktarı Ne
Kadardır?
Başta meshedilmesi farz olan miktar, başın
dörtte biridir. Resûlüllah Efendimiz, alnının üst tarafını, yani, başının ön
kısmını mesh etmişlerdir. Bu yüzden ön kısmın meshi sünnet olmuştur. Fakat
dörtte birden az olmamak ve bir de kulaklardan aşağı olan kısım mesh edilmemek
şartıyla, başın herhangi bir kısmı da meshedilebilir. Çünkü, başta meshin yeri,
iki kulağın üst kısmında kalan kısımdır. Bu kısmın herhangi bir tarafından
dörtte biri meshedilse, mesih tamamdır.
Abdeste Mâni Olmayan Haller:
* Abdest âzalarından biri veya birkaçı tamamen
eksik olursa, o kimseden bu âzaları yıkamak sâkıt olur. Ancak kesik olan âzada,
tamamı kesik olmayıp bakıyye varsa, o bakıyyenin yıkanması gerekir. Meselâ, eli
kesik bir adam, kolunu dirseklere kadar yıkamalıdır. Kolu kesik bir adamdan ise,
artık o kesik kolunu yıkamak mecburiyeti kalkar.
* Abdest aldığını kesinlikle bilip, abdestinin
bozulduğunda ise, şübhesi olan bir kimse, abdestli sayılır. Çünkü, yakîn, şek
(şübhe) ile ortadan kalkmaz. Tersi olursa, yani abdesti bozulduğunu kesin olarak
bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığında şübheli ise, o kimse abdestsiz
sayılır.
* Abdest sırasında veya abdest aldıktan sonra
bâzı uzuvlarını yıkayıp yıkamadığında şübheye düşen kimse, eğer vesveseli biri
değilse, o yıkamadığını zannettiği uzuvlarını yıkar, noksanını giderir. Eğer
vesveseli biri ise, şübhesine itibar edilmez. Abdesti tam sayılır.
Boyacıların tırnaklarında kalan boyalar,
zaruret sebebiyle, abdestlerine zarar vermez. Fakat bir zarurete müstenid
olmayıp tırnakların üzerinde ince bir tabaka teşkîl eden ve altlarına suyun
geçmesini önleyen boyalar, abdestin sıhhatine mânidir.
* İyi olmuş, ancak kabuğundan henüz ayrılmamış
olan çıbanın içi yıkanmaz.
* Parmaklar geçici bir sebeble, arasına su
geçirmiyecek şekilde birbirine yapışıksa veya tırnak uzayıp ters dönmüş ve
parmak ucunu kapamışsa veya yıkanması gereken uzuvlarda suyun deriye ulaşmasına
engel olan mum, hamur, tutkal, yağlı boya gibi yapışkan madde
bulunuyorsa,
Bu mânilerin yok edilmesi gerekir.
* Tırnak kiri ve beden kirleri, pire ve sinek
pislikleri abdeste mâni sayılmazlar.
* Parmakta dar olan yüzüğü oynatmalı, yüzüğün
altına suyun geçmesi sağlanmalıdır.
* Abdest veya gusül aldıktan sonra kıl
yerlerini traş etmekle, o yerlerin tekrar yıkanması ve meshi
gerekmez.
* Abdest ve gusülden sonra tırnak kesmek,
bıyık kırpmak ve deri kaldırmakla da abdest bozulmaz.
Abdestin Sünnetleri Nelerdir?
Abdestin başlıca sünnetleri
şunlardır:
1 - Abdeste başlarken ilk olarak temiz olan
elleri bileklere kadar yıkamak... Eğer eller temiz değilse, onu yıkamak farzdır.
Çünkü, eller temizleme âletidir. Başka uzuvları kirletmemesi için öncelikle
yıkanması gerekir.
2 - Abdeste "Eûzü - Besmele" ile başlamak...
Besmelenin, abdestin başlangıcında, elleri yıkarken çekilmesi gerekir. Unutulsa,
sonra hatırlandığında söylense, sünnet yerine getirilmiş olmaz. Çünkü, abdest
fiili, yemek fiili gibi değildir. Abdest bütünüyle tek bir fiildir. Halbuki
yemekte her lokma bir fiildir. Yemeğin başlangıcında besmele unutulsa da,
sonradan hatırlandığında söylense, sünnete riâyet edilmiş olur.
Hadîs-i şerîf'te, abdeste başlarken, besmele
çekmeyenin abdestinin tam ve kâmil bir abdest olmayacağı
belirtilmiştir.
Bir diğer hadîste ise, "abdestini besmele ile
alanın her tarafı temiz ve pâk olur. Besmele çekmeyenin ise, sadece abdest
yerleri pâklanır" buyurulmuştur.
* Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında,
besmele çekmek vâcibdir. Kasden terkedilirse, abdest bozulur. Unutularak
terkedilirse, abdest bozulmaz, ancak sevabı noksanlaşır.
Aslında besmele, "her hayrın başıdır." İslâm
nişanı olan bu mübârek kelimeyi sadece abdest, namaz gibi ibadetlerde değil,
hayırlı ve meşrû' olan her işin başlangıcında söylemek gerekir. Nitekim hadîs-i
şerîfte, "Allah'ın ismi ile başlanmamış bütün işlerin hayır ve bereketten uzak,
noksan ve kısır kalacağına" işaret buyurulmuştur.
3 - Niyet etmek.
Niyet, elleri veya yüzü yıkarken olmalıdır.
Niyetten kast, abdest aldığının kalben şuurunda olmak ve bilmektir. Dil ile
söylenmese bile, kalbde abdest almak arzusunun bulunmasıyla niyet tamam
olur.
* Mâlikîlere ve Şâfiîlere göre, abdestin
başlangıcında niyet etmek farzdır. Şâfiîlerde bunun yüz yıkanırken yapılması
gerekir. Hanbelîlere göre ise, niyet, abdestin sıhhatinin şartıdır. Niyetsiz
abdest sahîh olmaz.
4 - Abdestin başlangıcında misvak kullanmak,
yani, dişleri temizlemek...
Dişleri olmayan veya dişleri olup da diş
etlerindeki rahatsızlık sebebiyle misvak veya fırça kullanmaktan eziyet duyan
veya abdest aldığı anda yanında fırça veya misvağı bulunmaya bir kimse,
dişlerini ve diş etlerini baş ve şehadet parmakları ile iyice ovalayarak
yıkar.
Resûlüllah Efendimizin beyanına göre misvakla
dişleri temizleyerek kılınan namaz, diş temizliği yapılmadan kılınan namazdan
yetmiş derece daha fazîletlidir.
Kadınların oruçlu olmadıkları zaman, sakız
çiğnemeleri, misvak yerine geçer.
5 - Üç kere mazmaza, üç kere de istinşak
yapmak...
Mazmaza, ağzın içini su ile doldurmak ve bu
suyu ağızda dolaştırıp ağzın her tarafını ıslattıktan sonra atmaktır.
İstinşak ise; suyu burnun içine çekerek
yumuşak yerlerine ulaştırmaktır.
Suyu burnuna nefesle çekmek şart değildir.
Burna akıtmak suretiyle de istinşak gerçekleşir. Mazmaza ve istinşak sünnet-i
müekkededir. Önce mazmaza, sonra istinşak yapılmalıdır. Ve her biri üçer kere
olmalıdır. Her seferinde de ağza ve burna yeni su alınmalıdır. Bu hususlardan
biri terkedilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
Abdestte sünnet olan mazmaza ve istinşak,
gusülde farzdır.
6 - Mazmaza ve istinşakda mübalâğa
yapılması...
Yani mazmazada suyu boğaza kadar vardırmak ve
istinşakda suyu burnun katı yerine kadar çekmektir. Oruçlu kimseye mübalâğa
gerekmez. Çünkü, boğaza su kaçıp da orucu bozma tehlikesi vardır.
7 - Abdesti tertip üzere almak...
Yani önce yüz, sonra kollar, sonra başa mesh,
sonra da ayakları yıkamak tertibiyle abdest almak... Bu tertibe riayet edilmese
de abdest câizdir. Ancak sünnet terkedilmiş olur.
Şâfiîler ve Hanbelîlere göre tertibe riâyet
farzdır.
8 - Yıkamaya sağdan başlamak...
Yani kol ve ayakların önce sağ, sonra
sollarını yıkamak. Bu sünnet çift âzalar içindir.
9 - Yıkamayı üçlemek...
Yani abdestte yıkanan her âzayı ayrı üç su ile
üç kere yıkamak. Bunlardan birinci yıkayış farz, diğerleri sünnettir.
10 - El ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından
başlamak...
11 - El ve ayakları yıkarken parmakların
arasını hilâllemek, yani parmak aralarını ovmak.
El parmaklarının hilâllenmesi; yıkanmayan elin
parmaklarını, yıkanan elin parmaklarının arasına geçirerek ovmaktır.
Ayakların hilâllenmesi ise, el parmaklarından
birini ayak parmaklarının aralarına sokup ovmaktır. Ayakları hilâllemenin en
güzel şekli; hilâllemeye sağ ayağın serçe parmağından başlayarak sol ayağın
serçe parmağında bitirmektir. Ayaklar akar suya sokulsa bile, hilâllemek
müstahsendir.
12 - Yüz, üç kere yıkandıktan sonra, sık olan
sakalı bir avuç su ile alttan hilâllemek...
Sakalın hilâllenmesi, sakalın arasına alttan
parmak sokularak kılların aşağıdan yukarı doğru ayrılmasıdır.
13 - Başın tamamını bir su ile
meshetmek.
Buna kaplama mesh denir. Yapılışı şöyledir:
Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin küçük ve orta ve adsız
parmakları birbirine birleştirilerek başın ön tarafına parmak uçları birbirine
değecek şekilde yerleştirilir. Ve bu parmaklar başın ön tarafından enseye kadar
çekilir. Sonra da iki elin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense
tarafından başın önüne kadar çekilir. Bu suretle kaplama mesh yapılmış
olur.
14 - Kulakları meshetmek...
Kulakları mesh için, ayrı suya lüzum yoktur.
Başın meshedildiği ıslaklık ile kulaklar da meshedilir. Kulakların dışı ve
arkası baş parmak ile, içi ise şehadet parmakları ile meshedilir. Serçe
parmakları da oyuk içine sokulup kımıldatılır.
* Hanbelîlere göre, kulakların içini meshetmek
farzdır. Zira onlar, kulağı başa dahil sayarlar.
* Şâfiîlere göre, başa yapılan meshi üç kere
tekrar etmek sünnettir.
15 -Boynunu iki elin arkası ile
meshetmek...
Boğaz meshedilmez. Boynun meshi, el yeniden
ıslatılmadan, elin arkasındaki yaşlık ile yapılır.
16 - Abdest âzalarını, üstüne su döktükçe
ovalamak...
17 - Abdest âzalarının yıkanmasına aralıksız
devam etmek.
Yani, âzalardan herhangi biri kurumadan
diğerlerini de yıkamalıdır. (Buna "vila" veya "müvalât" denir). Ancak havanın
sıcaklığı sebebiyle yıkanan âza hemen kurursa, bu sünnet terkedilmiş
olmaz.
* Mâlikîlere göre, müvalât, abdestin
farzlarındandır.
Abdestin Âdâbı (Müstehabları)
Nelerdir?
Şu hususlar abdestin âdâbındandır. Yâni,
yapılırsa sevab kazanılır. Yapılmazsa hiçbir ceza, itab ve kınama
yoktur.
1 - Abdest alırken suyun sıçramasından
korunmak için yüksek bir yere çıkmak.
2 - Kıbleye doğru yönelerek abdest
almak.
3 - Abdest alırken kimseden yardım istememek.
Yani abdest ibadetini, kimsenin yardımı olmaksızın bizzat kendi yapmaya
çalışmak. Hastalık v.s. gibi başkasının yardımını zarurî kılan özür hâli bundan
müstesnadır. Bir de kişi kendisi yardım taleb etmeden, başka birinin ona gönüllü
olarak yardım etmesinde de bir mahzur yoktur. Âdâb ihlâl edilmiş olmaz. Nitekim
ashaptan bâzılarının, Resûlüllah Efendimize -Resûlüllah'tan bir yardım isteği
gelmediği halde- abdest alırken ibrikle su döktükleri ve duâ-yı Nebevîye mazhar
oldukları hadîs kitablarında kayıtlıdır. Bu da gösteriyor ki, başkasının gönüllü
olarak yaptığı, abdest suyunu hazırlamak ve dökmek gibi herhangi bir hizmeti
kabûlde mahzur yoktur.
4 - Zaruret olmadıkça abdest alırken
konuşmamak. Çünkü dünyevî lâkırdı, insanı abdest dualarını okumaktan
alıkor.
5 - Abdest almaya kalben olduğu gibi dil ile
de niyet etmek ve bu niyeti abdestin evvelinden nihayetine kadar unutmayıp
kalbde tutmak.
6 - Her uzvu yıkarken ayrı besmele çekmek ve
seleften nakledilen abdest dualarını okumak. Eğer bu duaları bilmiyorsa,
Peygamber Efendimize salât ü selâm getirmek...
7 - Dar olmayan, altına su nüfuz edebilen
yüzüğü oynatmak. Dar olan yüzük, zaten altına suyun geçebilmesini sağlamak için
oynatılmalıdır.
8 - Ağıza ve buruna su vermeyi sağ el ile
yapmak...
9 -Buruna çekilen suyu, sol el ile
atmak.
10 - Abdest alırken suyu ne israf derecede
fazla ve ne de uzuvlardan, hiç damlamayacak kadar az kullanmak. Yani israf da
etmemek, çok da kısmamak...
Resûlüllah Efendimiz bir gün Ashaptan Sa'd bin
Ebî Vakkas'ı suyu bol bol dökünerek abdest alır halde görmüş ve ona
hitaben:
- Bu israf nedir ki? demiştir. Sa'd de bunun
üzerine hayret dolu bir sesle:
- Abdestte israf olur mu ya Resûlâllah? diye
sormuştur.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Sad'e şu
cevabı vermiştir:
- Evet, akan bir nehrin kenarında bile abdest
alsan, suyu fazla harcadın mı, israf olur..."
11 - Özür sahibi olmayan için, ibâdete
hazırlık olmak üzere, vakit girmeden abdest almak veya her vakit abdestli
bulunmaya gayret etmek.
Vakit girmeden abdest almak, çok faziletlidir.
Çünkü, bu durum onu ruhen ibâdet havasına hazırlar, kalben ibâdete müteveccih
kılar.
Devamlı abdestli bulunmak ise, çok büyük
sevablara ve mânevî faydalara vesiledir. Çünkü, böyle bir kimse, abdestle
işlenmesi gereken sâlih amellerden hangisini dilerse, nerede olursa olsun,
kaçırmadan işleyebilir. Cemaatle namaz kılabilir, nafile namaz kılabilir, cenaze
namazı kılabilir, tilâvet secdesi yapabilir, istediği zaman Mushaf'ı tutabilir.
Kısacası her türlü sâlih ameli işlemek, bu sayede mümkün olur. Ayrıca abdestli
iken vefat ederse, şehidlik mertebesine nâil olması da umulur.
Hadîs-i şerîf'te, daima abdestli bulunan ve
yatağa abdestli olarak yatanlar için, meleklerin devamlı istiğfarda bulundukları
zikredilmiştir.
Abdeste devam eden kimseye, yedi hasletin
ihsân edileceği rivâyet edilir:
* Melekler onun sohbetine rağbet
ederler.
* Kalem ona sevab yazmaktan asla boş
durmaz.
* O kimsenin bütün âzaları tesbih
ederler.
* Câmi ve cemaatten geri kalmaz.
* Melekler, onu gece karanlığında kendisine
isabet edebilecek zararlı şeylerden muhafaza ederler.
* Sekerat hâlinde ölümü kolay olur.
* Cenâb-ı Hakk'ın hıfz ve emânında
olur.
12 - Abdest üzerine abdest almak... Hadîs-i
şerîf'te bir kimse abdestli iken bir daha abdest alsa, ona on sevab yazılacağı
beyan edilmiştir.
13 - Abdestin sonunda kıbleye karşı ayakta
olarak şehadet getirmek ve:
"Allahümme'c'alnî minettevvâbîne ve'c'alnî
mine'l-mütetahhirîn" (*) diye dua etmek.
14 - Güneşte ısınmış su ile abdest almamak.
Güneşteki gözle görünmeyen zararlı ışınların suya geçeceği, abdest alan kimsenin
sıhhatına zarar vereceği söylenmektedir.
15 - İbrikle abdest alanların, ibriklerini boş
bırakmayıp, diğer abdest için su ile doldurmaları... Bu, namazın geciktirilmesi
hususunda şeytanın tama'ını ve ümidini kesmesine sebeb olur,
denilmiştir.
16 - Abdest sonunda kelime-i şehadeti
söyledikten sonra Kadr sûresini üç kere okumak.
17 - Kolları, yüzü ve ayakları yıkamakta
mübalâğa yapmak. Yani kolları yıkarken omuza kadar
yıkamak, ayakları yıkarken dize kadar suyu
çıkarmak, yüzü yıkarken suyu boyna kadar indirmek de, âdâbdandır. Bunun sebebi,
kıyâmet gününde Muhammed (asm) ümmetinin yüzlerinin ve abdest âzalarının parlak
ve nurlu olmasıdır. Bu, sadece İslâm ümmetine verilmiş bir
özelliktir.
Abdest âzalarındaki bu parlaklığı, nur ve
beyazlığı daha da arttırmak ve büyütmek için hadîs-i şerîf'te abdest âzalarının
yıkanmasında mübalâğa edilmesi istenmiştir:
"Muhakkak, ümmetim kıyâmet gününde gurra ve
tahcil sâhibi, yani, yüzleri nurlu ve abdest âzaları abdest eserinden bembeyaz
olarak geleceklerdir. Sizden kim bu nur ve beyazlığını uzatabilirse
uzatsın".
18 - Abdestten sonra, kerâhet vakti değilse
iki rek'at nafile namaz kılmak da âdabtandır.
Abdestin Mekruhları Nelerdir?
Abdestin sünnet ve âdâbına muhalif düşen
herşey abdestin mekruhlarından sayılır. Biz burada bu mekruhların başlıcalarını
kaydediyoruz:
1 - Suyu israf etmek; ihtiyacından ve
lüzumundan fazla su kullanmak.
2 - Suyun miktarını kısmak, yani, yıkanacak
âzayı sanki mesh edercesine çok az su ile yıkamak.
3 - Suyu âzalara çarparak
kullanmak.
4 - Lüzumsuz yere abdest arasında söz
söylemek.
5 - Zaruret yokken başkasından yardım
istemek.
Bir keresinde Resûl-i Ekrem (asm) abdest için
kuyudan su çekmekteydi. Bunu gören Hz. Ömer, ona yardım etmek için yanına koştu.
Fakat Allah'ın Resûlü onu durdurdu:
"Dur ya Ömer! Ben namaz için kimsenin
yardımını istemem" buyurdular.
Bununla beraber, zaruret hâlinde veya
başkasının, taleb olmaksızın, sırf kendi arzusuyla yardımda bulunmak istemesi
durumunda, bu gibi yardımları kabûl etmek câizdir.
Abdesti Bozan Şeyler Nelerdir?
1 – İdrar ve dışkı yollarından idrar, dışkı,
meni, mezi, kan gibi bir necâsetin, herhangi bir sıvının veya maddenin
çıkması.
2 – Dışı yolundan gaz çıkması
(yellenme).
3– Ön ve arka yolların dışında, bedenin
herhangi bir yerinden kan, irin, sarı su gibi akıntıların gelmesi... Vücuttan
çıkan kan akmadığı veya çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti
bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına
kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz.
Hacamat yoluyla kan aldırmak, sülük tutmak da, abdesti bozar.
Kan, irin ve sarı sudan başka olan akıntılara
gelince, bunlar ancak bir dert ve hastalık sebebiyle akıyorlarsa, abdesti
bozarlar. Meselâ bir göz hastalığından dolayı gözleri sulanan kimselerin abdesti
bozulur. Bir hastalığa bağlı olmayarak gelen akıntılar ise, abdesti bozmazlar.
Meselâ, ağlama ve çok gülmekten dolayı akan gözyaşı veya havanın soğukluğu
sebebiyle burundan gelen akıntı abdesti bozmaz.
Vücuttaki kabarcıklardan çıkan safi su, bir
görüşe göre, kan gibidir, abdesti bozar. Diğer bir görüşe göre ise, abdesti
bozmaz. Bu ikinci görüşte, uyuz olanlar ve çiçek çıkaranlar için kolaylık
vardır. Zaruret halinde bu görüş ile amel edilmesinde bir sakınca olmadığı,
İmam-ı Hulvanî’den nakledilmiştir. Mayasıl ve eksama yaşlığı ve parmak araları
pişintisi ise, abdesti bozmaz.
* Şâfiîlere göre, önden ve arka yoldan başka
herhangi bir uzuvdan gelen kan, irin, sarı su gibi akıntılar abdesti
bozmazlar.
4 – Ağız dolusu kusmak. Kusmuk; yemek, su veya
safra gibi bir madde olabilir. Kusuntunun, azar azar geleni dahi bir araya
toplanınca ağız dolusu miktarına ulaşıyorsa, abdesti bozar.
5 – Ağızdan, tükrüğe eşit veya ona galib
gelecek miktarda kan gelmek. Galibiyet veya eşitlik, renkten belli olur: Renk
sarı ise, tükrük fazladır. Kırmızılık eşitliği gösterir. Kızıllık ise, kanın
galib olduğunu... Tükrük kandan fazla ise, abdest bozulmaz. Ayva, elma, v.s.
gibi şeyleri ısırmakla, onlarda kan eseri görülse bile abdest
bozulmaz.
6 – İnsanın kendine hâkimiyetini kaybettiren
uyku abdesti bozar. Bu uyku ister yan üstü yatarak, ister sırtüstü yatarak,
ister yüzü koyun yatarak, ister oturup dirseğine dayanarak olsun hüküm aynıdır.
Yanında konuşulanları duyacak derecedeki hafif uyuklamalar ise abdesti
bozmaz.
Bir şey’e dayanarak uyuyan kimsenin,
dayanmakta olduğu şey çekildiği takdirde düşecek derecede uykuya dalmışlığı
varsa, abdest bozulur.
7– Az veya çok süreli baygınlık.
8 – Namazda gülmek. Tebessümle gülmek ayrıdır.
Gülmek seslidir, işitilir. Bu yüzden namazda abdesti bozar. Abdest bozulunca
namaz da bozulmuş olur. Tebessüm sessiz olduğu için, namazı da, abdesti de
bozmaz. Yalnız kendi duyup işiteceği kadar hafif gülmek ise, namazı bozar, fakat
abdesti bozmaz.
* Şâfiîlere göre, namaz içindeki kahkaha ile
bile abdest bozulmaz.
9 – Cinsî münasebet veya fâhiş (aşırı) temas
ve dokunma. Hanefîler'e göre erkekle kadının tenlerinin birbirine değmesi ile
abdest bozulmasa da çıplak olarak veya arada bedenlerin sıcaklığının
hissedilmesini engelleyecek bir giysi bulunmaksızın erkek ve kadının aşırı
derecede şehevî teması, oynaşma ve kucaklaşması abdesti bozar. Hanefî
fakihlerinin çoğunluğu temasın aşırılığında erkeğin cinsel organının
sertleşmesini ölçü alırken, İmam Muhammed mezi gibi bir yaşlık çıkmadıkça
abdestin bozulmayacağı görüşündedir. Şâfiîler'e göre erkek ve kadının tenlerinin
birbirine değmesi, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise dokunmada cinsel haz
duyulması halinde abdest bozulur.
10 – Teyemmüm etmiş kimsenin suyu görmesi,
teyemmümle alınan abdesti bozar.
11 – Özür sâhipleri için namaz vaktinin
çıkması ile abdestleri bozulur.
12 – Esrar veya içki içerek sarhoş olmak da
abdesti bozar. Bu gibi sarhoş edici içkileri kullanmak kesin şekilde haram
olmakla birlikte, insanı sarhoş etmeyen miktarı abdesti bozmaz.
Abdesti Bozmayan Şeyler Nelerdir?
1 – Önden ve arkadan başka bir yerden kan
çıkıp, çıktığı yerde kalır, etrafa dağılmazsa, bu kan abdesti bozmaz. Bu kanın
el veya pamuk ile silinmesi de zarar vermez.
2 – Yaradan akıntısız pıhtı hâlinde kan, et
veya deri düşmesi.
3 – Avret yerlerine el sürmek. El sürülen,
ister kadının avret yerleri olsun, isterse erkeğin, farkı yoktur. Sadece el
sürmekle abdest bozulmaz.
* Şâfiîlere göre, bir erkek veya kadın,
kendisinin veya başkasının ön veya arka avret yerini elinin içi ile tutsa,
abdesti bozulur.
4 – Kadının avret yerleri dışında vücudunun
herhangi bir yerine dokunmakla da abdest bozulmaz. Ancak bu dokunma sebebiyle
tahrik olup mezî denen yaşlık çıkmamalıdır. Mezi gelirse abdest
bozulur.
* Erkeğin kendi mahremi olmayan bir kadına
dokunması, Şâfiî mezhebinde abdesti bozar. Kadın erkeğin mahremi ise, ona
dokunmak ittifakla abdesti bozmaz.
5 – Ağız dolusundan az olan
kusmalar.
6 – Balgam çıkarmak... İmam-ı A’zam ile İmam-ı
Muhammed’e göre, balgamın az veya çok olması neticeyi değiştirmez.
7 – Hâkimiyetini kaybetmiyecek şekilde
oturarak uyumak. Oturağını yere iyice yerleştirip uyumak gibi...
8 – Ağlamak abdesti bozmadığı gibi, namaz
dışında gülmek de bozmaz.
9 – Pire, kene, sivrisinek, karasinek gibi
haşerattan birinin doyuncaya kadar emdiği kan.
10 – Namazda iken tebessüm etmek.
11 – Bıyıkların veya saçların traş edilmesi,
tırnakların kesilmesi (Abdestli iken).
12- Bir kimse abdest aldığını kesin olarak
bilse de abdestinin bozulup bozulmadığında tereddüt etse, Mâlikîler'e göre
abdesti bozulmuş olur, diğer üç mezhebe göre ise bu durumda abdest bozulmuş
sayılmaz.
Abdestin bozulup bozulmadığıyla ilgili görüş
ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak uygun olur. Özellikle imam olan
kimselerin abdestinin diğer mezheplere göre de bozulmamış olmasına özen
göstermesi şart değilse de yerinde bir davranıştır.
Kaç Çeşit Abdest Vardır?
Şer'î vasıf itibariyle üç çeşit abdest
vardır:
1 - Farz olan abdestler,
2 - Vâcib olan abdestler,
3 - Mendub olan abdestler.
Farz Olan Abdestler:
Abdesti olmayanın namaz kılmak için abdest
alması farzdır. Kılınacak namaz ister nafile, isterse cenaze namazı
olsun.
Tilâvet secdesi ve Kur'an'a el sürmek için de,
abdestli bulunmak şarttır.
Vâcib Olan Abdestler:
Kâ'be-i Mükerreme'yi tavâf için (abdestsiz
olana) abdest almak vâcibdir. Kâ'be, abdestsiz olarak tavâf edilirse, bu tavaf
sahih olur. Ancak abdestin terkinden dolayı, tavâfın nev'ine göre kurban
kesilmesi veya sadaka verilmesi îcabeder.
Tefsîr kitablarına el sürmek için abdest almak
da, Kur'an'a hürmeten vâcibdir.
Mendûb Olan Abdestler:
Yukarıda saydığımız hususlar dışında pek çok
halde de abdest almak mendûb (müstehab) olur. Bunlardan bâzılarını
sıralayalım:
* Fıkıh, Hadîs ve Akâid gibi dinî kitabların
elle tutulabilmesi için abdest alınması mendubdur. Bu kitabları okumak için
abdest almak, dinî ilimlere hürmet içindir.
Selef ulemâsı bu hususa çok dikkat ederlerdi.
İmam-ı Hulvanî, "Biz ilimde bu pâyeye ve mertebeye ilme karşı duyduğumuz saygı
ve hürmet ile nâil olduk. Çünkü ben abdestsiz olarak elime kâğıt dahi almadım"
der.
İmam Sarahsî ise, bir gece bağırsaklarından
rahatsızlanmıştı. "İlmî çalışmama devam edebilmem için, o gece on yedi kere
abdest aldım" der.
* Uyumadan önce abdest almak da
mendubdur.
* Uykudan kalktığı vakit abdest
almak...
* Devamlı abdestli bulunmak için abdest
almak.
* Abdestli iken abdest üzerine abdest
almak.
* Kazara yapılan gıybet, söylenilen yalandan,
koğuculuktan, sövmek gibi günahlardan sonra abdest almak.
* Kahkaha ile güldükten sonra abdest
almak.
* Öfkeyi gidermek için abdest
almak.
Bu hususta Peygamberimiz şöyle
buyurmuşlardır:
"Öfke Şeytan'dandır. Şeytan da ateşten
yaratıldı. Ateşi de ancak su söndürür. Bu hâle göre biriniz öfkelenirse hemen
abdest alsın."
* Ezbere Kur'an okumak için abdest
almak.
* Hadîs okumak ve hadîs rivâyet etmek için
abdest almak.
* Şer'î ilimlerden birini okumak veya okutmak
için abdest almak.
* Arafat'ta vakfede durmak ve Safâ ile Merve
arasında sa'y etmek için abdest almak.
* Kadına dokunmak gibi mezhebler arası abdesti
bozup bozmayacağı ihtilâflı mes'elelerden
kurtulmak için abdest almak.
* Cenazeyi yıkamak ve tâkib etmek için
abdestli olmak.
Abdest Nasıl Alınır?
Abdestin farz, sünnet ve âdâbını bu şekilde
gördükten sonra, tertip ve usûlüne uygun bir abdesti nasıl alacağımızı
görelim:
* Abdest almaya niyetlendikten sonra, Eûzü -
Besmele çekilerek eller bileklere kadar yıkanır. Parmakta yüzük varsa, bu arada
kımıldatılır, altına suyun geçmesi sağlanır.
* Üç defa sağ avuca su doldurularak bu su ile
ağız çalkalanır. Abdeste başlamadan önce dişler misvak ve fırça ile
temizlenmemiş ise, ağza su verme işlemi sırasında parmaklarla dişler
ovulabilir.
* Bundan sonra üç defa sağ el ile burna su
çekilir, sol el ile de etrafı rahatsız etmiyecek şekilde sümkürüp
temizlenir.
* İki avuca su alınarak üç defa yüzün her
tarafı yıkanır.
* Dirseklerle birlikte, önce sağ kol, sonra
sol kol üçer defa yıkanır.
* Eller ıslatılıp sağ elin içi ile başın ön
kısmına meshedilir.
* Başın meshinden sonra elde kalan yaşlık ile
veya el yeniden ıslatılarak kulak ve boyun da meshedilir.
* Önce sağ ayak, sonra da sol ayak topuklarla
birlikte üçer kere iyice yıkanır. Parmak aralarına su geçirtilir.
Gerek abdest sırasında, gerekse abdestten
sonra, abdest dualarının okunması çok sevablıdır.
Abdest Duâları
Abdeste başlarken önce niyet edilir, sonra
eûzü-besmele çekilir. Sonra da her bir âzayı yıkarken şu duâlar
okunur:
Elhamdü lillâhi'llezî ce'ale'l-mâe tahûran
ve'l-İslâme nûran.
Suyu temizleyici, İslâmı da nûr kılan Allah'a
hamdolsun.
* Ağıza su verirken:
Allahümme einnî alâ tilâveti'l-Kur'ân ve
zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik.
Ey Allahım, Kur'an okumak, seni zikir ve sana
şükür etmek, sana olan ibâdeti güzelleştirmek hususlarında bana yardım
et!..
* Buruna su verirken:
Allahümme erihnî râihate'l-Cenneti ve lâ
türihnî râihate'n-nâr.
Allahım, bana Cennet kokusunu duyur, Cehennem
kokusunu hissettirme!
* Yüzü yıkarken:
Allahümme beyyid vechî yevme tebyaddu vücûhün
ve tesveddü vücûh.
Allahım, yüzlerin kiminin ak, kiminin kara
olduğu o günde, benim yüzümü kara değil, ak çıkar!
* Sağ kolu yıkarken:
Allahümme a'tinî kitâbî biyemînî ve hâsibnî
hisâben yesîrâ.
Allahım, kitâbımı sağımdan ver, hesabımı da
kolay eyle!
* Sol kolunu yıkarken:
Allahümme lâ tu'tinî kitâbî biyesarî ve lâ min
verâi zahrî.
Allahım, kitâbımı solumdan ve arkamdan
verme.
* Başı meshederken:
Allahümme ezillenî tahte zilli arşike yevme lâ
zille illâ zillü arşik.
Allahım, Arşının gölgesinden başka gölge
olmadığı günde, beni Arşının gölgesinde gölgelendir.
* Kulaklara meshederken:
Allahüme'c'alnî mine'llezîne
yestemiûne'l-kavle feyettebiûne ahseneh.
Allahım, beni sözü dinleyip de en güzeline
uyanlardan eyle.
* Boynu meshederken:
Allahümme a'tik rekabetî
mine'n-nâr.
Allahım, boynumu Cehennem ateşinden âzâd
eyle!
* Ayakları yıkarken:
Allahümme sebbit kademeyye ale's-sırâti yevme
tezillü fîhi'l-akdâm
Allahım, ayakların Sırat üstünde kaydığı
günde, ayaklarımı sırat üstünde sâbit eyle, kaydırma!..
Özür Ne Demektir?
Sürekli devam eden abdest bozucu hallere özür
denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama,
yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir.
Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür
bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü)
denir.
Özürlü Sayılmanın Şartı Nedir?
Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest
bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp
namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün
başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı
hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)
Bunu bir misalle îzah edelim:
Bir kimsenin burnu, öğle vaktinin
başlangıcından itibaren kanamaya başlasa ve bu hal, öğle vakti geçinceye kadar
hiç kesilmeden devam etse, bu kişi için özür hâlinin başlama şartı gerçekleşmiş
olur. Artık bundan sonraki her namaz vakti içinde en az bir kere bu kanama hâli
görülse, o kimse "ÖZÜRLÜ" sayılır.
Çünkü, her namaz vakti içinde özür hâli
tekerrür ettiği için, özrün devam ettiği ortaya çıkmış, özürlü sayılmanın ikinci
şartı da böylece gerçekleşmiştir.
Özür durumunun ortadan kalkması için, özür
hâlinin bir namaz vakti içinde tamamen ortadan kalkması, hiç görülmemesi
gereklidir. Böyle olan kimse, artık özürlü sayılmaktan çıkmış olur.
Özür Sâhipleri İle İlgili Hükümler
Nelerdir?
Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir
kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği
halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin,
idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef
tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki
olmaktadır. Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı
bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur.
İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.
Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu
kolaylığa karşı, onların da dikkat edecekleri bir husus vardır. O da
şudur:
Özürlü olduğunu tesbit eden kimse, her namaz
vakti için, ayrı abdest alır, o vakit için aldığı bu abdestle dilediği kadar
nafile veya kaza namazı kılabilir. Vitir ve cenaze namazlarını edâ
edebilir.
Özür sâhibinin aldığı abdest, sadece içinde
bulunduğu namaz vakti süresince geçerlidir. Bir namaz vaktinin çıkıp diğer
vaktin girmesiyle abdesti bozulur. Giren yeni vakit namazı için, yeniden abdest
alması gerekir. Meselâ; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa,
bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin
çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu
abdestle hiçbir namaz kılamaz.
Özür sâhiplerinin dikkat edecekleri bir husus
da, özürlü olmayanlara imamlık yapamıyacaklarıdır. Bu bakımdan özürlüleri
imamlığa zorlamak doğru olmaz.
Özürlülerin sabah namazı için aldıkları
abdest, güneş doğmasıyla bozulduğu için, bayram ve kuşluk namazları için ayrıca
abdest almaları gerekir.
Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan
idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için
aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan
kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.
İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz
için ayrı abdest alması gerekir.
Kaynak:Sorularla İslamiyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder