KAYNAK :KÜTÜBİ SİTTE.
Kütübi Sittede Abdest kelimesi geçen tüm
hadisler.
100
Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin anlattığına
göre, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescitte itikafda olduğu sırada,
kendisi de hayızken, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın saçlarını
taramıştır. Bu hizmeti yaparken kendisi odasından ayrılmamış; Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam) başını ona uzatmıştır. Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam) itikafta iken, (büyük veya küçük Abdest bozmak gibi) zaruri bir
ihtiyaç olmadıkça odaya girmezdi." Ebu Davud'da şu ziyade var: Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam) itikafda iken hastaya uğrar, oyalanmadan halini sorar
geçerdi. Hz. Aişe buyurdu ki: "Aslında, mûtekif için sünnet olanı, hasta
ziyaretine gitmemesi, cenaze merasimine katılmaması, kadına temas etmemesi,
kadının tenine tenini değedirmemesi, zaruri ihtiyaç dışında da itikaf
yoktur."
146
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz.
Ömer (radıyallahu anh) sıcak su ile ve bir Hıristiyan kadının evinde onun su
kabıyla Abdest aldı." Bu rivayeti Rezin tahric etti. Derim ki: Bunu Buhari bab
başlığı olarak kaydetmiştir. Doğrusunu Allah bilir.
540
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hastalanmıştım. Geçmiş olsun demek üzere, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) yaya olarak bana uğradılar. Bize geldikleri
sırada baygınmışım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldılar ve Abdest
suyundan üzerime serptiler. Bunun üzerine ayıldım. Karşımda Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ı görmez miyim! Hemen sordum: "Ya Resûlullah
(görüyorsunuz ölmek üzereyim) malımı ne yapayım?" Bana cevap vermede acele
etmedi. Derken miras ayeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki:
"Allah size ikinci dereceden mirascılar hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu
olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe
kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer
kız kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek
ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadının hissesi kadar vardır. Doğru yoldan
saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi bilir" (Nisa, 176). Bir
rivayette şöyle denmektedir: "...(Sorum üzerine) feraiz ayeti indi." Bir başka
rivayette de: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar
tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir. Tirmizi'nin rivayetinde Cabir
hazretleri (radıyallahu anh) şöyle der: "Benim yedi tane kızkardeşim vardı..."
Ebu Davud'un rivayetinde şu ayetin nazil olduğu belirtilir: " Senden fetva
isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascılar hakkında fetva veriyor..."
ikinci derece mirascılar: Kendisinin çocuğu olmayıp kız kardeşleri olan
kimse.
784
Alkame anlatıyor: "İbni Mes'ud (radıyallahu
anh)'a dedim ki: "- Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'e refakat etti mi?" "- Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi.
Ancak bir gece O'nunla (aleyhissalatu vesselam) beraberdik. Bir ara onu
kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa
uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü
bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. "- Ey
Allah'ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple
geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik" dedik. "- Bana cinlerin davetçisi
geldi. Beraber gittik. Onlara Kur'an-ı Kerim'i okudum" buyurdular. Sonra bizi
götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler
kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: "Elinize geçen, üzerine Allah'ın ismi
zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at
mayısı da hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar. Sonra Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan
mayısı) Abdest bozduktan sonra istinca etmeyirı, çünkü onlar (cinni olan) din
kardeşlerinizin yiyecekleridir."
1403
Üsame İbnu Zeyd (radıyallahu anhüma)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) güneş battığı zaman Arafat'tan
(ifaza yaparak) yola çıktı. Dağ geçidine geldiği zaman deveden inip bevletti.
Sonra Abdest aldı. Abdesti bol su kullanarak değil, hafıfçe aldı. Ben: "Namaz mı
kılacağız ey Allah'ın Resûlü`?" diye sordum. "Hayır, namaz önümüzde!" dedi ve
devesine bindi. Müzdelife'ye gelince hayvandan indi ve yeniden Abdest aldı. Bu
sefer bol su kullandı.Sonra namaz başladı. Akşam namazını kıldı. Sonra herkes
devesini ıhdı.Yine namaza başlandı. Bu sefer de yatsıyı kıldı. İkisi arasında
başka bir namaz kılmadı."
1548
Ubeyd İbnu Cüreye anlatıyor: "İbnu Ömer
(radıyallahu anhüma)'e: "Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları
arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim" dedim. Bana: "Ey İbnıı
Cüreye, onlar nedir`?" diye sordu. Ben de saydım: "Sen Kabe'nin rükünlerinden
sadece iki Yemani rükne (rükn-i Yemani. ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor,
diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma'mul nalın giydiğini
görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını görüyorum. Keza seni
Mekke'de gördüm, herkes (Zilhicce) hilalini görünce ihrama girdikleri halde sen
terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girdin!" Bana şu açıklamayı yaptı: "Rükünlere
temasa gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)' ın, sadece iki rükne
temas ettiğini gördüm. Tüyü yolunmuş nalına gelince; ben Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların
içinde iken Abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince; ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onunla boyandığını gördüm. Ben onunla
boyanmayı seviyorum. İhrama girmeye gelince, ben Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam)'ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye çektiğini
görmedim."
1727
Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Akşamdan (Abdestli olarak)
temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve
ahiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini
vermesin."
1864
Esma İbnu'I-Hakem el-Fezari (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Hazreti Ali'yi dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam)'dan bir hadis dinledim mi, Allah Teala hazretlerinin faydalanmamı
dilediği kadar ondan istifade ediyordum. Şayet bir adam O'ndan hadis rivayet
edecek olsa (gerçekten duydun mu diye) yemin ettiriyordum. Yemin edince onu
tasdik edip rivayetini kabül ediyordum." Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu
anh) bana şu hadisi rivayet etti ve bu rivayetinde Ebu Bekir doğru söyledi:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip
arkasından kalkıp Abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teala
hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti
okudu. (Mealen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine
zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler.
Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmran 135).
1921
Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim yatağına temiz
(Abdestli) olarak girer ue uyku bastırıncaya kadar AIIah'ı zikrederse gecenin
herhangi bir saatinde uyanıp da AIIah'tan dünya veya ahiret hayırlarından bir
şey isterse AIIah Teala, istediğini mutlaka ona verir."
2295
Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber mescidde idik. O esnada bir
adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!"
dedi, Resûlullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalatu
vesselam yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı.
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben
de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz
adama: "Evinden çıkınca Abdest almış, Abdestini de güzel yapmış mıydın?"
buyurdu. O: "Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz: "Sonra da bizimle namaz
kıldın mı?" diye sordu. Adam: "Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz:
"Öyleyse Allah Teala hazretleri haddini -veya günahını demişti- affetti"
buyurdu."
2297
Asım İbnu Süfyan es-Sakafi (radıyallahu
anh)'nin anlattığına göre, bunlar Selasil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen
gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler.
Sonra Hz. Muaviye (radıyallahu anh)'nin yanına döndüler. Hz. Muaviye'nin yanında
Ebu Eyyüb el-Ensari ve Ukbe İbnu Amir vardı. Asım: "Ey Ebu Eyyüb! dedi. Bu sene
gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre,
kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş." Ebu Eyyüb: "Ey
kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü işittim: "kim emredildiği
şekilde (mükemmel olarak) Abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa,
önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe!
(Resûlullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?" Ukbe: "Evet!" dedi."
2299
İmam Malik (radıyallahu anh)'e ulaştığına
göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere
olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz
namazdır. (Zahiri ue batini temizliği koruyarak) Abdestli olmaya ancak mü'min
riayet eder."
2303
Rebi'a İbnu Ka'b el-Eslemi anlatıyor: "Ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber gecelemiştim, kendisine Abdest
suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana: "Dile benden (ne dilersen)!"
buyurdu. Ben: "Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana: "Veya
bundan başka birşey?" dedi. Ben: "Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim. "Öyleyse
kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu."
2317
Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları: "Ey Allah'ın
Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz: "Namaz vaktine
uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilal: "Ben sizi
uyandırırım!" dedi. Böylece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mola verdi ve
herkes yattı. Nöbette kalan Bilal de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri
kapanıverdi, o da uyuyakaldı. Güneşin doğmasıyla Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) uyandı ve: "Ey BiIaI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilal:
"Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalatu
vesselam: "AIIah Teala Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği
zaman geri gönderir. Ey BiIaI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra Abdest
aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz
kıldırdı."
2318
Bu hadis Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle
gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler,
sonra tekrar konaklayıp Abdest aldılar. Hz. Bilal (radıyallahu anh) ezan okudu.
Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını
(kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken
birbirlerine: "Namazımızda ihmalkarlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam): "Uyurken (vaki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz,
ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa,
hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır"
buyurdu."
2325
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz.
Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve
Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi,
güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam): "Vallahi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce
kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz Abdest aldı, biz de Abdest aldık. Güneş
battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı."
2433
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Ezan Resûlullah devrinde ikişer ikişer idi. İkamet de birer birer. Ancak
(müezzin), ayrıca ikişer sefer olmak üzere kad kameti'-salat, kad kameti's-salat
da derdi." İbnu Ömer devam eder: "Biz, ikameti işittik mi Abdest alır, namaza
giderdik."
2443
Ziyad İbnu'l-Haris es-Sudai (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Sabah ezanının ilk vakti girince, Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) bana emretti, ben de ezan okudum ve: "İkamet de getireyim mi ey
Allah'ın Resülü?" diye sordum. (Soruma hemen cevap vermeyip) doğu tarafına,
fecre bakmaya başladı ve: "Hayır!" dedi. Ne zaman ki şafak söktü Hz. Peygamber
(bineğinden) indi, Abdest bozdu. Sonra bana doğru geldi. (Bu ara Ashabı da
toplandı. Abdestini aldı. Bilal ikamet okumak istedi. Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam): "Suda'nın kardeşi ezan okudu, ezanı okuyan ikameti getirsin!" dedi.
Ben de ikamet getirdim."
2448
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Namaz için ezanı ancak Abdestli olan okusun."
2449
Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Ezanı
ancak Abdestli olan okusun." Tirmizi der ki: "Önceki rivayet daha
sahihtir."
2633
Rifaa İbnu Rafi' (radıyallahu anh)
anlatıyor:"Biz mescidde iken bedevi kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup,
hafif bir şekilde (yani rükunleri, tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra
namazı tamamlayıp Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a selam verdi: Efendimiz:
"Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu. Adam döndü
(tekrar) namaz kılıp geldi, Resûlullah'a selam verdi. Aleyhissalatu vesselam
selamına mukabele etti ve: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Adam
bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Aleyhissalatu
vesselam: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Halk korktu ve namazı
hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi. Adam
sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı)
göster, doğruyu öğret!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Tamam. Namaza kalkınca
önce AIIah'ın sana emrettiği şekilde Abdest aI. Sonra (ezan okuyarak) şehadet
getir. İkamet getir (namaza dur). Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa AIIah'a
hamdet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükuya git. Rükü halinde itmi'nana er
(azaların rüküda mütedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde
itidale er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir
müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan
namazını mükemmel (kılmış olursun). (Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını
eksilttin demektir." Ravi der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bu
sonuncu sözü Ashab'a önceki: (Dön, namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!) sözünden
daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zira (bu söze göre), sayılanlardan bir
eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı heba
olmuyordu."
2636
Yine Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Öğle namazı başlardı, bu anda bir kimse Baki'ye gider, ihtiyacını görür, sonra
Abdest alır, gelir ve uzunluğu sebebiyle Resulullah'ın birinci rek'atine
yetişirdi."
2641
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "AIIah, sizlerin namazını
hades vaki olunca yeniden Abdest almadıkça kabul etmez."
2642
Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Abdesti olmayanın namazı da
yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin Abdesti yoktur."
2643
Hz. Enes (radıyallahu anh), Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın her namaz için Abdest aldığını söylemişti,
kendisine: "Siz nasıl yapıyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Aldığımız
Abdest bozuluncaya kadar bize yetiyordu."
2644
Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Fetih günü bütün namazları tek Abdestle
kıldı. Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) kendisine: "Ey Allah'ın Resülü,
bugün Şimdiye kadar hiç yapmadığın şeyi yapmış olmalısın?" demişti, şu cevapta
bulundu: "Ey Ömer, bunu bilerek yaptım."
2645
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: Namaz kılarken kimin Abdesti
kozulacak olursa hemen namazdan çıksın. Eğer cemaatle kılınan bir namazda ise
burnunu tutarak ayrılsın." Burnunu tutmasını emretmesi, cemaate burnu kanamış
zannını vermek içindir. Bu davranış, avretin örtülmesi ve kabihin gizlenmesi
hususunda bir nevi edebe riayettir.
2727
Abdullah İbnu Muhammed İbni Ebi Bekr
(rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha)' nin yanında idik. Yemeği
getirildi. Derken Kasım İbnu Muhammed namaza kalktı, Hz. Aişe: "Resulullah
(alehissalatu vesselam) 'ın şöyle söylediğini işittim '' dedi: "Yemeğin yanında
namaz kılınmaz, iki habisin (yani büyük ve küçük Abdestin) sıkışmasında da
kılınmaz. ''
2753
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı
namazın sevabı evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmibeş kat
fazladır. Şöyle ki, Abdest alınca güzel bir Abdest alır, sonra mescide gider,
evinden çıkarken sadece mescid gayesiyle çıkmıştır. Bu sırada attığı her adım
sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldı mı,
namazgahında olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle
derler: "Ey Rabbimiz buna rahmet et, merhamet buyur." "Sizden herkes, namaz
beklediği müddetçe namaz kılıyor gibidir."
2784
Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Üç şey vardır, onları
yapmak kimseye helal olmaz: "Kişi bir kavme imamlık yapar, sonra da sadece
kendisi için dua eder, cemaatini dua dışı bırakır; bunu yapan onlara ihanet
eder. Kişi, izin almazdan önce bir evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına
ihanet eder. Kişi küçük Abdestine sıkışmış iken hafifleyinceye kadar namaz
kılamaz."
2821
Abdullah İbnu Amr İbni 'l-As (radıyallahu
anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İmam
namazı kılıp teşehhüdü tamamladıktan sonra, selam vermezden önce hades vaki olsa
(yani Abdesti bozulsa), namazı tamamlanmıştır, namazını tamamlayan cemaatteki
diğer kimselerin namazı da tamamlanmıştır.''
2980
Ubadetu'b'nu's-Samit (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Geceleyin kim
uyanırsa şunu söylesin: "Allah'tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur.
Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir, O herşeye kadirdir. Hamd Allah'a aittir,
Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve
kuvvet Allah'tandır. Sonra aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Rabbim beni
affet!'' desin veya dua ederse duasına cevap verilir. Eğer Abdest alır ve namaz
kılarsa namazı kabûl edilir.''
2984
Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz uyuyunca ensesine
şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düyüm yerine eliyle vurarak üzerine
uzun bir gece olsun, yat" dileğinde bulunur. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse
bir düğüm çözülür, Abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa
bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha
erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabaha
erer."
3067
Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallatıu anhüma)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin Allah'a
veya herhangi bir insana ihtiyacı hasıl olursa önce Abdest alsın, Abdesti de
güzel yapsın, sonra iki rek'at namaz kılsın, sonra Allah Teala Hazretlerine
senada bulunsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okusun, sonra şu
duayı okusun: "Halim, kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın
Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Rahmetine
vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı (hakkımda yaratmanı) taleb
ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten
zenginlik, her çeşit günahtan selamet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir
günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Hangi amelden razı isen onu
ver, ey rahim olan, bana en ziyade rahmet gösteren Rabbim!''
3109
Ma'dan İbnu Talha, kendisine Ebu'd-Derda
(radıyallahu anh)'nın şunu anlattığını söylemiştir: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) kustu ve orucunu açtı. Sevban (radıyallahu anha) bu meseleyi sordu.
Sevban: "Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu ben döktüm'' dedi.''
3376
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini
mükemmel kılar, sevab ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse,
ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır."
3467
Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor.
"Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Ey Allah'ın Resulu! Biz
gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile
alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile Abdest alabilir miyiz?" diye sordu.
Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de
helaldır" cevabını verdi."
3474
İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerinden biri bir tekne içerisinden
su alarak yıkanmıştı. Aynı teknede yıkanmak veya Abdest almak üzere
Aleyhissalatu vesselam geldi. Zevcesi: "Ben cünübtüm!" dedi. Resulullah
aleyhissalatu vesselam: "Su cünüb olmaz!" buyurdular."
3475
Ebu Cuhayfe radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam öğle vakti yanımıza çıktı. Kendisine Abdest
suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, onun Abdest suyundan arta kalanı kapışmaya
başladı. Bir parça alabilen, onu teberrüken vücuduna sürünuyor idi. Hiç
alamayan, arkadaşının elindeki yaşlığa değmeye çalışıyordu."
3478
İbnu Ömer radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında erkekler ve kadınlar beraberce bir
kaptan Abdest alıyor idiler."
3479
İbnu Mes'ud radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam, Cin gecesinde bana: "Kabında ne var?" diye
sordular. Ben: "Nebiz!" dedim. "Güzel bir meyve, temiz bir sudur" buyurdular.
Sonra da onunla Abdest aldılar."
3498
Kebşe Bintu Ka'b İbnu Malik -ki, İbnu Ebi
Katade'nin nikahı altında idi- anlatıyor: "Ebu Katade radıyallahu anh yanıma
girdi. Kendisine Abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi
geldi. Ebu Katade kabı uzattı, kedi içti." Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebu
Katade kendisine bakmakta olduğumu gördü ve: "Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi
ediyorsun?" dedi. Ben de: "Evet!" demiş bulundum. Bunun üzerine: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça
dolaşır" buyurdular." dedi."
3499
Davud İbnu Salih İbni Dinar et-Temmar,
annesinden anlatıyor: "Efendim beni, Hz. Aişe radıyallahu anha'ya bir miktar
yemekle gönderdi. Gelince Hz. Aişe'yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini
koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi.
Hz. Aişe radıyallahu anha, namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir
miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam:
"Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kedinin artığıyla Abdest aldığını
gördüm.''
3502
Yine Ebu Davud'da Ebu Sa'id radıyallahu
anh'tan kaydedilen bir rivayette denir ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam
bir koyunu beceriksizce yüzmekte olan bir köleye uğramıştı. Ona: "Çekil de sana
göstereyim!" dedi. Derhal elini deri ile et arasına soktu. Elini, bütün kolu
koltuğa kadar derinin altında kalacak şekilde ilerletti. Sonra gidip Abdest
almadı halka namaz kıldırdı.." Bir rivayette, "Yani suya değmedi" ziyadesi
vardır.
3509
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte idim. Aleyhissalatu vesselam küçük
Abdest bozmak ihtiyacını duymuştu. Hemen bir duvarın dibine, kumlu toprak
bulunan bir noktaya gelip Abdest bozdular. Sonra da: "Sizden biri, küçük Abdest
bozmak isteyince bevli için uygun bir yer arasın!" buyurdular."
3511
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "İki lanetten korkun!" buyurdular. Ashab:
"İki lanet de nedir?" diye sorunca, açıkladılar: "İnsanların yollarına Abdest
bozanla, gölgelerine Abdest bozanlardır!''
3512
Yine Ebu Davud, Hz. Mu'az radıyallahu anh'tan
şu rivayeti kaydetmiştir: "Lanete sebep olan üç yere Abdest bozmaktan kaçının:
Su yollarına, işlek yollara ve gölgeliklere."
3515
Ümeyme Bintu Rukiyye radıyallahu anha
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın karyolasının altında
bulundurduğu hurma küttüğünden bir çanağı vardı. Geceleyin ona küçük Abdest
bozardı.''
3516
Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Helaya gittiğiniz vakit,
(Abdest bozarken) kıbleye ne önünüzü ne de arkanızı dönmeyin. Fakat yüzünüzü
doğuya ve batıya dönderin." Ebu Eyyüb der ki: "Şam'a gelince helaların
yönlerinin hep kıble cihetine inşa edildiğini gördük. Onları (kullanırken
yönümüzü yan çeviriyor, ayrıca Allah'tan mağfiret de diliyorduk."
3517
İmam Malik'in bir rivayeti şöyledir: "Ebu
Eyyub radıyallahu anh Mısır'da iken demiştir ki: "Vallahi bu kiryas denen
kenefleri nasıl kullanacağımı bilemiyorum. Zira Resûlullah aleyhissalatu
vesselam: "Biriniz büyük veya küçük Abdest bozunca kıbleye yönelmesin, arka
fercini de çevirmesin" demişti.''
3521
Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Ben
Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraber idim. Bir kavmin küllüğüne gelince
durup, ayakta küçük Abdest bozdu.''
3522
Ebu Vail'den şelen bir rivayet şöyle: "Ebu
Musa radıyallahu anh küçük Abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçrantı
değmemesi için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki,) küçük Abdestini bir şişe
içerisine bozar ve: "Beni İsrail'den birinin bedenine sidik değecek olsa, adam
kirlenen derisini bıçakla kazırdı" derdi. (Bunu işiten) Huzeyfe radıyallahu anh
dedi ki: "Arkadaşınızın titizliği bu kadar ileri götürmemesini tercih ederim.
Ben, ResülulIah aleyhissalatu vesselam'la bir beraberliğimizi hatırlıyorum.
Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne rastladık.
Resûlullah aleyhissalatu vesselam, tıpkı sizden birinin ayakta bevletmesi gibi
durup ayakta bevletti. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana
yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip, hemen arkasında dikilip Abdestini
bozuncaya kadar bekledim.''
3524
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben
ayakta Abdest bozarken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni gördü ve: "Ey
Ömer, ayakta akıtma" buyurdu. Ondan sonra hiç ayakta akıtmadım"
3525
Ubeydullah, Nafi'den, o da Abdullah İbnu Ömer
radıyallahu anhüma'dan anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ben müslüman
olduğum zamandan beri ayakta Abdest bozmadım!" demiştir." Tirmizi: "Bu, Hz.
Ömer'den daha sıhhatli olan rivayettir. Önceki rivayet zayıftır'' der. Keza
ilaveten der ki: "Ayakta Abdest bozma yasağı te'dib içindir, tahrim için
değil.'' Yine der ki: "İbnu Mes'ud radıyallahu anh'tan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: "Kişinin ayakta akıtması, nefsine karşı işlediği bir
kabalıktır."
3526
Hz. Aişe radıyallahu anh'dan rivayete göre
şöyle derdi: "Size kim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ayakta bevlettiğini
söylerse, sakın onu tasdik etmeyin. O, daima çömelerek Abdest
bozardı."
3528
Abdurrahman İbnu Hasene radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, elinde kalkan gibi bir şey olduğu
halde bize doğru geldi ve onu yere bıraktı. Sonra onun gerisine çömelip ona
doğru küçük Abdest bozdu. Yanımızdakilerden biri: "(Resûlullah'a) bakın, tıpkı
kadınlar gibi Abdest bozuyor" dedi. Aleyhissalatu vesselam bu sözü işitmişti.
"Beni İsrail'in arkadaşının başına geleni işitmedin mi" dedi ve devam etti:
"Onlara idrar bulaşınca, bıçakla idrarın değdiği yeri kazıyorlardı. Arkadaşları
onları bu tatbikattan yasakladı. Bu adam, yasaklaması sebebiyle kabrinde azaba
uğradı."
3531
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim yüzüne sürme çekerse
teklesin. Bu sözümü kim tutarsa işi en güzel şekilde yapmış olur, tutmayana bir
mahzur yok. Kim Abdest bozduktan sonra taş kullanarak temizlenirse teklesin. Kim
böyle yaparsa güzel yapar, kim, de yapmazsa bir mahzur yok. Kim yemek yer ve
dişlerinin arasından bir şey çıkarırsa onu dışarı atsın, kim de diliyle
çıkarmışsa onu yesin. Kim bu söylediğimi yaparsa güzel yapar, kim de yapmazsa
bir mahzur yok. Kim helaya giderse (imkan nisbetinde) tesettürde bulunsun,
(kuytu bir yer) bulamazsa, hiç olmazsa kum (taş vs., den) bir tümsek yapıp ona
arkasını dönsün, zira şeytan, insanoğlunun makadlarıyla (oturak kısmıyla) oynar.
Kim bunu yaparsa en güzelini yapmış olur, yapamayana bir beis yok."
3532
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmak isteyince, hiç kimsenin
göremeyeceği kadar uzaklara giderdi."
3533
Hz. Selman radıyallahu anh'ın anlattığına
göre, müşrikler kendisine: "Sizin arkadaşınızın (Aleyhissalatu vesselam) sizlere
helada Abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyoruz'' demişlerdir. O da onlara
Şöyle cevap vermiştir: "Evet, doğrudur. Resülümüz aleyhissalatu vesselam, bizi
sağ elimizle istimca yapmaktan nehyetti, büyük veya küçük Abdest bozarken,
kıbleye yönelmekten de nehyetti. Abdest bozduktan sonra istinca ederken kurumuş
hayvan mayısını veya kemiği kullanmamızı da nehyetti ve dedi ki: "Sizden kimse,
üç taştan daha azı ile istinca etmesin.''
3543
Süfyan İbnu 'l-Hakem veya Hakem İbnu Süfyan
es-Sakafi anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bevledince Abdest alır
ve (istincada) su kullanırdı.''
3544
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam anlatıyor: "Bana Cibril aleyhissalam geldi
ve: "Ey Muhammed, Abdest aldınmı intidahda bulun!'' emretti'' dedi.''
3545
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam bevletti. Hz. Ömer de arkasında, elinde su
kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: "Bu da ne, ey Ömer?''
buyurdular. Hz. Ömer: "Sudur yıkanırsın!'' dedi. Resûlullah: "Ben her
bevledişimde Abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, (ümmete vacib)
bir sünnet olur" buyurdular."
3548
İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmaya çıkmıştı. Bana üç taş bulmamı
söyledi. İkisini buldum üçüncü taşı aradım fakat bulamadım. Onun yerine bir
kurumuş mayıs aldım ve onu getirdim. Taşları aldı, mayısı attı ve: "Bu
necistir!" buyurdu."
3551
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'ın hataları silmeye ve
dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?'' "Evet ey
Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı: "Zahmetine rağmen
Abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı
beklemek. İşte bu ribattır, işte bu ribattır. İşte bu ribattır."
3552
Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor:
"Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme
nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün,
nöbetimden dönüşte) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, ayakta halka
hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim: "Güzelce Abdest alıp, sonra
iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse
yoktur ki kendisine cennet vacib olmasın!" (Bunları işitince kendimi tutamayıp:)
"Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi: "Az önce
söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer
İbnu'I-Hattab'mış. O, sözüne devam etti: "Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen
gelmezden önce şöyle demişti: "Sizden kim Abdestini alır ve bunu en güzel
şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abduhû ve Resûlühü. (Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine
şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine
cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer." Ebu
Davud'un rivayetinde "...Abdesti güzel yaparsa..." denmiştir. Tirmizi'nin
rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım,
beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" duası da vardır.
3553
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min -veya müslüman- bir
kul Abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su
ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca
elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla-
ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği
bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki Abdest
tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."
3554
Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini
güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar
dökülür.''
3555
Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz.
Osman radıyallahu anh Abdest aldı ve dedi ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'ın şu benim Abdestim gibi Abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini
gördüm: "Kim bu şekilde Abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve
mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."
3556
Amr İbnu Abese es-Sülemi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kim Abdest
suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve
sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra
Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin)
etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere
kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından
dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su
ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca,
ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra
kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senada bulunur, O'na layık şekilde tazimini
gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa,
annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."
3557
Abdullah es-Sunabihi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min kul Abdest
aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu
sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz
kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar
tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar
kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak
tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar
yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibadet) olur.''
3558
Ebu Ümame el-Bahili radıyallahu anh anlatıyor:
"Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ı dinledim, diyordu ki: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'a: "Abdest nasıl alınır?'' diye sordum. Şöyle açıkladı:
"Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın.
Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra
da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün
günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için
(secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.''
Ebu Ümame der ki: "Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu
söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? "Vallahi dedi, bilesin ki
artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah'tan ölümden çok korkar bir
haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun
söylediklerim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan kulaklarımın işitip,
hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir." Bu hadis, Nesai'nin metninden
alınmadır. Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ın müslüman oluşunu anlatan uzunca bir
hadisin son kısmıdır.
3559
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdestli olduğu halde
Abdest tazelerse, AIlah bu sebeple kendisine on (misli) sevab
yazar.''
3560
Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alıp: "Sübhaneke
Allahümme ve bihamdike estağfiruke ve etübu ileyke. (Rabbim seni tenzih ederim,
Allah'ım hamdim sanadır, senden bağışlanmak isterim, tevbem de sanadır)" derse,
bu bir kağıda yazılır, sonra bir mühür üzerine nakşedilir, sonra da Arş'ın
altına kaldırılır ve Kıyamete kadar (mühür) kırılmaz.''
3561
Humran Mevla Osman anlatıyor: "Hz. Osman
radıyallahu anh su istemişti. (Getirdim. Aldı ve) üç kere ellerine dökerek
yıkadı. Sonra sağ elini kaba sokup mazmaza ve istinşakta bulundu (ağzına ve
burnuna su alıp yıkadı). Sonra üç kere yüzünü, arkasından da dirseklerine kadar
üç kere ellerini yıkadı. Sonra başına meshetti, sonra da topuklarına kadar
ayaklarını üçer sefer yıkadı ve: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, şu
Abdestim gibi Abdest alırken gördüm. Abdesti bitince de şöyle demişti: "Kim şu
Abdestim gibi Abdest alır, arkasından iki rek'at namaz kılar ve namazda kendi
kendine (dünyevi bir şey) konuşmazsa geçmiş günahları affedilir."
3562
Ebu Davud'un İbnu Müleyke'den kaydettiği bir
başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh'tan Abdest hakkında
(nasıl alınacağı) sorulmuştu. Hemen su istedi ve derhal bir Abdest kabı
getirildi. Kaptan önce sağ eli üzerine su döktü (ve onu yıkadı), sonra sağ elini
kaba batırdı, üç kere mazmaza, üç kere istinşakta bulundu. (önceki hadiste
geçtiği üzere zikretti. Hadisdte şu ziyade var): "Sonra elini daldırıp su aldı
ve başına, kulaklarına meshetti, kulakların iç ve dışlarını birer kere
meshetti.''
3564
Abdu Hayr anlatıyor: "Hz. AIi radıyallahu anh
bize geldi ve namaz kıldı. (Namazdan sonra Abdest) suyu istedi. "Suyu ne
yapacak, namazı kıldı ya! Herhalde bize öğretmek istiyor!" dedik. İçinde su olan
bir kapla bir leğen getirildi. Kaptan sağ eline su döktü: Üç defa ellerini
yıkadı. Sonra üç kere mazmaza ve istinşakta bulundu. Mazmaza ve istinşakı su
aldığı eliyle yaptı. Sonra üç kere yüzünü yıkadı, sağ elini üç kere yıkadı, üç
kere sol elini yıkadı. Sonra elini kaba batırdı, bir kere başını meshetti. Sonra
üç kere sağ ayağını yıkadı, üç kere sol ayağını yıkadı. Sonra: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın Abdestini bilmek kimin hoşuna giderse, işte o
böyledir!" dedi."
3566
Ebu Davud'da, İbnu Abbas'tan yapılan bir diğer
rivayet şöyledir: "Ali radıyallahu anh yanıma girdi. Su dökmüş (küçük Abdest
bozmuş) idi. Abdest suyu istedi. İçinde su olan bir kap getirdik. Bana: "Ey İbnu
Abbas! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest aldığını sana
göstereyim mi?" dedi. Ben de: "Evet göster!" dedim. Bunun üzerine su kabını
elleri üzerine eğdi ve ellerini yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu, onunla
diğeri üzerine su döktü, sonra iki avucunu yıkadı. Sonra mazmaza ve istinşakta
bulundu. Sonra iki elini birden kaba soktu. İkisiyle birlikte su avuçlayıp
yüzüne çarptı. Sonra başparmaklarını kulaklarının ön kısmına soktu. Sonra
ikinci, üçüncü sefer aynı şeyleri tekrar etti. Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı
ve bunu alnına döktü ve yüzü üzerine akmaya bıraktı. Sonra dirseklerine kadar
kollarını üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının arkasını meshetti. Sonra
tekrar her iki elini beraberce kaba soktu. Bir avuç su alıp onu pabuç içinde
olan (sağ) ayağına vurdu ve o su ile ayağını yıkadı. Sonra aynı muameleyi diğer
ayağına, (sola) yaptı.'' (Abdullaş el-Havlani) der ki: "(İbnu Abbas'a) sordum:
"Ayaklar ayakkabı içinde olduğu halde mi?''. "Evet dedi, ayakkabı içinde olduğu
halde.'' Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, ayakkabı
içinde!" Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, Ayakkabı
içinde." Nesai'nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "...Sonra bir avuç su
ile üçer defa mazmaza ve istinşakta bulundu."
3567
Abdullah İbnu Zeyd İbni Asım İbni'l-Ensari
radıyaIlahu anh'ın anlattığına göre, kendisine: "Bizim için, Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın Abdestiyle bir Abdest al (da görelim)!" diye talepte
bulunuldu. O, hemen bir kap (su) isteyip, önceki hadiste anlatılan şekilde
Abdest aldı. Abdest alışını anlatan rivayette şu farklı açıklama var: "Başını
meshettikte ellerini (saçları üstünde) ileri ve geri doğru yürüttü. (şöyle ki:
Mesh ameliyesine başın ön kısmından başladı ellerini enseye doğru götürdü.
Sonra, başladığı yere kadar geri getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.'' Müslim'in
bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Başını üç kere meshetti.''
3568
Buhari rahimehullah'ın bir rivayetinde şöyle
denmiştir: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (Abdest uzuvlarını) ikişer kere
yıkayarak Abdest aldı.'' Ebu Davud'un bir rivayetinde, Mikdam İbnu Ma'dikerb'den
şu kaydedilir: "Sonra başını, içiyle ve dışıyla iki kulağını meshetti." Yine Ebu
Davud'un bir başka rivayetinde şöyle denmiştir: "Kulaklarını içleriyle
dışlarıyla meshetti, parmaklarını kulaklarının deliklerine soktu.''
3569
Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a bir bedevi gelerek, Abdestten
sordu. Resûlullah ona uzuvların üçer kere yıkanmasını gösterdi. Sonra da:
"Abdest işte böyle alınır! Kim buna bir ziyadede bulunursa, fena bir iş yapmış
olur, haddi aşar ve zulmeder" buyurdu."
3570
Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir:
" ..Sonra başını meshetti. Şehadet parmaklarını kulaklarına soktu.
Başparmaklarıyla kulaklarının dışlarını meshetti. Şehadet parmaklarıyla
kulakların içini meshetti..." Rivayetin sonunda şu ifade var: "Abdest işte
böyledir. Kim buna ziyadede bulunur veya bundan eksiltme yaparsa kötü bir iş
yapmış ve zulmetmiş olur -yahut zulmetmiş ve kötü bir iş yapmış olur-."
Nesai'nin rivayetinde özetle şöyle denmiştir: ".. Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'a bir bedevi geldi ve ondan Abdest hakkında sordu. Resûlullah
aleyhissalatu vesselam Abdestin alınışını, uzuvları üçer sefer yıkayarak
gösterdi, sonra şöyle söyledi: "Abdest işte böyledir. Kim buna ziyadede
bulunursa kötü bir iş yapmış, haddi aşmış ve de zulmetmiş olur. ''
3571
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam uzuvlarını birer kere yıkayarak Abdest
aldı.''
3572
Ebu Davud'un bir rivayetinde İbnu Abbas
radıyallahu anhüma şöyle der: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest
aldığını size göstermemi ister misiniz?" İçinde su olan bir kab istedi, sağ
eliyle bir avuç su aIdı, mazmaza ve istinşak yaptı, sonra bir avuç daha aldı,
bununla iki elini birleştirip (iki eliyle) yüzünü yıkadı. Sonra bir avuç daha
aldı bununla sağ elini yıkadı. Sonra bir avuç da aldı, bununla sol elini yıkadı.
Sonra bir avuç su daha aldı, sonra elini çırptı, sonra başını ve kulaklarını
meshetti. Sonra bir kabza su daha aIdı sağ ayağının üzerine serpti, ayağında
nalın olduğu halde, sonra onu iki eliyle meshetti, elin biri ayağın üstünde,
diğeri de nalının aItında. Sonra aynı şeyi sol ayağa yaptı.''
3576
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve bunu, yüzünü üç, ellerini üç
sefer yıkayarak, "Kulaklar baştandır '' deyip başını da üç sefer meshederek
yaptı.'' Hammad der ki: "Bu rivayette geçen "Kulaklar baştandır'' ibaresi, Ebu
Ümme'nin sözü mü yoksa Resûlullah'ın sözü mü bilemiyorum." Bu metin
Tirmizi'nindir. Ebu Davud'da şu ifade de yer alır: "Gözpınarlarını da
meshederdi.'' O rivayette: "Kulaklar baştandır'' da demiştir.
3577
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer
radıyallahu anh bana şunu söyledi: "Bir adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
gelmişti. Bunun Abdest almış fakat ayaklarının üzerinde tırnak kadar bir yeri
yıkamadan bırakmış olduğunu gördü. ResüluIlah aleyhissalatu vesselam, adama
derhal müdahaIe etti: "Git Abdestini güzel kıl!" Adam gidip yeniden Abdest aldı,
sonra namazını kıldı."
3578
Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde
Resûlullah'ın ashabından biri şöyle anlatır: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam,
ayağının sırtında dirhem büyüklüğünde bir kısma su değmemiş olduğu halde namaz
kılmakta olduğunu görmüştü, derhal Abdesti ve namazı iade etmesini
emretti."
3579
İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Beraber olduğumuz bir sefer sırasında, bir ara Resûlullah
aleyhissalatu vesselam bizden geride kaldı sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz
vakti girmişti. Bizler de Abdest alıyor, ayaklarımıza meshediyorduk. (Resûlullah
aleyhissalatu vesselam) yüksek sesle nida etti: "Ökçelerin ateşte vay haline!"
Bunu iki veya üç kere tekrarladı."
3580
Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir:
"Halk ikindi namazı sırasında acele etti ve bir kısmı alelacele Abdest aldı. Biz
onlara ulaştık. Ökçelerine su değmemiş, parlıyordu. Bunun üzerine Aleyhissalatu
vesselam: "Öçelerin ateşte vay haline! Abdesti tam alın!''
buyurdular.''
3584
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm. Üzerinde çizgili
kırmızı bir sarık vardı. Elini sarığın altına soktu, başının ön kısmını
meshetti, sarığını çözmedi."
3585
Sabit İbnu Ebi Safiyye anlatıyor: "Ebu Cafer'e
-ki Muhammed el-Bakır'dır- dedim ki: "Hz. Cabir radıyallahu anh, sana Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın uzuvlarını birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer
yıkayarak Abdest aldığını söyledi mi?" Bu soruma: "Evet!" diye cevap verdi." Bir
rivayette de: "Birer birer yıkayarak Abdest aldı mı?" diye sordum; "evet!'' diye
cevap verdi'' şeklinde gelmiştir..
3586
Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam ikişer ikişer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu,
nur üzerine nurdur" buyurdu.''
3587
Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, uzuvlarını üçer üçer yıkayarak Abdest aldı
ve şöyle buyurdu: "Bu benim ve benden önceki diğer peygamberlerin ve İbrahim
aleyhissalam'ın Abdestidir."
3588
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet
vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim." Muvatta'nın
rivayetinde: ". . her Abdestte. . .'' denmiştir.
3592
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest suyu ve misvakı (akşamdan
hazırlanıp yanına) konulurdu. Gece kalkınca Abdest bozar, sonra
misvaklanırdı.''
3593
Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir:
"(Resûlullah aleyhissalatu vesselam) gece veya gündüz yattığında ve kalktığında
mutlaka Abdest almazdan önce misvaklanırdı."
3599
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alırsa istinsarda
bulunsun (sümkürsün), kim taşla istinca yaparsa teklesin."
3600
Müslim'in bir rivayetinde şöyle gelmiştir:
"Sizden biri Abdest alınca burnuna su çeksin, sonra sümkürsün." Bir diğer
rivayette: "...Burun deliklerine su çeksin, sonra sümkürsün''
şeklindedir.
3603
Talha İbnu Musarrıf an ebihi an ceddihi
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına girdim,
Abdest alıyordu. Su yüzünden ve sakalından göğsüne akıyordu. Mazmaza ve
istinşakın arasını da ayırmıştı."
3606
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca bir avuç su alır, onu çenesinin
altına tutup onunla sakalını hilaller ve: "Aziz ve Celil olan Rabbim böyle
emretti" derdi."
3607
Müstevrid İbnu Ş'eddad radıyallahu anh
anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm. Abdest aldığı zaman
ayaklarının parmaklarını serçe parmağı ile hilalliyordu."
3608
Lakit İbnu Sabıra radıyallahu anh anlatıyor:
"Dedim ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bana Abdestten haber ver!'' Aleyhissalatu
vesselam: "Abdesti tam al, parmaklar arasını hilalle, istinşak'da mübalağa yap,
oruçlu olursan mübalağa yapma'' buyurdu.''
3609
Rebi' Bintu Mu'arrız radıyallahu anha
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı, (bu esnada) elini
kulaklarının hücresine soktu."
3611
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ümmetim, Kıyamet günü
çağırıldıkları vakit Abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde
gelirler. Öyleyse kimin imkanı varsa parlaklığını artırsın."
3612
Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Ebu
Hüreyre radıyallahu anh Abdest aldı, yüzünü yıkadı, ellerini yıkadı, ellerini
yıkarken nerdeyse omuza kadar yıkıyordu. Sonra ayaklarını yıkadı ve nerdeyse
bacaklarına kadar yükseldi. Sonra dedi ki: "Ben Resulullah aleyhissalatu
veselam'ın, "Ümmetim Kıyamet günü (Abdest uzuvlarındaki) parlaklıkla gelir..."
Gerisi yukarıdaki gibi devam ediyor.
3613
Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle
denmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "...Mü'minin zineti, Abdestin
yükseldiği yere kadar yükselir..."
3614
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam (miktarca) bir sa'dan beş müdd 'e kadar olan
su ile yıkanır, bir müdd su ile de Abdest alırdı.'' Bir başka rivayette: "...
beş mekkûk ile yıkanır, bir mekkûk iIe de Abdest alırdı" denmiştir. Bir diğer
rivayette: " . . beş. . '' denmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest için iki rıtl su kafidir.'' Ebu
Davud'un rivayetinde: "...Resûlullah aleyhissalatu vesselam iki rıtl ihtiva eden
kapla Abdest alır, bir sa' ile guslederdi '' denmiştir.
3615
Sefine radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ı bir sa' miktarındaki su cenabetten yıkar, bir müdd su
da Abdestine yeterdi."
3616
Ümmü Ammare radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu maksadla kendisine içerisinde
üçte iki müdd miktarında su bulunan bir kab getirilmişti.'' Nesai şunu ilave
etmiştir: "Şu'be der ki: "Ben, Aleyhissalatu vesselam'ın kollarını yıkadığını ve
onları ovduğunu, kulaklarının iç kısmını meshettiğini öğrendim. Ancak kulakların
dışını da meshettiğini bilmiyorum."
3617
Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Bize Resûlullah aleyhissalatu vesselam gelmişti. Kendisine bakır kapta su
getirdik, onunla Abdest aldı."
3618
Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor:
"ResüIullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest (sırasın)da vesvese
veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehan'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden
kaçının."
3619
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Abdest aldıktan sonra kurulandığı bir bezi
vardı.''
3620
Hz. Mu'az radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm, Abdest alınca elbisesinin bir
kenarıyla yüzünü siliyordu.''
3621
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Abdesti olmayanın namazı yoktur.
Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kimsenin Abdesti de Abdest
değildir."
3622
Rabah İbnu Abdirrahman İbni Ebi Süfyan İbnu
Huveytip an ceddiha an ebiha 'dan rivayete göre demiştir ki: "Ben Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Üzerine Allah'ın ismini
zikretmeyen kişinin Abdesti yoktur."
3623
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Kim Abdestinin
başında Allah'ı zikrederse bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah'ın ismini
zikretmezse bu kimsenin sadece Abdest uzuvları temizlenir."
3624
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, Abdest alıyordu. Şu duayı okuduğunu
işittim: "Allahümma'ğfirli zenbi ve vassi'li fi dari ve barik li fi rızki
(Allah'ım günahımı mağfıret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubarek
kıl."
3625
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ses ve koku olmadıkça Abdest
alınmaz.'' Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Biriniz mescidde iken, kabaları
arasında bir yel hissetse ses işitmedikçe veya koku duymadıkca dışarı
çıkmasın.''
3627
Ebu Davud'da şöyle gelmiştir: "Biriniz namazda
iken, dübüründe bir hareket hissetse ve Abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda
tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi
terketmesin."
3628
Abdullan İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu veselam'a, namazda iken hayaline Abdesti bozuldu gibi
gelen bir adamdan bahsedilmişti. Şöyle ferman buyurdular: "Sesi işitip kokuyu
duymadıkça namazı sakın terketmesin.''
3630
Ali İbnu Talk (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz namazda yellenirse
derhal namazdan çıksın, Abdest alsın ve namazı iade etsin."
3631
Bu hadisin Tirmizi'deki lafzı şöyle: "Bir
bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! bizden bir kimse çölde bulunsa, azıcık bir
yel kaçırsa, suyu da az ise ne yapmalıdır)?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Sizden biri yellenecek olursa Abdest alsın. Kadınlara da arkalarından temas
etmeyiniz. Bilesiniz ki Allah hakk(ın sorulması ve açıklanmasıyla ilgili
hususlarda sizden) utanma talebinde bulunmaz."
3632
Muhammed İbnu Hanefiye anlatıyor: "Hz Ali
radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim. Bunun hükmü hususunda
-kızı hanımım olması sebebiyle- Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
soramamıştım. Mikdad İbnu'l-Esved radıyallahu anh'a söyledim, o sordu. Şu cevabı
almıştık: "(Mezisi gelen kimse) zekerini yıkar ve Abdest alır."
3633
Muvatta ve Ebu Davud'un rivayetIerinde Mikdad
şöyle demiştir: "Hz. Ali radıyallahu anh, bana, kendisi için Resûlullah'tan:
"Kadınına yakınlaşınca mezisi akan kimseye ne gerektiği hususunda sormamı
söyledi. Ali ilaveten dedi ki: "Zira yanımda Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'ın kızı var, bu sebeple bizzat sormaktan utanıyorum." Mikdad der ki:
Ben bu mesele hakkında Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sordum. Şu cevabı
verdi: "Biriniz buna rastlarsa fercini su ile yıkasın. Namaz Abdesti ile Abdest
alsın." Ebu Davud bir başka rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "...zekerini ve iki
husyesini yıkasın."
3634
Yine Ebu Davud'un bir diğer rivayeti şöyledir:
"Hz. Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim, yıkanmaya
başladım. (Sonunda) sırtım çatlayacak hale geldim. Durumu Resulullah
aleyhissalatu vesselam'a zikrettim -veya ona zikredildi-. Bunun üzerine
Aleyhissalatu vesselam: Öyle yapma, (her seferinde yıkanma)! Meziyi gördün mü,
zekerini yıka, sonra da namaz Abdestiyle Abdest al. Ancak meni atacak olursan o
zaman yıkan!" buyurdular."
3635
Sehl İbnu Hüneyf radıyallahu anh anlatıyor:
"Ben mezi akıntısından epey bir sıkıntıda idim. Bu yüzden sık sık gusül
yapıyordum. Sonunda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bu husustan sordum.
Bana: "Meziden dolayı sana Abdest kafidir!" buyurdular. "Ey Allah'ın Resülü!
elbiseye değen meziden ne yapmalıyım?'' dedim. "Bir avuç su alıp, bunu, mezinin
değdiğini zannettiğin yerlere serpmen sana yeterlidir!" cevabını
verdi.''
3636
Abdullah İbnu Sa'd el-Ensari radıyallahu anh
anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan guslü gerektiren şeyler
nelerdir, sudan sonra olan sudan sordum. Şu cevabı verdi: "Bu mezidir. Her erkek
mezi ifraz eder. Mezi akınca fercini ve husyelerini yıkarsın, ve namaz
Abdestiyle de Abdest alırsın."
3637
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben de
(meziyi), kendimden ipek ipliği gibi iner görürdüm. Öyleyse bunu sizden biri
görünce (telaşlanmayıp) zekerini yıkasın ve namaz Abdestiyle Abdest alsın."
Burada meziyi kastetmiştir.- "
3638
Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde) kustu ve Abdest aldı.''
Ma'dan der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın azadlısı Sevban radıyallahu
anh'a Şam camiinde rastladım. Bu meseleyi ona hatırlattım ve ondan (mahiyetini)
sordum. Şu cevabı verdi: Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu da Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın kendilerine ben dökmüştüm."
3641
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kadınlarından birini öptü, sonra dönüp
namaza gitti, Abdest tazelemedi. Urve rahimehullah der ki: "Kendisine: "Bu,
sizden başka bir hanımı olmamalı!" dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap
verdi.''
3642
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'in şöyle dediği
rivayet edilmiştir: "Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep
mülamese (değme) sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa
Abdest alması gerekir." Bu rivayetin bir benzeri İbnu Mes'ud'dan
gelmiştir.
3643
Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa
yıkanması gerekir mi?" "Kadına değen kısmını yıkar, sonra Abdest alır ve namaz
kılar!" buyurdular."
3644
Talk İbnu Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına geldik. (Biz huzurlarında iken)
bir adam geldi. Sanki o bir bedevi idi. "Ey Allah'ın Resulü! dedi, kişi Abdest
aldıktan sonra zekerine değerse ne gerekir (Abdesti bozulur mu, bozulmaz mı?) ''
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şu cevabı verdi: "O, kendisinden bir parça
değil midir?"
3645
Büsre Bintü Saffan (radıyallahu anha)
anlatıyor: "ResululIah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Zekerine değen
Abdest almadıkça namaz kılmasın.''
3646
Mus'ab İbnu Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Ben, Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu anh)'a Kur'an
tutuyordum. Bir ara kaşındım. Sa'd: "Her halde zekerine değdin?'' dedi. Ben
"evet!" deyince: "Kalk, Abdest al!'' emretti. Ben de gidip Abdest alıp geri
döndüm."
3647
Nafi rahimehullah anlatıyor: "Ben, bir sefer
sırasında İbnu Ömer (radıyallahu anh)'le beraberdim. Güneş doğduktan sonra onun
Abdest alıp namaz kıldığını gördüm. Kendisine: "Bu, şimdiye kadar kıldığınızı
hiç görmediğim bir namaz!'' dedim. Şu açıklamayı yaptı: "Sabah namaz kılmak
üzere Abdest aldım sonra fercime dokundum. Sonra da Abdest almayı unuttum (ve
namaz kıldım. Şimdi bu durumu hatırlayınca) yeniden Abdest alıp namazımı iade
ettim.''
3648
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah'ın ashabı uyurlar, sonra Abdest almadan namaz kılarlardı: (Enes'ten
bunu rivayet eden) Katade'ye: "Bu sözü Enes'ten bizzat işittin mi?" diye
sorulmuştu: "Vallahi evet!" diye te'yid etti."
3649
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den
anlatıldığına göre, oturarak uyur, sonra kalkar, Abdest almadan namaz
kılardı."
3650
Hz. Ali (radıyallahu ahh) anlatıyor: "Gözler,
halkanın bağıdır, öyleyse uyuyan Abdest alsın."
3651
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ın anlattığına
göre, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'ı secde halinde uyurken görmüş ve
hatta Resulullah (aleyhissalatu vesselam) horlayıp solumuş, sonra kalkıp (Abdest
almadan) namaz kılmıştır. İbnu Abbas der ki: "Ey Allah'ın Resulü dedim, siz
uyudunuz, (Abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?" Bana şu açıklamayı yaptı:
"Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahavet
basar.''
3653
Esma Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhüma),
küsuf namazıyla ilgili rivayetinde der ki: "..Ben de (Resulullah'a uyarak)
namaza durdum. (Namazı öylesine uzattı ki) üzerime baygınlık geldi. Başımın
üzerine su dökmeye başladım." Urve rahimehullah der ki: "Abdest almadı.
''
3654
Ebu Hüreyre radıyallahu anh)'den
nakledildiğine göre, Ebu Hüreyre mescidde Abdest alırken yanına Abdullah İbnu
Karız gelir. Ona, Ebu Hüreyre şu açıklamayı yapar: "Bir keş (kurumuş çökelek)
parçası yedim, bu sebeple Abdest alıyorum. Çünkü ben Resulallah aleyhissalatu
vesselam'ın "Ateşte pişen şeyler yiyince abdes alın" dediğini
işittim."
3655
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) koyun budu yedi ve namaz kıldı, Abdest
almadı.'' Buhari'nin bir başka rivayetinde: "Tencereden eliyle etli kemik aldı''
denmiştir. Müslim'in bir rivayetinde: "Budu kemirdi, sonra namaz kıldı, Abdest
tazelemedi'' denmiştir.
3656
Amr İbnu Ümeyye ed-Damri (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm, elindeki koyun
budundan parça kesiyordu, ezan okundu. Hemen et dildiği bıçağı bırakıp namaza
koştu, Abdest almadı."
3657
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) çıktı, beraberinde ben de vardım. Ensardan
bir kadına uğradı. Kadın ona bir koyun kesti. Bir tabak taze hurma getirdi,
ondan yeyip sonra öğle için Abdest aldı ve namaz kıldı. Sonra (namazdan)
ayrıldı. Kadın ona koyundah arta kalan bir şeyler getirdi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) onu da yiyip ikindiyi kıldı, bu sırada Abdest almadı."
Ebu Davud ve Nesai'nin rivayetinde: "Resulullah'ın son iki icraatından biri
ateşin değiştirdiğinden Abdest almayı terketmekti'' denmiştir.
3659
Süveyd İbnu'n-Nu'man (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Hayber Seferine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte
çıktık. Hayber yakınlarında olan Sahba'ya vardığımız zaman Resulullah
aleyhissalatu vesselam ikindi namazını kıldı. Namaz bitince yiyecek
getirilmesini ferman buyurdu. Sadece kavut getirilmişti. Bunun su ile
ıslatılmasını emir buyurdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)da, biz de ondan
yedik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzını mazmaza etti. Biz de ağızlarımızı
mazmaza ettik. Fakat Abdest almadı."
3660
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam süt içti. Ne mazmaza yaptı, ne Abdest aldı;
namazını kıldı."
3661
Cabir İbnu Semure (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Koyun eti sebebiyle
Abdest alayım mı?'' diye sordu. "Dilersen Abdest al, dilemezsen alma!" diye
cevap verdi. Adam bunun üzerine: "Deve eti sebebiyle Abdest alayım mı?'' diye
sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu sefer: "Evet, deve eti sebebiyle
Abdest al!" cevabını verdi. Adam tekrar: "Koyun ağıllarında namaz kılayım mı?''
diye bir başka sual sordu: "Evet!'' cevabını aldı. Tekrar sordu: "Pekala, deve
ağıllarında namaz kılayım mı?'' "Hayır!'' buyurdu Aleyhissalatu
vesselam."
3663
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz,
yollarda ayağa bulaşan pislik sebebiyle Abdest tazelemezdik."
3664
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir
adam izarını sarmış olarak namaz kılarken, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ona: "Git, Abdest al!" ferman buyurdu. Adam gitti Abdest aldı, sonra şelip
(tekrar namaza durdu. Resulûllah (aleyhissalatu vesselam) tekrar): "Git Abdest
al!" emretti. Adam gitti, Abdest aldı, geri geldi. Bir adam: "Ey Allah'ın
Resulü, ona niye Abdest almasını emir buyurdunuz?'' diye sordu. "O, dedi,
izarını sarkıtmış olarak namaz kılıyordu. Allah, izarını sarkıtan erkeğin
namazını kabul buyurmaz!''
3665
Muğire İbnu Şu'be (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraberdim. Bana: "Ey Muğire, su
kabını al!'' emretti. Ben de onu aldım. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (la
tenhaya gittik. O) benim gözümden kayboldu, kaza-yı hacet yaptı, (geri döndü).
Üzerinde Şami bir cübbe vardı. (Abdest almak için hazırlık yaptı. Cübbesinin
yenlerini çemreyip) kollarını çıkarmaya çalıştı. Ancak (yenler) dardı. Ellerini
(yenlerin uç kısmından geri çıkarıp cübbeyi sırtına koyup kollarını) alttan
çıkardı. Ben su döktüm, namaz için Abdest aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra
namaz kıldı."
3666
Bir diğer rivayette: "Mestlerini çıkarmada
yardımcı olmak için eğildim. Bana: "Bırak onları, zira ben, Abdestli olarak
mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''
3670
Ebu Davud'un rivayetinde şöyle denmiştir:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ihtiyacı için (araziye) çıkardı. Ben de
O'na su taşırdım. (Kaza-yı hacet yapınca) Abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve
"bot'' ları üzerine meshederdi."
3672
Cerir İbnu Abdillah el-Beceli (radıyallahu
anh)'nin anlattığına göre, Cerir, Abdest alıp mestleri üzerine meshedince,
kendisine: "Mest üzerine mesh mi yapıyorsun'' diye sormuşlardır. O da: "Evet
demiştir, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm. Bevletti sonra
Abdest aldı. (Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp) mestlerinin üzerine meshetti
'' dedi. A'meş der ki: "İbrahim Neha'i dedi ki: "Bu hadis, Abdullah İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh)'un ashabını taaccübe (hayrete) sevkediyordu, çünkü Cerir
(radıyallahu anh)'in müslüman oluşu Maide süresinin nüzülünden sonra
idi."
3674
Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Mekke'nin fethedildiği gün, beş vakit
namazın hepsini tek bir Abdestle kıldı ve mestlerine meshetti. Hz. Ömer
(radıyallahu anh): "Bugün, hiç yapmadığın bir şeyi yaptın!'' dedi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Ammden (bilerek) yaptım ey Ömer" cevabını
verdi.''
3675
Hz. Mugire (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldı ve çoraplarının ve
ayakkabılarının üzerine meshetti. Ebu Davud der ki: "İbnu Mehdi, bu hadisi
rivayet etmezdi. Çünkü Muğire (radıyallahu anh)'den bilinene göre Aleyhissalatu
vesselam mestlerine meshediyordu." Yine Ebu Davud der ki: "Bu hadis Ebu Musa
el-Eş'ari (radıyallahu anh) tarafından da rivayet edilmiştir: "Aleyhissalatu
vesselam çorapları üzerine meshetti." Ancak bu rivayet muttasıl ve kuvvetli
değildir, (zayıftır). Ebu Davud der ki: "Çorap üzerine Ali İbnu Ebi Talib, İbnu
Mes'üd, Bera İbnu Azib, Enes İbnu Malik, Ebu Ümame, Sehl İbnu Sa'd ve Amr İbnu
Hureys (radıyallahu anhüm ecmain) ecmain de meshetmiştir. Bu tatbikat Ömer
İbnu'I-Hattab ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm)'dan da rivayet
edilmiştir.
3676
Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir kavmin kuyusuna
gelmiş, Abdest alırken gördüm. Abdestini aldı, ayakkabılarına ve ayaklarına
meshetti."
3680
Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Ali
(radıyallahu anh)'yi Abdest alırken gördüm, ayağının sırtını meshetti ve dedi
ki: "Eğer ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı böyle yapar görmeseydim
(ayağın altını meshetmeye daha Iayık düşünürdüm) dedi."
3683
Saffan İbnu Assal (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yolcu olduğumuz zaman, bize mestlerimizi üç
gün üç gece, cenabet hali dışında küçük ve büyük Abdest bozma, ve uyku sebebiyle
çıkarmamamızı emrederdi."
3688
Ebu Davud'un rivayetinde Hz. Aişe (radıyallahu
anha) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Üseyd İbnu Hudavr
(radıyallahu anh)'la Hz. Enes'i, Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin kaybettiği
kolyeyi aramaya gönderdi. Bu esnada namaz vakti girdi. Abdestsiz namaz kıldılar.
Gelip durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a haber verdiler. Bunun üzerine
teyemmüm ayeti indirildi.'' Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Üseyd, Hz.
Aişe'ye: "Allah sana rahmetini bol kılsın, senin başına hoşlanmadığın her ne
gelmiş ise onda Allah senin için de müslümanlar için de bir ferec (sıkıntıdan
kurtulma) kılmıştır '' dedi.''
3698
Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "On yıl boyu su bulamasa da,
temiz toprak müslümanın Abdest suyudur. Suyu bulunca, bedenini onunla meshlesin,
zira bu daha hayırlıdır.''
3699
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a teyemmümden
sorulmuştu: Dedi ki: "Allah Teala Hazretleri, Kitab-ı Mübin'in de, Abdesti
zikrederken şöyle buyurmuştur: "Yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi
yıkayın." Teyemmüm hakkında da şöyle buyurdu: "Yüzlerinizi ve ellerinizi
meshedin.'' (Yine ayet-i kerime'de Cenab-ı Hak) şöyle buyurdular: "Kadın veya
erkek hırsızın elini kesin." Hırsızın elini kesmede sünnet (bilekten itibaren)
avuç kısmı kesmektir (bilek- dirsek arası kesilmez), öyleyse, teyemmüm yapılacak
kısım yüz ve (bileğe kadar) ellerdir.''
3703
Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "İki kişi
bir sefere çıktılar. Derken namaz vakti girdi. Beraberlerinde su olmadığı için
temiz toprakla teyemmüm ettiler ve namazlarını kıldılar. Sonra vakti içinde su
buldular. Bunlardan biri, Abdesti de namazı da iade etti, diğeri iade etmedi.
Sonra Resulullah Aleyhissalatu vesselam'a gelince durumu anlattılar. Resulullah
aleyhissalatu vesselam, iade etmeyene: "Sünnete isabet ettin, namazın sana
yeterlidir!" dedi. Abdesti ve namazı iade eden zata da: "Sana iki kat ücret
var!" ferman buyurdu."
3708
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ensar'dan birine adam göndererek, yanına
çağırttı. Ensari, başından sular damlaya damlaya geldi. Aleyhissalatu vesselam:
"Herhalde sana acele ettirdik?'' buyurdu. Ensari: "Evet ey Allah'ın resulü!''
deyince: "Acele ettirilir veya inzal olmazsan gusletmen gerekmez. Sadece Abdest
gerekir'' buyurdular.''
3718
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten gusledince önce ellerini
yıkamaktan başlardı, sonra namaz Abdesti gibi Abdest alırdı. Sonra parmaklarını
suya batırır, onIarla saç diplerini hilallerdi. Deriyi ıslattığı kanaati hasıl
olunca tepesinden üç kere su dökerdi. Sonra da bedeninin geri kalan kısımlarını
yıkardı. En sonra da ayakIarını yıkardı.''
3724
Hz. Meymune (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten yıkanırken ben O'na perde oldum,
(şöyle yıkanmıştı): Önce ellerini yıkadı. Sonra sağ eliyle (kaptan) solu üzerine
su dökerek fercini ve (meniden) bulaşanları yıkadı. Sonra elini duvara -veya
yere- sürdü. Sonra namaz Abdesti gibi Abdest aldı, ancak ayaklarını yıkamayı
terketti. Sonra üzerine su döktü. Sonra ayaklarını çekip yıkadı. Aleyhissalatu
vesselam'ın cenabetten guslü işte böyledir."
3730
Ebu Sa'idi'l-Hudri (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz ehline
temas eder, sonra tekrar etmek dilerse ikisi arasında Abdest alsın.''
3731
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yıkanır, (sabahtan önce) iki rek'at namazla
sabah namazını kılardı. Gusülden sonra Aleyhissalatu vesselam'ın bir de Abdest
aldığını zannetmiyorum.''
3747
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyumak istediği takdirde fercini
yıkar ve namaz Abdestiyle Abdest alırdı.''
3748
Müslim'in bir rivayetinde: ". .Yemek veya
uyumak istediği zaman namaz Abdestiyle Abdest alırdı '' denmiştir.
3749
Müslim'in, Abdullah İbnu Ebi Kays 'tan yaptığı
diğer bir rivayette Abdullah der ki: "Hz. Aişe (radıyallahu anha) 'ya Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın vitir namazından sordum. '' Hadisi zikreder. Hadiste
şu ibare de var: "Hz. Aişe'ye: "Resulullah cünübken ne yapardı, uyumadan önce
yıkanır mıydı? Veya yıkanmadan önce uyur muydu?'' diye sordum. Bana şu cevabı
verdi: "Bunların hepsini yapardı. Bazan yıkanır ve sonra uyur, bazan Abdest alır
ve uyurdu." Bunu işitince: "Bu meselede genişlik koyan Allah'a hamdolsun!"
dedim..."
3751
Tirmizi ve Ebu Davud 'un bir rivayetinde de
şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyur ve hiç suya
dokunmazdı." Tirmizi der ki: "Hz. Aişe'den, Aleyhissalatu vesselam'ın uyumazdan
önce Abdest aldığı da rivayet edilmiştir ve bu rivayet en sahih
olanıdır."
3753
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh), geceleyin Cünüb olduğunu, (ne yapması
gerektiğini) sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Abdest al, uzvunu yıka, sonra uyu!"
buyurdular. "
3771
İbnu Ömer ve Ebu Hüreyre radıyallahu anhüm
anlatıyor: "Cuma günü, Ömer İbnu'l-Hattab hutbe verirken, Osman İbnu Affan
mescide girdi. Ömer radıyallahu anh minberden ona seslendi: "Vaktin farkında
mısın, (niye cumaya geciktin!)" Hz. Osman: "Bugün meşguliyetim vardı. Eve gelir
gelmez ezanı işittim. Abdest almanın dışında bir oyalanmam da olmadı!"
açıklamasında bulundu. Hz. Ömer radıyallahu anh: "Keza Abdest(le yetinmen de bir
eksiklik). Biliyorsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize yıkanmayı da
emretmişti."
3775
Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cuma günü kim Abdest alırsa
bununla (o, sünneti yerine getirmiş, fazilete ermiş) olur ve (sünneti yapmış
olma) nimetine erer. Ama cuma günü kim de guslederse (bilsin ki) gusül daha
faziletlidir."
3781
Bir diğer rivayette: "Onu üç, beş, yedi ve
daha fazla olmak üzere tek olarak yıkayın. Sağ tarafından ve Abdest uzuvlarından
yıkamaya başlayın" buyurdu" denmiştir. aynı rivayette Ümmü Atiyye radıyallahu
anha: "Yıkayan kadınlar, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kızının başına üç
örgü yaptılar. (Şöyle ki): Önce saçının örgülerini bozdular sonra yıkadılar, en
sonda tekrar üç örgü yaptılar." Süfyan der ki: "Örgünün ikisi yanda biri alnında
idi."
3784
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kim ölü yıkarsa, yıkansın" buyurdular." Ebu
Davud'un rivayetinde: "Kim de cenaze taşırsa Abdestlensin" ziyadesi
mevcuttur.
3787
Nafi anlatıyor. "İbnu Ömer radıyallahu anhüma,
Said İbnu Zeyd'in bir oğluna mübaşereten tahnit yaptı ve (kabre) taşıdı. Sonra
mescide girip, Abdest almaksızın namaz kıldı."
3829
Esma Bintu Umeys radıyallahu anha anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resulü! dedim. Fatıma Bintu Ebi Hubeyş, şu şu kadar zamandan beri
kanama geçiriyor, namazı bıraktı!" (Bu sözün üzerine Aleyhissalatu vesselam):
"Sübhanallah! (hiç namaz bırakılır mı?) Bu şeytandan (biir oyun. Kapılmamalıydı.
Söyleyin ona), bir leğene (su koyup içine) otursun. Eğer suyun üstünde
(kanamadan hasıl olan) bir sarılık görürse, öğle ve ikindi için tek bir gusül
yapsın; akşam ve yatsı için de tek bir gusül yapsın. Sabah için de ayrı bir
gusül yapsın. Bu arada (kılacağı namazlar için) Abdest alsın" buyurdular." İbnu
Abbas radıyallahu anhüma der ki: "(Her namaz için) gusletmek, kadıncağıza zor
gelmeye başlayınca iki namazın arasını birleştirmeyi emretmişti."
3831
Sümeyy Mevla İbnu Ebi Bekr İbni Abdirrahman
anlatıyor: "Ka'ka ve Zeyd İbnu Eslem, beni, Sa'id İbnu Müseyyeb rahimehullah'a
gönderip müstehazenin nasıl yıkanacağını sordular. Said şöyle açıkladı:
"Müstehaze, öğleden öğleye yıkanır ve her namaz için Abdest alır. Şayet kan
galebe çalacak olursaa bir bezle sargı yapar." (Ebu Davud) der ki: "İbnu Ömer ve
Enes radıyallahu anhüm'den de bu şekilde (yani "Öğleden öğleye yıkanır" diye)
rivayet edildi. Bu, aynı zamanda Salim İbnu Abdillah, Hasan Basri ve Ata
rahimehumullah'ın görüşüdür." İmam Malik dedi ki: "Zannım o ki, İbnu Müseyyeb'in
hadisi "temizlik vaktinden temizlik vaktine" olacaktı; "öğle vaktinden öğle
vaktine" şeklinde gelmiştir. Herhalde buna bir vehim karışmış." Bu hadisi
el-Misver İbnu Abdilmelik de rivayet etmiştir. Onun rivayetinde da " temizlik
vaktinden temizlik vaktine" şeklinde gelmiştir. Şu halde raviler bunu "öğleden
öğleye" diye çevirmiş olmalı. Derim ki: "Kadi İyaz'ın zikrine göre
.................. noktalı rivayet sahihtir. Doğruyu Allah bilir."
3849
Abdullah İbnu İkraş İbnu Züeyb babasından
naklediyor: "Kavmim Beni Mürre İbnu Abid, benimle mallarının sadakasını
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gönderdi. Medine'ye gelince O'nu
aleyhissalatu vesselam Muhacir ve Ensar'ın arasında oturmuş buldum. Elimden
tutup beni Ümmü Seleme radıyallahu anha'nın evine götürdü. Varınca: "Yiyecek bir
şey var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serid ve (kuşbaşı) et parçaları
olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben elimle kabın her
tarafını yokladım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam önünden yedi. (Bir ara) sol
eliyle sağ elimden tuttu ve: "Ey İkraş! bir yerden ye. Çünkü (kabın içindeki
yemek) tek bir yemektir. (Her taraf birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde
taze ve kuru çeşitli hurmalar bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden
yemeye balşadım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın eli ise, tabağın her
tarafında dolaşıyordu. Bana da: "Ey İkraş! Dilediğin yerinden (alıp) ye. Çünkü
(tabağın içendekilerin hepsi) aynı çeşit değil" buyurdu. Sonra bize su
getirildi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam elini yıkadı elinin ıslaklığı ile
yüzünü kollarını ve başını meshette ve: "Ey İkraş! Bu, ateşte pişenden (yenince
alınması gereken) Abdesttir" buyurdu."
3862
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün heladan çıkmıştı. Hemen kendisine bir
yemek takdim edildi. (O da kabul buyurdu. Ashabtan bazısı:)" Size Abdest suyu
getirmeyelim mi?" dediler. Onlara: "Namaza kalkınca Abdest almakla emrolundum!"
cevabını verdi.."
4013
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Gözü
değene (ain) Abdest alması emredilir, onun Abdest suyu alınır, bununla göz
değmesine uğrayan (main) yıkanırdı."
4014
Muhammed İbnu Ebi Ümame İbni Sehl İbni Hanif,
babasından şunları işittiğini anlatmıştır: "Babam Sehl radıyallahu anh (Cuhfe
yakınlarındaki) Harrar nam mevkide yıkandı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu
sırada Amir İbnu Rebi'a ona bakıyordu. Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü
bir cilde sahipti. Amir: "Ne bugünkü bir manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra
çekilmiş bakirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim" dedi. Sehl daha orada iken
hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti (ve yere yıkıldı). Durum
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a haber verildi ve: "Başını kaldırmıyor"
dendi. Halbuki Sehl orduya kaydedilmişti. "Ya Resûlullah o, sizinle gelemez
Vallahi başını bile kaldıramıyor!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Onunla
ilgili olarak herhangi bir kimseyi ittiham ediyor musunuz?" diye sordu. "Amir
İbnu Rebi'a var" dediler. Resûlullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve: "Sizden
biri niye kardeşini öldürüyor? Niye bir "Barekallah!" demedin? Onun için Abdest
al!" buyurdu. Bunun üzerine Amir yüzünü, ellerini, kollarını, dizlerini ve
ayaklarının etrafını ve izarının içini bir kaba yıkadı. Sonra, bir adam bu suyu
onun (Sehl'in) üzerine arkasından döktü; derken o anında iyileşti."
4131
Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Hiç kimse
"Rabbini (efendini) doyur"; "Rabbine Abdest suyu dök"; "Rabbine su ver" demesin.
Bilakis "Seyyidim", "efendim" desin. Sizden kimse abdi (kulum), emeti (cariyem)
de demesin. Bilakis "oğlum", "kızım, yavrum" desin."
4236
Urve İbnu Zübeyr, Misver İbnu Mahreme ve
Mervan'dan almış. Misver ve Mervan her ikisi de birbirlerinin sözünü tasdik
etmişlerdir. Derler ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye senesinde
Medine'den çıktı. Yolda bir yerlere ulaşınca Aleyhissalatu vesselam: "Halid
İbnu'l-Velid, Kureyş'e ait gözcülük yapan bir grup atlının başında olarak
el-Gamim'dedir, siz sağ tarafı takib edin!" dedi. Vallahi, Halid müslümanların
varlığını sezemedi. Ne zaman ki müslüman askerlerin kaldırdığı toz bulutunu
görünce, (müslümanların geldiğini) Kureyş'e haber vermek üzere hayvanını
koşturarak gitti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam yoluna devam etti. Seniyye
nam mevkiye gelindi. Oradan (devam edildiği takdirde) Kureyşlilerin bulunduğu
yere inmek mümkündü. Ama devesi orada ıhıverdi. Halk: "Kalk, kalk, yürü, yürü!"
dedi ise, de deve kalkmamakta ısrar etti. Halk bu sefer: "(Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın devesi) Kasva çöküp kaldı. Kasva çöküp kaldı!"
dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Kasva çöküp kalmadı. Onun
böyle bir huyu da yok. Ancak onu, "Fil'i (Mekke'ye girmekten alıkoyan) Zat"
dourdurmuştur!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Nefsimi kudret eliyle tutan o Zat'a
yemin olsun. (Kureyş, Mekke'de) Allah'ın haram kıldığı şeyleri tazim sadedinde
her ne taviz isterlerse onlara vereceğim!" Sonra deveyi zorladı, deve sıçrayıp
kalktı. Ravi dedi ki: Resûlullah aleyhissalatu vesselam Kureyş tarafından saptı,
suyu az olan Semed Kuyusunun yanına indi. Burası Hudeybiye mevkiinin en uç
noktasında idi. (Mezkur kuyunun suyu azdı. Öyle ki) insanlar ondan suyu avuç
avuç toplarlardı. Çok geçmeden suyu kurudu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
susuzluktan şikayette bulundular. Aleyhissalatu vesselam sadağından bir ok
çıkardı, onu kuyuya koymalarını söyledi. Allah'a yemin olsun çok geçmeden, su
coşmaya başladı ve ashab oradan ayrılıncaya kadar onlara yetecek kadar akmaya
devam etti. Onlar bu halde iken Büdeyl İbnu Verka' el-Kuza'i, Huza'a
kabilesinden bir grupla çıkageldi. Huza'alılar (Mekke civarında tavattun etmiş
bulunan) Tihame kabileleri arasında Resulullah'ın sırdaşı ve dostu
olagelmişlerdi. Dedi ki: "Ben (Mekke'nin) Ka'b İbnu Lüeyy ve Amir İbnu Lüeyy
kabilelerini birçok Hudeybiye sularının başına, beraberlerinde sütlü ve yavrulu
develeri olduğu halde konaklıyorlar gördüm. Onlar seninle savaşacak. Beytullah'ı
ziyaretine mani olacak olmasınlar! Resûlullah aleyhissalatu vesselam dedi ki:
"Biz kimseyle savaşa gelmedik. Biz sadece umre yapmaya geldik! Mamafih Harb
Kureyş'in (iliğine işlemiş). Halbuki çok da zarar gördüler. Eğer onlar dilerse
ben (onlarla sulh yapar) kendilerine müddet tanırım, onlar da benimle diğer
insanların arasından çekilirler. Eğer ben öbürlerine galebe çalarsam,
Kureyşliler de dilerlerse onlarla yapacağım sulha (kendi rızalarıyla) girerler.
Şayet ben galebe çalamazsam (Kureyşliler benimle savaşmak zahmetinden kurtulup)
rahata ererler. Şurası da var ki, eğer Kureyşliler bu teklifime
itiraz
4238
Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye geldik. Biz,
bindörtyüz kişi idik. (Kuyunun başında) elli koyun vardı. Suyu bunlara bile
yetmiyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarına oturdu. (İyice
hatırlıyamıyorum) ya dua buyurdu, ya da kuyuya tükürdü. Derken kuyunun suyu
coştu. Biz de hem kendimiz içtik, hem de hayvanlarımızı suladık. Sonra
Aleyhissalatu vesselam, bizi bir ağacın altında biat etmeye çağırdı. Önce ben
biat ettim, sonra herkes gelip sırayla biat etti. Nihayet halkın ortasında
kalınca: "Ey Seleme, biat et!" buyurdu." "Ey Allah'ın Resulü, en başta ben biat
ettim!" dedim. "Yine de!" buyurdu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni
çıplak, yani silahsız bulmuştu. Bana deriden yapılmış bir kalkan verdi. Sonra
bey'at almaya devam etti. Son kişiden de bey'at alınca: "Ey Seleme, sen bana
biat etmiyor musun?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü, ben sana başta da, ortada (da
olmak üzere iki kere) biat ettim" dedim. "Olsun, yine de" buyurdu. Ben de üçüncü
sefer biat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdiğim kalkanın nerede?"
dedi. "Ey Allah'ın Resulü dedim, amcam Amir çıplak olarak bana rastladı, ben de
kalkanı ona verdim. Bu sözüm üzerine Aleyhissalatu vesselam güldü ve: "Sen,
dedi, vaktin birinde adamın dediği gibisin: "Allahım, demiş, bana öyle bir dost
ver ki, o bana, kendi nefsimden daha sevgili olsun!" Sonra müşrikler bizimle
sulh hususunda haberleşmeye başladılar. Öyle ki; birbirimize gidip gelmeler
oldu. (Sonunda) sulh yaptık. ben Talha İbnu Ubeydillah radıyallahu anh'ın
hizmetçisi idim. Atını sular, kaşağılar, kendine de hizmet eder, yemeğinden
yerdim. (Çünkü) Allah ve Resulü yolunda hicret için malımı ve ailemi
terketmiştim. Biz ve Mekkeliler aramızda sulh yapınca, birbirimizle karıştık.
Ben bir ağacın yanına gelip dikenlerini süpürerek dibine yattım. Mekke halkından
dört müşrik yanıma geldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a hakaret etmeye
başladılar. Ben onlara kızdım ve bir başka ağacın dibine geçtim. silahlarını
ağaca asıp yattılar. Onlar bu vaziyette iken vadinin aşağısından bir münadi
şöyle sesleniyordu: "Muhacirlerin imdadına yetişin! İbnu Züneym öldürüldü!"
"Hemen kılıncımı çekip, bu uyuyan dört kişiye hızla yürüyüp silahlarını aldım,
elimde deste yapıp, sonra da: "Muhammed'in yüzünü mükerrem kkılan o Zat'a yemin
olsun, sakın sizden kimse başını kaldırmasın. İki gözü taşıyan (kellesini)
uçururum!" dedim. Sonra onları sürerek Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
getirdim. O sırada amcam Amir radıyallahu anh da Abelat'tan Mikrez denilen bir
adamı, üzeri çullanmış bir at üzerinde beraberinde yetmiş müşrik olduğu halde
Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam onlara bir nazar edip: "Bırakın
onları, fücûrun başı da sonu da onların olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun
üzerine Allah Teala hazretleri şu ayeti indirdi: "O sizi Mekke'nin karnında
(hududu içinde) onlara karşı muzaffer
4264
Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Huneyn Gazvesi'nden fariğ olunca, Ebu Amir
radıyallahu anh'ı bir askeri birliğin başında Evtas'a gönderdi. Ebu Amir, orada
Dureyd İbnu's-Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Allah da adamlarını
hezimete uğrattı. (O sırada) ben Ebu Amir ile beraberdim. Dizine bir ok atıldı.
Yanına gelip: "bu oku sana kim attı?" diye sordum. Bana bir şahsı işaret ederek
(ok atanı) gösterdi. Ona yönelip, yanına vardım. Beni görünce kaçtı. Ben de
peşine düştüm. "Utanmıyor musun, durmuyor musun?" diye peşinden bağırmaya
başladım. Birden durdu. Karşılıklı olarak bir-iki kılıç salladık. Derken ben onu
öldürdüm. Sonra gelip Ebu Amir'e: "Allah seninkinin canını aldı!" dedim. "Hele
şu oku bir çek!" dedi. Ben oku çektim. (Okun yerinden) su çıktı. "Ey kardeşimin
oğlu, dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a benden selam söyle, benim için
Allah'tan mağfiret dileyiversin." Ebu Amir, birliğin komutanlığını bana
devretti. Bir müddet durup sonra vefat etti. Dönünce, durumdan Resûlullah
aleyhissalatu vesselam 'a bilgi verdim. Bir miktar su getirtti, Abdest alıp
ellerini kaldırdı. Koltuk altlarının beyazlığını gördüm. Sonra şöyle dua etti.
"Allahım, Ubeyd Ebu Amir'e mağfiret buyur. Allahım, Kıyamet günü onu, onun
derecesini kullarının -veya insanların- birçoğunun derecesinden üstün tut!" "(Ey
Allah'ın Resûlü) benim için de istiğfar ediver!" dedim. "Allahım, Abdullah İbnu
Kays'ın günahını mağfiret et! Onu, Kıyamet günü iyi bir yere koy!" dedi. Ebu
Bürde der ki: "O iki duadan biri Ebu Amir içindi, diğeri de Ebu Musa
içindi."
4283
Ebu Vail radıyallahu anh anlatıyor: "Urve İbnu
Muhammed es-Sa'di'nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve'yi
kızdırdı. Urve kalkıp Abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiyye radıyallahu anh'tan
anlattı ki, o, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini
nakletmiştir: "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su
ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp Abdest
alsın."
4343
Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! Ne ile benden önce
cennete girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde önümde senin
hışırtını işittim. Dün gece de cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışırtını
duydum. Sonra altından şerefeleri olan murabba bir köşke geldim. "Bu köşk
kimin?" diye sordum. "Araplardan birinin!" dediler. Ben cevaben: "Ama ben de bir
Arabım, (benim olmadığına göre) bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine:
"Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar: "Ben de bir Kureyşliyim, bu köşk
kimin?" dedim. Bu sefer: "Muhammed ümmetinden birinin!" dediler. Ben de:
"Muhammed benim, bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine: "Ömer İbnu'l-Hattab'ın!"
dediler, radıyallahu anh. Bunun üzerine bilal: "Ya Resûlullah! Her ezan
okuyuşumda iki rek'at namaz kıldım. Her ne zaman hades vaki oldu ise derhal
Abdest tazeledim ve Allah'a iki rek'at namaz kılmayı üzerimde borç gördüm" dedi.
Bilal'in bu açıklaması üzerine Aleyhissalatu vesselam: "İşte bu iki şey
sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış olmalısın)"
buyurdular."
4422
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! İslam olalıdan beri
işlediğin ve en çok menfaat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu
gece (rüyamda), cennette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!"
Bilal şu cevabı verdi: "Ben İslam'da, nazarımda, daha çok menfaat umduğum şu
amelden başkasını işlemedim: Gece olsun gündüz olsun tam bir temizlik yaptığım
(Abdest aldığım) zaman, mutlaka bana kılmam yazılan bir namaz
kılarım."
4494
Abdullah İbnu Büsr radıyallahu anh anlatıyor:
""Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet gününde, ümmetimin
(iki alameti olacak: Biri) secde sebebiyle alnındaki parlaklık, (diğeri de)
Abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır."
4609
Zeyd İbnu Halid radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzelce Abdest alır,
sonra da iki rek'at namaz kılar ve namazında gaflete yer vermezse Allah,
(seğairden olan) geçmiş günahlarını mağfiret buyurur."
4619
Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı
namaz, evinde ve işyerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha sevablıdır.
Çünkü, güzelce Abdest alır, mescide gider. Bu gidişte gayesi sadece ve sadece
namazdır. Her adım atışında bir derece yükseltilir, günahından da bini dökülür.
Namazını kılınca, namazgahında kıldığı müddetçe melekler ona mağfiret duasında
bulunur ve: "Allahım ona mağfiret et, Allahım ona rahmet et, Allahım onun
tevbesini kabul et" derler. Bu kimseye, orada eza vermedikçe, hadeste
bulunmadıkça böyle devam eder." Ebu Hureyre radıyallahu anh'a: "Hadeste
bulunması ne demek?" diye sorulmuştu: "Sesli veya sessiz yel bırakmadıkça!" diye
açıkladı. "Sizden biri, namazı beklediği müddetçe namazdadır."
4620
Said İbnu'l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor:
"Ensardan biri ölmek üzere idi. Dedi ki: "Size bir hadis rivayet edeceğim. Bunu
da sadece sevap ümidiyle yapacağım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim,
şöyle buyurmuştu: "Biriniz Abdest alır ve Abdestini güzel yapar sonra da namaza
giderse, sağ adımını her atışta, bu adım sebebiyle Allah mutlaka ona bir sevap
yazar; sol adımını attıkça da her seferinde mutlaka bir günahını döker. -Öyleyse
(mescide) yaklaşsın veya uzaklaşsın- mescide gelir ve cemaatle namazını kılarsa
mağfirete mazhar olur. Mescide geldiğinde namazın birkaç rek'ati kılınmış;
birkaç rek'ati kalmış ise yetiştiğini cemaatle kılıp, kaçırdıklarını da
tamamlamışsa, keza mağfirete mazhar olur. Eğer mescide geldiğinde namazı
kılınmış bulur ve tek başına tamamlarsa yine mağfirete mazhar olur."
4625
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzel bir şekilde Abdest
alır, müslüman kardeşine, sevap düşüncesiyle hasta ziyaretinde bulunursa,
cehennemden yetmiş yılllık yürüme mesafesi uzaklaştırılır." Sabit dedi ki: "Ey
Ebu Hamza, harif nedir? diye Enes'ten sordum. Bana: "Yıl!" diye cevap
verdi."
4638
Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest imanın yarısıdır.
Elhamdülilllah mizanı doldurur; sübhanallah velhamdulillah arz ve sema arasını
doldurur; namaz nurdur; sadaka bürhandır; sabır ziyadır; Kur'an ise lehine veya
aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi
kurtarır, kimisi de helak eder."
5049
Müslim'in diğer bir rivayetinde Ebu
Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam
buyurdular ki: "Ümmetim Havz'ın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden
başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları kovarım!"
Yanımdakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler. "Evet
buyurdu. Sizin, başkasından olmayan bir alametiniz olacak. Sizler yanıma alın ve
Abdest uzuvlarında, Abdestin eseri olan bir nurla geleceksiniz. Ancak sizden bir
grup benden engellenecek, onlar bana ulaşamayacaklar. Ben: "Ey Rabbim onlar
benim Ashabım, onlar benim Ashabım!" diyeceğim. Ama bir melek bana cevap verip:
"Senden sonra onlar ne bid'alar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek." Bir
diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Havuzum Eyle ile Aden arasındaki mesafeden
daha geniştir. Onun rengi kardan daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onun
maşrabaları yıldızlardan daha çoktur."
5093
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennete ilk girecek zümre,
dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle
gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük Abdest de
bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir.
Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları
Adem'in yaratılışı üzere, altmış zira boyunda tek bir adam suretinde
olacaklar."
5094
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam : "Cennet ehli cennette yerler ve içerler.
ancak tükürmezler, küçük ve büyük Abdest bozmazlar, sümkürmezler de!"
buyurmuştu. Ashab: "Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu
vesselam: "Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham
olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."
5221
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı sebtiyye ayakkabısını giyerken gördüm.
Sebtiyye ayakkabısı, üzerinde hiç tüy bulunmayan ayakkabıdır. Aleyhissalatu
vesselam bu ayakkabı içinde Abdest alıyordu. Ben bu ayakkabıyı giymeyi
severim."
5237
Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a üzerinde yünden şami bir cübbe olduğu halde
Abdest suyunu döktüm. Cübbenin yenleri dar idi. Elini çıkar(ıp cübbenin
yenlerini çemre)mek istedi. Fakat kol dar gelince, (cübbeyi omuzuna atarak)
ellerini bedeninin altından çıkardı ve yıkadı."
5449
Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Harice İbnu Zeyd
elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sabit
radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine
oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde Abdest bozanlaradır."
5488
Talk İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a heyet olarak yola çıktık. Gelip ona biat
ettik, Onunla namaz kıldık. Kendisine, memleketimizde Ehl-i Kitaba ait bir
mabedin olduğunu haber verdik. Abdest suyunun fazlasından bize hibede
bulunmasını talep ettik. Su getirtip abdast aldı, mazmaza yaptı, sonra bunu bir
kaba bizim için döktü. Dedi ki: "(Haydi gidin! Memleketinize varınca (o eski)
mabedinizi yıkın. Bu suyu onun yerine çileyin, orasını mescid yapın!" "Biz: "Ama
yerimiz uzak,hararet şiddetlidir. Bu su (buharlaşıp) kurur" dedik. Bize: "Ona
bir müdd su ilave edin. O (Abdest artığı) öbürünün (ilave edilen suyun)
güzelliğini de arttırır" buyurdular. Oradan ayrılıp memleketimize geldik.
Mabedimizi yıktık. Sonra yerine o suyu çiledik, orayı kendimize mescid yaptık.
İçerisinde ezan okuduk. Rahibi, Tayylı bir adamdı, ezanı işitince: "Bu hak bir
davettir!" dedi. Sonra dağın sırtındaki sel yataklarından birine yöneldi. Bir
daha onu göremedik."
5555
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı ikindi namazının vakti girince gördüm. Halk
Abdest alacak su arıyordu, bulamadılar. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
Abdest suyu getirildi. Hemen elini içine koydu ve halka ondan Abdest almalarını
emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Halk
en sonuncuya varıncaya kadar Abdestini aldı."
5556
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Hudeybiye günü, halk susadı. Aleyhissalatu vesselam'a geldiler. Resûlullah'ın
önünde deriden mamul bir su kabı vardı, Abdest aldı. Halk ona doğru sokuldu.
Bunun üzerine: "Neyiniz var?" diye sordu. "Yanımızda Abdest almaya ve içmeye
önünüzdekinden başka suyumuz kalmadı!" dediler. Aleyhissalatu vesselam, derhal
ellerini kaba koydu. Derken, parmaklarının arasından su kaynamaya başladı, tıpkı
gözelerin kaynaması gibiydi. Hepimiz ondan içtik." Hz. Cabir'e: "O gün kaç
kişiydiniz?" denildi. "Eğer, dedi biz yüzbin de olsak su yetecekti, ama biz
binbeşyüz kişi idik" cevabını verdi."
5739
Bera İbnu'l-Azib radıyallahu anh anlatıyor:
"Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh, evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı.
(Babam) Azib'e: "Benimle oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!" dedi.
Babam bana: "Hay onu götürüver!" dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber
çıktı, bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr! Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'la (hicret ettiğin) gece ne yaptınız?" diye sordu. "Evet
o gece yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi,
hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz güneşin
değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın yanına geldim.
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın duldasında uyuması için eIimle bir yeri
düzledim. Sonra oraya bir post yayıp: "Ey Allah'ın Resülü! (Siz biraz istirahat
buyurup şurada) uyuyun, ben etrafınızı gözetlerim!" dedim. Derken yatıp uyudu,
ben de çıkıp etrafını gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan
bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu. "Sen
kimlerdensin ey delikanlı?" diye sordum. Medine veya Mekke'den bir adama aitti.
Ben tekrar: "Koyununda süt var mı?" dedim. "Evet!" dedi. "Sağar mısın?" dedim.
Tabii dedi ve sağmak üzere bir koyun yakaladı. "Memede kıl, toz-toprak çer-çöp
olabilir, bunları bir çırp!" dedim. Dediğimi yaptı, beraberindeki bir kaba bir
miktar süt sağdı. Benim de yanımda Resûlullah aleyhissalatu vesselam için
taşıdığım bir kap vardı. İçmede, Abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma
aktararak) Aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak
istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi
serinledi. "Ey Allah'ın Resülü, buyurun için!" dedim. O içti ben de memnun
oldum. Sonra: "Yola koyulma vakti gelmedi mi?" dedi. "Evet!" dedim. Güneşin
zevalinden sonra hareket ettik. Peşimize Süraka İbnu Malik İbni Cu'şem düştü.
Biz sert bir arazide yürüyorduk. "Ey Allah'ın Resülü, bize yaklaştı!" dedim.
"Üzülme! Allah bizimledir!" buyurdu. Aleyhissalatu vesselam, Sürakaya beddua
etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Süraka: "Anladım ki,
siz bana ilendiniz. Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de takipçileri
sizden geri çevireceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam dua ediverdi, adam
kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise: "Ben size bedel burada
gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!" dedi. Böylece her kime rastladı ise geri
çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu."
5938
İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (Allah 'ın emir ve yasaklarını tebliğ eden)
me'mur bir kul idi. Bize (Al-i Beytine) insanlardan ayrı olarak üç şey dışında
hiçbir tefrikte bulunmadı. O üç şey de şunlardır: - Abdesti mükemmel yapmamızı
emretti. - Sadaka yemememizi emretti. - Merkebi at üzerine aşırmamamızı
emretti."
6037
Abdullah İbnu Muhammed, babası tarikiyle
dedesi Akil'den naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Abdeste bir
müdd, gusle de bir sa' su yeterlidir" buyurmuştu" dedi. Bunun üzerine orada
bulunan bir zat Akil'e: "Bu kadar su bize yetmez" diye itiraz etti. Akil de: "Bu
kadar su, senden daha hayırlı, saçı da senden daha çok olan zata yetti" diye
cevap verdi. Burada kastettiği kimse Resûlullah aleyhissalatu vesselam
idi."
6039
Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Her hususta dosdoğru
istikamet üzere olun; meyletmeyin. Ama buna güç yetiremezsiniz. Öyleyse bilin
ki, en hayırlı ameliniz namazdır. Kamil mü'minden başkası Abdesti (hakkı ile)
muhafaza edemez."
6040
Ebu Ümame radıyallahu anh, Resûlullah'tan
naklen anlatmıştır: "İstikamet üzere olun! İstikamet üzere olsanız, bu ne
iyidir! Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kamil mü'minler
(hakkıyla) muhafaza ederler."
6041
Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh
anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü denildi. Ümmetinden, görmediğin kimseleri
(Kıyamet günü) nasıl tanıyacaksın?" Şu cevabı verdi: "Ümmetim, Abdest sebebiyle
alınlarında nur, kollarında nur, ayaklarında nur taşıyacaklar (bu nurla onları
tanıyacağım)."
6042
Humran Mevla Osman İbni Affan radıyallahu
anhüma anlatıyor: "Osman İbnu Affan'ı oturma yerlerine otururken gördüm. Abdest
suyu istedi ve Abdest aldı. Sonra da: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı
oturduğum şu yerde oturmuş, benim şu Abdestim gibi Abdest aldığını gördüm.
Abdestten sonra şöyle demişti: "Kim şu Abdestim gibi Abdest alırsa, geçmiş
(küçük) günahları affedilir." Resûlullah sonra şunu ilave etti: "Sakın gurura
düşmeyiniz."
6050
Ma'kıl İbnu Ebi Ma'kıl el-Esedi radıyallahu
anh -ki Resûlullah'a arkadaşlık yapmıştı- anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu
vesselam büyük veya küçük Abdest sırasında iki kıbleye yönelmemizi
yasakladı."
6051
Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh'ın
anlattığına göre, kendisi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın, büyük veya
küçük Abdest bozarken kıbleye yönelmmeyi yasakladığına şahid
olmuştur."
6053
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında, fercleriyle kıbleye yönelmekten
hoşlanmayan bazı kimseler zikredilmişti, şöyle buyurdular: "Bunların öyle
yaptıklarını sanıyorum. Benim Abdest bozmak üzere oturduğum yeri kıbleye
çevirin."
6056
Ebu Sa'id el-Hımyeri rahimehullah anlatıyor:
"Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabınca
işitilmemiş şeyler rivayet ediyor, onların işittiği (birçok) şeylerde de sükut
ediyordu. Abdullah İhnu Amr radıyallahu anhüma'ya onun rivayet ettiği bir hadis
ulaşmıştı ki: "Allah'a yemin olsun! Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın
bunu söylediğini işitmedim. Muaz'ın, kaza-i hacet hususunda sizi yakında fitneye
atmasından korkarım!" dedi. Onun bu sözü Muaz'a ulaştı (ve bir gün) Abdullah'la
karşılaştı. Muaz: "Ey Abdullah İbnu Ömer! Şurası muhakkak ki, Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'dan gelen bir hadisi tekzib etmek nifaktır. Bunun günahı
da bunu söyleyenedir. Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle
söylediğini kesinlikle dinlemiştim: "Lanete sebep olan şu üç şeyden kaçının:
Suyun geldiği yollara, (halkın istifade ettiği) gölgelere, yolların üstüne
Abdest bozmak."
6057
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Geceleyin yolların
üzerine yatmaktan, oralarda namaz kılmaktan sakının. Çünkü yolların üstü
yılanların ve vahşi havvanların sığınağıdır. Yolların üzerine Abdest bozmaktan
da sakının. Çünkü bu, lanet vesilesidir."
6058
Salim radıyallahu anh babasından naklen
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yol ortasında namaz kılmayı,
oralarda büyük veya küçük Abdest bozmayı yasakladı."
6059
Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor:
"Bir seferde Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Abdest bozmak
üzere uzaklaştı. Sonra geldi. Su istedi ve Abdest aldı."
6061
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"ResûIullah aleyhissalatu vesselam bir defasında dağ yoluna saparak küçük Abdest
bozdu. Abdest bozarken, (yere yaklaşarak nazarlara ve sıçrantılara karşı ihtiyat
maksadıyla bacaklarını öyIe açtı ki) uyluk kemikleri yerlerinden ayrılacak diye
içimden ona acıma geçti."
6062
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (akar
olmayan)durgun suya küçük Abdestini bozmasın."
6065
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam küçük Abdest bozmakta iken bir
adam yanına geldi ve selam verdi. Resûlullah ona: "Beni bu halde görünce selam
verme! Zira sen bu durumda selam da versen ben senin selamına mukabele etmem!"
buyurdular."
6066
Ebu Süfyan radıyallahu anh anlatıyor: "Bana
Ebu Eyyûb el-Ensari, Cabir İbnu Abdillah, Enes İbnu Malik haber verdiler ki,
Tevbe sûresinin 108. ayeti -ki meal-i şerifi şöyledir: "Orada maddi ve manevi
pisliklerden temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çokca temizlenenleri
sever"- nazil olduğu vakit Resûlullah: "Ey Ensar cemaati! Allah sizi temizlik
hususunda övmektedir, (bu övgüye sebep olan) temizliğiniz nedir?" diye sordular.
Onlar da: "Biz namaz için Abdest alırız, cünüblüğe karşı yıkanırız, su ile de
istinca yaparız!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Övgü işte bunun için! Buna
devam edin!" buyurdular."
6068
Hz. Aişe anlatıyor: "Ben Resûlullah için
geceleyin, üzeri örtülü üç kap hazırlardım; birisi Abdesti için, birisi misvak
için, biri de içmesi için."
6069
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ne Abdest suyu (hazırlama ve dökme işini) ne
de sadaka dağıtma işini başkasına bırakmaz, bizzat yapardı."
6070
Hz. Aişe anlatıyor: "Ben ve Resûlullah
aleyhissalatu vesselam ikimiz de tek bir kapta(ki suda)n Abdest alırdık. Bundan
önce suya kedinin değdiği de olurdu."
6074
Abdullah İbnu Mes'ud anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam, bana, cin gecesi: "Yanında Abdest alacak su var mı?"
diye sormuştu. Ben: "Hayır, yok! Ancak bir kabın içinde bir miktar nebiz var"
dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir!" buyurdu
ve hemen onunla Abdest aldı."
6075
Abdullah İbnu Abbas radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, cin gecesinde İbnu Mes'ud'a:
"Yanında su var mı?" diye sordu. O: "Hayır su yok. Ancak bir tulumda nebiz var!"
deyince Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir
(binaenaleyh nebiz temizdir) bana dök (Abdest alayım)" buyurdular."
6077
Resülullah aleyhissalatu vesselam'ın kızı
Rukiyye radıyallahu anha'nın cariyesi Ümmü Ayyaş radıyallahu anha demiştir ki:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam oturuyor olduğu halde ben kendim ayakta
olduğum halde (gerekli hizmetleri yaparak) ona Abdest aldırırdım."
6079
Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Üzerine besmele çekmeyenin
Abdesti yoktur."
6080
Sehl İbnu Sa'd es Saidi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdesti almayanın
namazı yoktur. Abdest alırken Allah'ın ismini zikretmeyenin de Abdesti yoktur.
Resûlullah'a salat (u selam) okumayanın da namazı yoktur. Keza Ensarı sevmeyenin
de namazı yoktur."
6081
Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu esnada bir avuç su ile üç kere mazmaza,
üç kere istinşakta bulundu."
6082
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Tebük seferi sırasında Abdest uzuvlarını
birer kere yıkayarak Abdest alırken gördüm."
6083
Abdullah İbnu Ebi Evfa radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm
(yıkanacak uzuvlarını) üçer kere yıkamış, başına da bir kere
meshetmişti."
6084
Ebu Malik el-Eş'ari anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam (uzuvlarını) üçer sefer yıkayarak Abdest
alırdı."
6085
Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında Abdest uzuvlarını)
birer kere yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu Abdest, Allah'ın bunsuz hiçbir namazını
kabul etmeyeceği kimsenin Abdestidir!" buyurdu. Sonra Abdest uzuvlarını ikişer
sefer yıkayarak aldı ve: "Bu Abdestlerin kıymetlisidir!" buyurdu. Sonra üçer
sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu, Abdestin en mükemmel olanıdır. Ayrıca bu,
hem benim, hem de Halilullah olan Hz. İbrahim aleyhisselam'ın Abdestidir. Kim bu
şekilde Abdest alır, tamamlayınca da eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden Abduhu ve Resulühü "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve
şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir" derse kendisine cennetin
sekiz kapısı birden açılır, hangi kapısından dilerse ondan içeri girer!"
buyurdular."
6086
Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam su getirtip (uzuvlarını) birer birer
yıkayarak Abdest aldı. "İşte bu Abdest vazifesidir!" buyurdu. Yahut da: "İşte
bu, yapmadığı taktirde, Allah'ın namazını kabul etmeyeceği, kişinin (yapması
gereken asgari) Abdestidir!" buyurdu. Sonra ikşer ikişer yıkayarak Abdest aldı.
Sonra: "Bu da, Allah'ın ücretini iki hisse verdiği kişinin Abdestidir!" buyurdu.
Üçer sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "İşte bu benim ve benden önceki
peygamberlerin Abdestidir!" buyurdu."
6087
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alan bir adam görmştü: "İsraf etme!
İsraf etme!" buyurdular."
6088
Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest almakta olan Sa'd'a
uğramıştı: "Bu israf da ne?" buyurdular. Sa'd: "Abdestte dahi israf olur mu?"
dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde
olsan bile!"
6089
Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Yaptığınız
taktirde AIlah'ın günahlarınızı affedip, sevabınızı artırdığı ameli size
söyleyeyim mi?" "Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!" dediler. "Sıkıntıya rağmen
Abdesti mükemmel yapmak, mescidlere çok yürümek, bir namazdan sonra müteakip
namazı beklemek."
6090
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldığı zaman mübarek parmaklarını
açarak sakalını hilaller ve bunu iki sefer yapardı."
6091
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest alınca, yanaklarını biraz ovduktan
sonra sakalını alt kısmından (yukarı doğru) parmaklarıyla
karıştırırdı."
6092
Ebu Eyyub el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest alınca sakalını hilallediğini
gördüm."
6093
Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm, başını bir kere
meshetmişti."
6095
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Namaza kalktığın vakit
Abdesti mükemmel yap. (Bu cümleden olarak) suyu ayak ve el parmaklarının arasına
iyice ulaştır."
6096
Ubeydullah İbnu Ebi Rafi' radıyallahu anh
babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca
altına su ulaşsın diye yüzüğünü oynatırdı."
6097
Hz. Cabir İbnû Abdillah radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Abdest sırasında
yıkanmayan) ökçe üzerindeki kalın sinirlerin vay ateşten
çekeceklerine!"
6098
Halid İbnu'l-Velid, Yezid İbnu Ebi Süfyan,
Şurahbil İbnu Hasene, Amr İbnu'l-As radıyallahu anhüm ecmain'den herbiri,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Abdesti mükemmel alın! (Abdest sırasında iyi yıkanmayan) ökçelerin vay ateşten
çekeceklerine!"
6099
Mikdam İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest aldı ve ayaklarını üçer
sefer yıkadı."
6100
Rübeyyi' radıyallahu anh anlatıyor: "İbnu
Abbas radıyallahu anhüma bana gelerek, şu malum hadisten sordu. -Burada Rübeyyi'
"Resûlullah Abdest aldı ve ayaklarını yıkadı" şeklinde yaptığı rivayeti
kasteder- ve bana dedi ki: "Halk (yani bütün ashab-ı kiram hazeratı) ayakları
yıkamaktan başka bir şeyi caiz görmezler. Halbuki ben, Kitabullah'ta sadece mesh
görüyorum."
6101
Zeyd İbnu Harise anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam bana Abdesti
öğretti. Bu meyanda bana, Abdestten sonra, çıkacak bevl (sızıntısından hasıl
olacak vesveseyi önlemek) için elbisemin altına su serpmemi emretti."
6102
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve fercine (ön tarafına) su
serpti."
6103
Selmanu'l-Farisi radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldılar. Sonra üzerindeki yün
cübbesini ters çevirip (iç tarafıyla) yüzlerini sildiler."
6104
Hz. Enes anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alınca onu mükemmel kılar, sonra da üç kere:
"Eşhedü enla ilahe illalahu vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden
abduhu ve Resülühü" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediğinden
içeri girer."
6108
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz zekerine
(erkeklik uzvuna) dokunacak olursa ona Abdest almak gerekir."
6109
Ümmü Habibe ve Ebu Eyyub radıyallahu
anhüma'dan rivayet edildiğine göre "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın:
"Fercine (cinsiyet uzvuna) dokunan Abdest alsın" dediğini
işitmişlerdir."
6111
Yezid İbnu Ebi Malik'ten rivayet edildiğine
göre, "Enes İbnu Malik radıyallahu anh ellerini kulaklarının üstüne koyarak:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Ateşte pişen şeyi yiyince Abdest alın"
dediğini işitmemişsem kulaklarım sağır olsun!" derdi."
6112
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer ekmek ve et yediler
ve Abdest tazelemediler."
6114
Üseyd İbnu Hudayr radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Koyun sütünü içince Abdest
almayın, deve sütünü içince Abdest alın."
6115
Abdullah İbnu Amr anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam: "Devenin etini yeyince Abdest alın, koyunun etini
yeyince Abdest almayın. Deve sütü içince de Abdest alın, koyun sütü içince
Abdest almayın; koyun ağılında namaz kılın, deve ağıllarında namaz kılmayın"
buyurdular."
6117
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam hanımlarından birini öptü, sonra çıkıp namaza
gitti, Abdest almadı." (Ravi Urve der ki): "O mutlaka sendin!" dedim, Aişe
güldü."
6118
Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alır, sonra (zevcesini) öper ve Abdest
almadan namaz kılardı. Bunu bana yaptığı da olurdu."
6119
Ebu Gutayf el-Huzeli anlatıyor: "Abdullah İbnu
Ömer'i mesciddeki ders halkasında dinlemiştim. Namaz vakti girince, kalkıp
Abdest aldı ve namaz kıldı, sonra tekrar tedris halkasına döndü. İkindi vakti
olunca, yine kalkıp Abdest aldı, namaz kıldı, tekrar yerine geldi. Akşam vakti
girince, kalkıp Abdest aldı ve namaz kıldı sonra yerine geldi. Ben: "Allah seni
ıslah buyursun her namaz girince Abdest almak farz mı sünnet mi?" dedim. "Sen
hep beni ve yaptığımı mı gözetledin?" dedi. "Evet!" dedim. Bunun üzerine:
"Hayır" dedi ve açıkladı: "Eğer sabah namazı için Abdest alsam onunla bütün
namazları kılabilirim, (bu caizdir), yeter ki Abdestimi bozmamış olayım. Ancak
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Kim Abdest üzerine Abdest alırsa ona on
hasenat vardır" dediğini işittim de bu hasenelere talip oldum."
6120
Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a namazda Abdestin bozulduğuna dair düşülecek
şüpheden sorulmuştu, şöyle cevap verdi: "Kulağına bir ses, burnuna bir koku
gelinceye kadar namazdan ayrılmasın."
6121
Muhammed İbnu Amr İbnu Ata rahimehullah
anlatıyor: "Ben, Saib İbnu Yezid'i elbisesini koklarken gördüm ve: "Bunu niçin
yapıyorsun?" diye sordum. Bana: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "Abdest,
koku veya işitmek sebebiyle vacib olur!" buyurdular" dediğini işittim, bunun
için kokluyorum" dedi.
6132
Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor:
"Ben, bir sefer sırasında Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Bir
ara "su var mı?" diyerek Abdest suyu getirtti. Abdest alıp mestleri üzerine
meshetti. Sonra orduya yetişerek askerlere namaz kıldırdı."
6133
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün yolda giderken) Abdest almakta olan
ve bu sırada mestlerini de yıkayan bir adama rastladı. Onu mestlerini yıkamaktan
men edercesine eliyle işaret ederek: "Sen sadece şöyle meshetmekle emrolundun"
buyurdu ve mübarek elinin parmaklarıyla ayak parmaklarının ucundan bacağın
dibine (mafsal kısma) kadar çizgiler çekerek gösterdi."
6136
Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh'ın
anlattığına göre, "Kendisi geceleyin cünüb olur, o halde uyumak ister.
Resülullah aleyhissalatu vesselam ise, ona Abdest alıp öyle uyumasını
emreder."
6141
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozma hususunda darlanan kimseye
(Abdestini bozmadan) namaz kılmayı yasakladı."
6142
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (Abdest bozma)
sıkıntısı varken namaza durmasın."
6151
Hz. Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh
anlatıyor: "Bilek kemiklerimden biri kırılmıştı. Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'a (Abdest sırasında ne yapmam gerektiğini) sordum. Aleyhissalatu
vesselam bana, sargı üzerinden meshetmemi söyledi."
6153
Abdülcebbar İbnu Vail babası Vail radıyallahu
anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (Abdest için içi su
dolu) bir kova getirildiğini gördüm. Aleyhissalatu vesselam, o sudan ağzına alıp
mazmaza yaptı, misk kokulu veya miskten daha hoş kolulu olarak suyu fem-i
mübareklerinden kovaya bıraktı. Sonra burnuna da su çekip bu suyu kovanın dışına
attı."
6182
Vasile İbnu'l-Eska radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mescidlerinizi
çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın
ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı
kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescidlerin kapılarının yakınlarında Abdest
yerleri yapın. Mescidlerinizi, cuma günü buhurlayarak güzel kokulu
kılın."
6192
Ebu Saidi 'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında yanındakilere): "Allah'ın
kendisiyle hataları örtüp, sevapları artırdığı şeyi size göstereyim mi?"
demişti. Ashab: "Evet söyleyin ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine: "O
şey, zahmetli durumlarda bile Abdesti tam almak, mescidlere çok adım atmak,
namazdan sonra müteakip namazı beklemek!" buyurdular."
6274
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cum'a günü Abdest alan kimse
bununla fazilet kazanır. Bu, güzel bir ameldir. Farzı da yerine getirmiş olur.
Kim de guslederse, gusül daha faziletlidir."
6297
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca, iki rek'at namaz kılar sonra
(mescide) giderdi."
6301
Abdullah İbnu'l-Haris anlatıyor: "Hz. Muaviye
(bir gün Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın muhterem zevceleri Ümmü Seleme
radıyallahu anha'ya bir elçi gönderdi. Elçinin yanında ben de vardım. Elçi Ümmü
Seleme'ye sordu. O da şöyle cevap verdi: "(Zekat toplamak üzere) bir memur
göndermiş olan Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gün benim odamda öğle
namazı için Abdest aldığı sırada yanında çokça muhacir vardı. Resulullah
muhacirlerin meseleleriyle yakinen ilgileniyor idi. Derken kapı vuruldu. Kapıya
çıktı (tahsildar gelmişti). Önce öğle namazı (nın farzını) kıldı; sonra,
tahsildarın getirdiğini taksim etmek üzere oturdu. Bu taksim işi ikindi vakti
girinceye kadar devam etti. Sonra odama girdi, iki rekat namaz kıldı ve arkadan
şu açıklamayı yaptı: "Tahsildarla olan meşguliyetim, bu iki rek'ati öğlenin
peşinden kılmama mani oldu. Bu sebeple onları ikindiden sonra
kıldım."
6314
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselm buyurdular ki: "Kime namazda iken kusma veya
burun kanaması veya bulantılı kusma veya mezi akması hallerinden biri isabet
ederse, hemen gidip Abdest alsın. Sonra gelip namazının üzerine (kılamadığı
kısmı) bina etsin. İşte bu sırada (dünyevi kelamla) konuşmasın."
6363
Abdullah İbnu Ebi Evfa el-Eslemi radıyallahu
anh anlatıyor: "(Bir gün) Resulullah aleyhissalatu vesselam yanımıza geldi ve:
"Kimin Allah'a veya mahlukatından birine bir haceti varsa Abdest alsın, iki
rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: Lailahe illallahu'l-Halimu'l-Kerim.
Subhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-azim. Elhamdulillahi Rabbi'l-Alemin. Allahümme inni
eselüke mucibatı rahmetike ve azaime mağfiretike ve'l-ganimete min külli birrin
Vesselamete min külli ismin, Es'elüke ella teda'a li zenben illa ğafartehü. Ve
la hemmen illa ferrectehu vela haceten hiye leke rıdan illa kaday teha li (Halim
ve kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbi noksan sıfatlardan
mukaddestir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah'ım, şüphesiz ben, senin
rahmetine vesile olan sebepleri, mağfretini gerektiren hasletleri, her hayrın
ganimetlerini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. Allahım! Her
günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni, rızana uyan her dileğimigörmeni
senden talep ediyorum)." Sonra Allah'tan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse
ister, çünkü şüphesiz (o dilek) takdir edilir."
6435
Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir ateş koru veya bir kılıç
üzerinde yürümek veya ayakkabımı ayağımla dikmek, bana bir müslümanın kabri
üzerinde yürümekten daha sevimlidir. Ha kabirler arasında Abdestimi bozmuşum, ha
çarşı ortasında. (Nazarımda ikisi de birdir)."
6920
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam heladan çıkmışlardı. Bu esnada bir yemek
getirildi. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Size Abdest suyu getirmeyeyim mi?"
dedi. Efendimiz: "Namaz mı kılacağım ki, (şimdilik gerek yok)"
buyurdular."
6937
Abdullah İbnu'l-Haris İbnu'l-Cez'ez-Zübeydi
radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) biz, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la
birlikte mescidde kızartılmış bir parça et yedik. Sonra ellerimizi çakıllarla
silip Abdest almadan namaza durduk."
6974
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben
Resûlullah aleyhissalatu vesselam için, geceleyin ağzı kapalı üç kap
hazırlardım: Bir kap Abdest suyu için, bir kap misvakı için, bir kap içeceği
için."
7025
Selman el-Farisi radıyallahu anh anlatıyor:
"(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest almıştı. Üzerindeki yün
cübbeyi çevirip onun (iç kısmı) ile yüzünü sildi."
7058
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet günü insanlar saf saf
olurlar -İbnu Nümeyr dedi ki:"Cennet ehli saf saf olurlar: Derken cehennem
ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine uğrar ve: "Ey fülan! Hatırladın mı sen
su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim" der, (ve bu suretle şefaat
diler). (Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdu ki:) "Adam, o kimseye şefaat
eder. (Cehennemlik olan bir başka) adam, cennetlik olan bir başkasının yanından
geçer ve ona: "Sana Abdest suyu verdiğimi hatırlıyor musun?" der (şefaat ister.
O da hatırlar) ve ona şefaat eder." (Ravi) İbnu Nümeyr (rivayetinde biraz
farkla) şöyle der: "Ve cehennemlik olanlardan biri cennetlik olanlardan birine):
"Ey falan! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben o gün
senin için gitmiştim. (Bu sözüyle şefaatini ister. Cennetlik olan) kimse de ona
şefaat eder."
7118
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak,
güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde
hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin
talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş
verdiğin isminle senden istiyorum." Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka
gün Aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği
taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?" diye
sormuştu. Hz. Aişe der ki: "Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Annem babam sana feda
olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!"
buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum.
Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğret" diye ricada
bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevi
bir şey talep etmen uygunsuz olur" buyurdu." Hz. Aişe devamla der ki: "Ben de
kalkıp Abdest aldım, sonra iki rekat namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah
isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahim isminle
dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua
ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle" diye dua ettim." Aişe devamla der ki:
"Bu duam üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam güldü ve: "İsm-i azam, senin
yaptığın şu duanın içinde geçti" buyurdu."
Yaptığım kütübi sitte programıyla
ekliyorum.
Kelime olarak aratıyorum.Örneğin "namaz"
kelimesi geçen tüm hadisleri program sıralıyor.
Kaynak:Kütübi sitte
[TH="bgcolor: #c0c0c0"]Kimlik[/TH]
[TH="bgcolor: #c0c0c0"]alan[/TH]
100
Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin anlattığına
göre, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescitte itikafda olduğu sırada,
kendisi de hayızken, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın saçlarını
taramıştır. Bu hizmeti yaparken kendisi odasından ayrılmamış; Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam) başını ona uzatmıştır. Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam) itikafta iken, (büyük veya küçük Abdest bozmak gibi) zaruri bir
ihtiyaç olmadıkça odaya girmezdi." Ebu Davud'da şu ziyade var: Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam) itikafda iken hastaya uğrar, oyalanmadan halini sorar
geçerdi. Hz. Aişe buyurdu ki: "Aslında, mûtekif için sünnet olanı, hasta
ziyaretine gitmemesi, cenaze merasimine katılmaması, kadına temas etmemesi,
kadının tenine tenini değedirmemesi, zaruri ihtiyaç dışında da itikaf
yoktur."
146
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz.
Ömer (radıyallahu anh) sıcak su ile ve bir Hıristiyan kadının evinde onun su
kabıyla Abdest aldı." Bu rivayeti Rezin tahric etti. Derim ki: Bunu Buhari bab
başlığı olarak kaydetmiştir. Doğrusunu Allah bilir.
540
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hastalanmıştım. Geçmiş olsun demek üzere, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) yaya olarak bana uğradılar. Bize geldikleri
sırada baygınmışım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldılar ve Abdest
suyundan üzerime serptiler. Bunun üzerine ayıldım. Karşımda Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ı görmez miyim! Hemen sordum: "Ya Resûlullah
(görüyorsunuz ölmek üzereyim) malımı ne yapayım?" Bana cevap vermede acele
etmedi. Derken miras ayeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki:
"Allah size ikinci dereceden mirascılar hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu
olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe
kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer
kız kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek
ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadının hissesi kadar vardır. Doğru yoldan
saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi bilir" (Nisa, 176). Bir
rivayette şöyle denmektedir: "...(Sorum üzerine) feraiz ayeti indi." Bir başka
rivayette de: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar
tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir. Tirmizi'nin rivayetinde Cabir
hazretleri (radıyallahu anh) şöyle der: "Benim yedi tane kızkardeşim vardı..."
Ebu Davud'un rivayetinde şu ayetin nazil olduğu belirtilir: " Senden fetva
isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascılar hakkında fetva veriyor..."
ikinci derece mirascılar: Kendisinin çocuğu olmayıp kız kardeşleri olan
kimse.
784
Alkame anlatıyor: "İbni Mes'ud (radıyallahu
anh)'a dedim ki: "- Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'e refakat etti mi?" "- Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi.
Ancak bir gece O'nunla (aleyhissalatu vesselam) beraberdik. Bir ara onu
kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa
uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü
bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. "- Ey
Allah'ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple
geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik" dedik. "- Bana cinlerin davetçisi
geldi. Beraber gittik. Onlara Kur'an-ı Kerim'i okudum" buyurdular. Sonra bizi
götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler
kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: "Elinize geçen, üzerine Allah'ın ismi
zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at
mayısı da hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar. Sonra Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan
mayısı) Abdest bozduktan sonra istinca etmeyirı, çünkü onlar (cinni olan) din
kardeşlerinizin yiyecekleridir."
1403
Üsame İbnu Zeyd (radıyallahu anhüma)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) güneş battığı zaman Arafat'tan
(ifaza yaparak) yola çıktı. Dağ geçidine geldiği zaman deveden inip bevletti.
Sonra Abdest aldı. Abdesti bol su kullanarak değil, hafıfçe aldı. Ben: "Namaz mı
kılacağız ey Allah'ın Resûlü`?" diye sordum. "Hayır, namaz önümüzde!" dedi ve
devesine bindi. Müzdelife'ye gelince hayvandan indi ve yeniden Abdest aldı. Bu
sefer bol su kullandı.Sonra namaz başladı. Akşam namazını kıldı. Sonra herkes
devesini ıhdı.Yine namaza başlandı. Bu sefer de yatsıyı kıldı. İkisi arasında
başka bir namaz kılmadı."
1548
Ubeyd İbnu Cüreye anlatıyor: "İbnu Ömer
(radıyallahu anhüma)'e: "Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları
arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim" dedim. Bana: "Ey İbnıı
Cüreye, onlar nedir`?" diye sordu. Ben de saydım: "Sen Kabe'nin rükünlerinden
sadece iki Yemani rükne (rükn-i Yemani. ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor,
diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma'mul nalın giydiğini
görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını görüyorum. Keza seni
Mekke'de gördüm, herkes (Zilhicce) hilalini görünce ihrama girdikleri halde sen
terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girdin!" Bana şu açıklamayı yaptı: "Rükünlere
temasa gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)' ın, sadece iki rükne
temas ettiğini gördüm. Tüyü yolunmuş nalına gelince; ben Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların
içinde iken Abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince; ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onunla boyandığını gördüm. Ben onunla
boyanmayı seviyorum. İhrama girmeye gelince, ben Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam)'ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye çektiğini
görmedim."
1727
Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Akşamdan (Abdestli olarak)
temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve
ahiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini
vermesin."
1864
Esma İbnu'I-Hakem el-Fezari (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Hazreti Ali'yi dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam)'dan bir hadis dinledim mi, Allah Teala hazretlerinin faydalanmamı
dilediği kadar ondan istifade ediyordum. Şayet bir adam O'ndan hadis rivayet
edecek olsa (gerçekten duydun mu diye) yemin ettiriyordum. Yemin edince onu
tasdik edip rivayetini kabül ediyordum." Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu
anh) bana şu hadisi rivayet etti ve bu rivayetinde Ebu Bekir doğru söyledi:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip
arkasından kalkıp Abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teala
hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti
okudu. (Mealen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine
zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler.
Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmran 135).
1921
Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim yatağına temiz
(Abdestli) olarak girer ue uyku bastırıncaya kadar AIIah'ı zikrederse gecenin
herhangi bir saatinde uyanıp da AIIah'tan dünya veya ahiret hayırlarından bir
şey isterse AIIah Teala, istediğini mutlaka ona verir."
2295
Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber mescidde idik. O esnada bir
adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!"
dedi, Resûlullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalatu
vesselam yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı.
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben
de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz
adama: "Evinden çıkınca Abdest almış, Abdestini de güzel yapmış mıydın?"
buyurdu. O: "Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz: "Sonra da bizimle namaz
kıldın mı?" diye sordu. Adam: "Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz:
"Öyleyse Allah Teala hazretleri haddini -veya günahını demişti- affetti"
buyurdu."
2297
Asım İbnu Süfyan es-Sakafi (radıyallahu
anh)'nin anlattığına göre, bunlar Selasil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen
gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler.
Sonra Hz. Muaviye (radıyallahu anh)'nin yanına döndüler. Hz. Muaviye'nin yanında
Ebu Eyyüb el-Ensari ve Ukbe İbnu Amir vardı. Asım: "Ey Ebu Eyyüb! dedi. Bu sene
gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre,
kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş." Ebu Eyyüb: "Ey
kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü işittim: "kim emredildiği
şekilde (mükemmel olarak) Abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa,
önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe!
(Resûlullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?" Ukbe: "Evet!" dedi."
2299
İmam Malik (radıyallahu anh)'e ulaştığına
göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere
olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz
namazdır. (Zahiri ue batini temizliği koruyarak) Abdestli olmaya ancak mü'min
riayet eder."
2303
Rebi'a İbnu Ka'b el-Eslemi anlatıyor: "Ben
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber gecelemiştim, kendisine Abdest
suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana: "Dile benden (ne dilersen)!"
buyurdu. Ben: "Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana: "Veya
bundan başka birşey?" dedi. Ben: "Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim. "Öyleyse
kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu."
2317
Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları: "Ey Allah'ın
Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz: "Namaz vaktine
uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilal: "Ben sizi
uyandırırım!" dedi. Böylece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mola verdi ve
herkes yattı. Nöbette kalan Bilal de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri
kapanıverdi, o da uyuyakaldı. Güneşin doğmasıyla Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) uyandı ve: "Ey BiIaI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilal:
"Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalatu
vesselam: "AIIah Teala Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği
zaman geri gönderir. Ey BiIaI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra Abdest
aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz
kıldırdı."
2318
Bu hadis Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle
gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler,
sonra tekrar konaklayıp Abdest aldılar. Hz. Bilal (radıyallahu anh) ezan okudu.
Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını
(kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken
birbirlerine: "Namazımızda ihmalkarlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam): "Uyurken (vaki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz,
ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa,
hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır"
buyurdu."
2325
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz.
Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve
Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi,
güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam): "Vallahi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce
kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz Abdest aldı, biz de Abdest aldık. Güneş
battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı."
2433
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Ezan Resûlullah devrinde ikişer ikişer idi. İkamet de birer birer. Ancak
(müezzin), ayrıca ikişer sefer olmak üzere kad kameti'-salat, kad kameti's-salat
da derdi." İbnu Ömer devam eder: "Biz, ikameti işittik mi Abdest alır, namaza
giderdik."
2443
Ziyad İbnu'l-Haris es-Sudai (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Sabah ezanının ilk vakti girince, Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam) bana emretti, ben de ezan okudum ve: "İkamet de getireyim mi ey
Allah'ın Resülü?" diye sordum. (Soruma hemen cevap vermeyip) doğu tarafına,
fecre bakmaya başladı ve: "Hayır!" dedi. Ne zaman ki şafak söktü Hz. Peygamber
(bineğinden) indi, Abdest bozdu. Sonra bana doğru geldi. (Bu ara Ashabı da
toplandı. Abdestini aldı. Bilal ikamet okumak istedi. Resûlullah (aleyhissalatu
vesselam): "Suda'nın kardeşi ezan okudu, ezanı okuyan ikameti getirsin!" dedi.
Ben de ikamet getirdim."
2448
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Namaz için ezanı ancak Abdestli olan okusun."
2449
Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Ezanı
ancak Abdestli olan okusun." Tirmizi der ki: "Önceki rivayet daha
sahihtir."
2633
Rifaa İbnu Rafi' (radıyallahu anh)
anlatıyor:"Biz mescidde iken bedevi kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup,
hafif bir şekilde (yani rükunleri, tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra
namazı tamamlayıp Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a selam verdi: Efendimiz:
"Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu. Adam döndü
(tekrar) namaz kılıp geldi, Resûlullah'a selam verdi. Aleyhissalatu vesselam
selamına mukabele etti ve: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Adam
bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Aleyhissalatu
vesselam: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Halk korktu ve namazı
hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi. Adam
sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı)
göster, doğruyu öğret!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Tamam. Namaza kalkınca
önce AIIah'ın sana emrettiği şekilde Abdest aI. Sonra (ezan okuyarak) şehadet
getir. İkamet getir (namaza dur). Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa AIIah'a
hamdet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükuya git. Rükü halinde itmi'nana er
(azaların rüküda mütedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde
itidale er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir
müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan
namazını mükemmel (kılmış olursun). (Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını
eksilttin demektir." Ravi der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bu
sonuncu sözü Ashab'a önceki: (Dön, namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!) sözünden
daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zira (bu söze göre), sayılanlardan bir
eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı heba
olmuyordu."
2636
Yine Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Öğle namazı başlardı, bu anda bir kimse Baki'ye gider, ihtiyacını görür, sonra
Abdest alır, gelir ve uzunluğu sebebiyle Resulullah'ın birinci rek'atine
yetişirdi."
2641
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "AIIah, sizlerin namazını
hades vaki olunca yeniden Abdest almadıkça kabul etmez."
2642
Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Abdesti olmayanın namazı da
yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin Abdesti yoktur."
2643
Hz. Enes (radıyallahu anh), Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın her namaz için Abdest aldığını söylemişti,
kendisine: "Siz nasıl yapıyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Aldığımız
Abdest bozuluncaya kadar bize yetiyordu."
2644
Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Fetih günü bütün namazları tek Abdestle
kıldı. Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) kendisine: "Ey Allah'ın Resülü,
bugün Şimdiye kadar hiç yapmadığın şeyi yapmış olmalısın?" demişti, şu cevapta
bulundu: "Ey Ömer, bunu bilerek yaptım."
2645
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: Namaz kılarken kimin Abdesti
kozulacak olursa hemen namazdan çıksın. Eğer cemaatle kılınan bir namazda ise
burnunu tutarak ayrılsın." Burnunu tutmasını emretmesi, cemaate burnu kanamış
zannını vermek içindir. Bu davranış, avretin örtülmesi ve kabihin gizlenmesi
hususunda bir nevi edebe riayettir.
2727
Abdullah İbnu Muhammed İbni Ebi Bekr
(rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha)' nin yanında idik. Yemeği
getirildi. Derken Kasım İbnu Muhammed namaza kalktı, Hz. Aişe: "Resulullah
(alehissalatu vesselam) 'ın şöyle söylediğini işittim '' dedi: "Yemeğin yanında
namaz kılınmaz, iki habisin (yani büyük ve küçük Abdestin) sıkışmasında da
kılınmaz. ''
2753
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı
namazın sevabı evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmibeş kat
fazladır. Şöyle ki, Abdest alınca güzel bir Abdest alır, sonra mescide gider,
evinden çıkarken sadece mescid gayesiyle çıkmıştır. Bu sırada attığı her adım
sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldı mı,
namazgahında olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle
derler: "Ey Rabbimiz buna rahmet et, merhamet buyur." "Sizden herkes, namaz
beklediği müddetçe namaz kılıyor gibidir."
2784
Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Üç şey vardır, onları
yapmak kimseye helal olmaz: "Kişi bir kavme imamlık yapar, sonra da sadece
kendisi için dua eder, cemaatini dua dışı bırakır; bunu yapan onlara ihanet
eder. Kişi, izin almazdan önce bir evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına
ihanet eder. Kişi küçük Abdestine sıkışmış iken hafifleyinceye kadar namaz
kılamaz."
2821
Abdullah İbnu Amr İbni 'l-As (radıyallahu
anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İmam
namazı kılıp teşehhüdü tamamladıktan sonra, selam vermezden önce hades vaki olsa
(yani Abdesti bozulsa), namazı tamamlanmıştır, namazını tamamlayan cemaatteki
diğer kimselerin namazı da tamamlanmıştır.''
2980
Ubadetu'b'nu's-Samit (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Geceleyin kim
uyanırsa şunu söylesin: "Allah'tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur.
Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir, O herşeye kadirdir. Hamd Allah'a aittir,
Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve
kuvvet Allah'tandır. Sonra aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Rabbim beni
affet!'' desin veya dua ederse duasına cevap verilir. Eğer Abdest alır ve namaz
kılarsa namazı kabûl edilir.''
2984
Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz uyuyunca ensesine
şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düyüm yerine eliyle vurarak üzerine
uzun bir gece olsun, yat" dileğinde bulunur. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse
bir düğüm çözülür, Abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa
bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha
erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabaha
erer."
3067
Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallatıu anhüma)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin Allah'a
veya herhangi bir insana ihtiyacı hasıl olursa önce Abdest alsın, Abdesti de
güzel yapsın, sonra iki rek'at namaz kılsın, sonra Allah Teala Hazretlerine
senada bulunsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okusun, sonra şu
duayı okusun: "Halim, kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın
Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Rahmetine
vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı (hakkımda yaratmanı) taleb
ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten
zenginlik, her çeşit günahtan selamet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir
günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Hangi amelden razı isen onu
ver, ey rahim olan, bana en ziyade rahmet gösteren Rabbim!''
3109
Ma'dan İbnu Talha, kendisine Ebu'd-Derda
(radıyallahu anh)'nın şunu anlattığını söylemiştir: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) kustu ve orucunu açtı. Sevban (radıyallahu anha) bu meseleyi sordu.
Sevban: "Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu ben döktüm'' dedi.''
3376
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini
mükemmel kılar, sevab ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse,
ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır."
3467
Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor.
"Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Ey Allah'ın Resulu! Biz
gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile
alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile Abdest alabilir miyiz?" diye sordu.
Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de
helaldır" cevabını verdi."
3474
İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerinden biri bir tekne içerisinden
su alarak yıkanmıştı. Aynı teknede yıkanmak veya Abdest almak üzere
Aleyhissalatu vesselam geldi. Zevcesi: "Ben cünübtüm!" dedi. Resulullah
aleyhissalatu vesselam: "Su cünüb olmaz!" buyurdular."
3475
Ebu Cuhayfe radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam öğle vakti yanımıza çıktı. Kendisine Abdest
suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, onun Abdest suyundan arta kalanı kapışmaya
başladı. Bir parça alabilen, onu teberrüken vücuduna sürünuyor idi. Hiç
alamayan, arkadaşının elindeki yaşlığa değmeye çalışıyordu."
3478
İbnu Ömer radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında erkekler ve kadınlar beraberce bir
kaptan Abdest alıyor idiler."
3479
İbnu Mes'ud radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam, Cin gecesinde bana: "Kabında ne var?" diye
sordular. Ben: "Nebiz!" dedim. "Güzel bir meyve, temiz bir sudur" buyurdular.
Sonra da onunla Abdest aldılar."
3498
Kebşe Bintu Ka'b İbnu Malik -ki, İbnu Ebi
Katade'nin nikahı altında idi- anlatıyor: "Ebu Katade radıyallahu anh yanıma
girdi. Kendisine Abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi
geldi. Ebu Katade kabı uzattı, kedi içti." Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebu
Katade kendisine bakmakta olduğumu gördü ve: "Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi
ediyorsun?" dedi. Ben de: "Evet!" demiş bulundum. Bunun üzerine: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça
dolaşır" buyurdular." dedi."
3499
Davud İbnu Salih İbni Dinar et-Temmar,
annesinden anlatıyor: "Efendim beni, Hz. Aişe radıyallahu anha'ya bir miktar
yemekle gönderdi. Gelince Hz. Aişe'yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini
koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi.
Hz. Aişe radıyallahu anha, namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir
miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam:
"Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kedinin artığıyla Abdest aldığını
gördüm.''
3502
Yine Ebu Davud'da Ebu Sa'id radıyallahu
anh'tan kaydedilen bir rivayette denir ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam
bir koyunu beceriksizce yüzmekte olan bir köleye uğramıştı. Ona: "Çekil de sana
göstereyim!" dedi. Derhal elini deri ile et arasına soktu. Elini, bütün kolu
koltuğa kadar derinin altında kalacak şekilde ilerletti. Sonra gidip Abdest
almadı halka namaz kıldırdı.." Bir rivayette, "Yani suya değmedi" ziyadesi
vardır.
3509
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte idim. Aleyhissalatu vesselam küçük
Abdest bozmak ihtiyacını duymuştu. Hemen bir duvarın dibine, kumlu toprak
bulunan bir noktaya gelip Abdest bozdular. Sonra da: "Sizden biri, küçük Abdest
bozmak isteyince bevli için uygun bir yer arasın!" buyurdular."
3511
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "İki lanetten korkun!" buyurdular. Ashab:
"İki lanet de nedir?" diye sorunca, açıkladılar: "İnsanların yollarına Abdest
bozanla, gölgelerine Abdest bozanlardır!''
3512
Yine Ebu Davud, Hz. Mu'az radıyallahu anh'tan
şu rivayeti kaydetmiştir: "Lanete sebep olan üç yere Abdest bozmaktan kaçının:
Su yollarına, işlek yollara ve gölgeliklere."
3515
Ümeyme Bintu Rukiyye radıyallahu anha
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın karyolasının altında
bulundurduğu hurma küttüğünden bir çanağı vardı. Geceleyin ona küçük Abdest
bozardı.''
3516
Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Helaya gittiğiniz vakit,
(Abdest bozarken) kıbleye ne önünüzü ne de arkanızı dönmeyin. Fakat yüzünüzü
doğuya ve batıya dönderin." Ebu Eyyüb der ki: "Şam'a gelince helaların
yönlerinin hep kıble cihetine inşa edildiğini gördük. Onları (kullanırken
yönümüzü yan çeviriyor, ayrıca Allah'tan mağfiret de diliyorduk."
3517
İmam Malik'in bir rivayeti şöyledir: "Ebu
Eyyub radıyallahu anh Mısır'da iken demiştir ki: "Vallahi bu kiryas denen
kenefleri nasıl kullanacağımı bilemiyorum. Zira Resûlullah aleyhissalatu
vesselam: "Biriniz büyük veya küçük Abdest bozunca kıbleye yönelmesin, arka
fercini de çevirmesin" demişti.''
3521
Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Ben
Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraber idim. Bir kavmin küllüğüne gelince
durup, ayakta küçük Abdest bozdu.''
3522
Ebu Vail'den şelen bir rivayet şöyle: "Ebu
Musa radıyallahu anh küçük Abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçrantı
değmemesi için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki,) küçük Abdestini bir şişe
içerisine bozar ve: "Beni İsrail'den birinin bedenine sidik değecek olsa, adam
kirlenen derisini bıçakla kazırdı" derdi. (Bunu işiten) Huzeyfe radıyallahu anh
dedi ki: "Arkadaşınızın titizliği bu kadar ileri götürmemesini tercih ederim.
Ben, ResülulIah aleyhissalatu vesselam'la bir beraberliğimizi hatırlıyorum.
Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne rastladık.
Resûlullah aleyhissalatu vesselam, tıpkı sizden birinin ayakta bevletmesi gibi
durup ayakta bevletti. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana
yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip, hemen arkasında dikilip Abdestini
bozuncaya kadar bekledim.''
3524
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben
ayakta Abdest bozarken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni gördü ve: "Ey
Ömer, ayakta akıtma" buyurdu. Ondan sonra hiç ayakta akıtmadım"
3525
Ubeydullah, Nafi'den, o da Abdullah İbnu Ömer
radıyallahu anhüma'dan anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ben müslüman
olduğum zamandan beri ayakta Abdest bozmadım!" demiştir." Tirmizi: "Bu, Hz.
Ömer'den daha sıhhatli olan rivayettir. Önceki rivayet zayıftır'' der. Keza
ilaveten der ki: "Ayakta Abdest bozma yasağı te'dib içindir, tahrim için
değil.'' Yine der ki: "İbnu Mes'ud radıyallahu anh'tan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: "Kişinin ayakta akıtması, nefsine karşı işlediği bir
kabalıktır."
3526
Hz. Aişe radıyallahu anh'dan rivayete göre
şöyle derdi: "Size kim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ayakta bevlettiğini
söylerse, sakın onu tasdik etmeyin. O, daima çömelerek Abdest
bozardı."
3528
Abdurrahman İbnu Hasene radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, elinde kalkan gibi bir şey olduğu
halde bize doğru geldi ve onu yere bıraktı. Sonra onun gerisine çömelip ona
doğru küçük Abdest bozdu. Yanımızdakilerden biri: "(Resûlullah'a) bakın, tıpkı
kadınlar gibi Abdest bozuyor" dedi. Aleyhissalatu vesselam bu sözü işitmişti.
"Beni İsrail'in arkadaşının başına geleni işitmedin mi" dedi ve devam etti:
"Onlara idrar bulaşınca, bıçakla idrarın değdiği yeri kazıyorlardı. Arkadaşları
onları bu tatbikattan yasakladı. Bu adam, yasaklaması sebebiyle kabrinde azaba
uğradı."
3531
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim yüzüne sürme çekerse
teklesin. Bu sözümü kim tutarsa işi en güzel şekilde yapmış olur, tutmayana bir
mahzur yok. Kim Abdest bozduktan sonra taş kullanarak temizlenirse teklesin. Kim
böyle yaparsa güzel yapar, kim, de yapmazsa bir mahzur yok. Kim yemek yer ve
dişlerinin arasından bir şey çıkarırsa onu dışarı atsın, kim de diliyle
çıkarmışsa onu yesin. Kim bu söylediğimi yaparsa güzel yapar, kim de yapmazsa
bir mahzur yok. Kim helaya giderse (imkan nisbetinde) tesettürde bulunsun,
(kuytu bir yer) bulamazsa, hiç olmazsa kum (taş vs., den) bir tümsek yapıp ona
arkasını dönsün, zira şeytan, insanoğlunun makadlarıyla (oturak kısmıyla) oynar.
Kim bunu yaparsa en güzelini yapmış olur, yapamayana bir beis yok."
3532
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmak isteyince, hiç kimsenin
göremeyeceği kadar uzaklara giderdi."
3533
Hz. Selman radıyallahu anh'ın anlattığına
göre, müşrikler kendisine: "Sizin arkadaşınızın (Aleyhissalatu vesselam) sizlere
helada Abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyoruz'' demişlerdir. O da onlara
Şöyle cevap vermiştir: "Evet, doğrudur. Resülümüz aleyhissalatu vesselam, bizi
sağ elimizle istimca yapmaktan nehyetti, büyük veya küçük Abdest bozarken,
kıbleye yönelmekten de nehyetti. Abdest bozduktan sonra istinca ederken kurumuş
hayvan mayısını veya kemiği kullanmamızı da nehyetti ve dedi ki: "Sizden kimse,
üç taştan daha azı ile istinca etmesin.''
3543
Süfyan İbnu 'l-Hakem veya Hakem İbnu Süfyan
es-Sakafi anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bevledince Abdest alır
ve (istincada) su kullanırdı.''
3544
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam anlatıyor: "Bana Cibril aleyhissalam geldi
ve: "Ey Muhammed, Abdest aldınmı intidahda bulun!'' emretti'' dedi.''
3545
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam bevletti. Hz. Ömer de arkasında, elinde su
kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: "Bu da ne, ey Ömer?''
buyurdular. Hz. Ömer: "Sudur yıkanırsın!'' dedi. Resûlullah: "Ben her
bevledişimde Abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, (ümmete vacib)
bir sünnet olur" buyurdular."
3548
İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmaya çıkmıştı. Bana üç taş bulmamı
söyledi. İkisini buldum üçüncü taşı aradım fakat bulamadım. Onun yerine bir
kurumuş mayıs aldım ve onu getirdim. Taşları aldı, mayısı attı ve: "Bu
necistir!" buyurdu."
3551
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'ın hataları silmeye ve
dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?'' "Evet ey
Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı: "Zahmetine rağmen
Abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı
beklemek. İşte bu ribattır, işte bu ribattır. İşte bu ribattır."
3552
Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor:
"Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme
nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün,
nöbetimden dönüşte) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, ayakta halka
hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim: "Güzelce Abdest alıp, sonra
iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse
yoktur ki kendisine cennet vacib olmasın!" (Bunları işitince kendimi tutamayıp:)
"Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi: "Az önce
söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer
İbnu'I-Hattab'mış. O, sözüne devam etti: "Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen
gelmezden önce şöyle demişti: "Sizden kim Abdestini alır ve bunu en güzel
şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abduhû ve Resûlühü. (Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine
şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine
cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer." Ebu
Davud'un rivayetinde "...Abdesti güzel yaparsa..." denmiştir. Tirmizi'nin
rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım,
beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" duası da vardır.
3553
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min -veya müslüman- bir
kul Abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su
ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca
elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla-
ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği
bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki Abdest
tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."
3554
Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini
güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar
dökülür.''
3555
Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz.
Osman radıyallahu anh Abdest aldı ve dedi ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'ın şu benim Abdestim gibi Abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini
gördüm: "Kim bu şekilde Abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve
mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."
3556
Amr İbnu Abese es-Sülemi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kim Abdest
suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve
sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra
Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin)
etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere
kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından
dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su
ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca,
ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra
kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senada bulunur, O'na layık şekilde tazimini
gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa,
annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."
3557
Abdullah es-Sunabihi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min kul Abdest
aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu
sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz
kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar
tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar
kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak
tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar
yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibadet) olur.''
3558
Ebu Ümame el-Bahili radıyallahu anh anlatıyor:
"Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ı dinledim, diyordu ki: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'a: "Abdest nasıl alınır?'' diye sordum. Şöyle açıkladı:
"Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın.
Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra
da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün
günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için
(secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.''
Ebu Ümame der ki: "Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu
söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? "Vallahi dedi, bilesin ki
artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah'tan ölümden çok korkar bir
haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun
söylediklerim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan kulaklarımın işitip,
hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir." Bu hadis, Nesai'nin metninden
alınmadır. Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ın müslüman oluşunu anlatan uzunca bir
hadisin son kısmıdır.
3559
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdestli olduğu halde
Abdest tazelerse, AIlah bu sebeple kendisine on (misli) sevab
yazar.''
3560
Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alıp: "Sübhaneke
Allahümme ve bihamdike estağfiruke ve etübu ileyke. (Rabbim seni tenzih ederim,
Allah'ım hamdim sanadır, senden bağışlanmak isterim, tevbem de sanadır)" derse,
bu bir kağıda yazılır, sonra bir mühür üzerine nakşedilir, sonra da Arş'ın
altına kaldırılır ve Kıyamete kadar (mühür) kırılmaz.''
3561
Humran Mevla Osman anlatıyor: "Hz. Osman
radıyallahu anh su istemişti. (Getirdim. Aldı ve) üç kere ellerine dökerek
yıkadı. Sonra sağ elini kaba sokup mazmaza ve istinşakta bulundu (ağzına ve
burnuna su alıp yıkadı). Sonra üç kere yüzünü, arkasından da dirseklerine kadar
üç kere ellerini yıkadı. Sonra başına meshetti, sonra da topuklarına kadar
ayaklarını üçer sefer yıkadı ve: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, şu
Abdestim gibi Abdest alırken gördüm. Abdesti bitince de şöyle demişti: "Kim şu
Abdestim gibi Abdest alır, arkasından iki rek'at namaz kılar ve namazda kendi
kendine (dünyevi bir şey) konuşmazsa geçmiş günahları affedilir."
3562
Ebu Davud'un İbnu Müleyke'den kaydettiği bir
başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh'tan Abdest hakkında
(nasıl alınacağı) sorulmuştu. Hemen su istedi ve derhal bir Abdest kabı
getirildi. Kaptan önce sağ eli üzerine su döktü (ve onu yıkadı), sonra sağ elini
kaba batırdı, üç kere mazmaza, üç kere istinşakta bulundu. (önceki hadiste
geçtiği üzere zikretti. Hadisdte şu ziyade var): "Sonra elini daldırıp su aldı
ve başına, kulaklarına meshetti, kulakların iç ve dışlarını birer kere
meshetti.''
3564
Abdu Hayr anlatıyor: "Hz. AIi radıyallahu anh
bize geldi ve namaz kıldı. (Namazdan sonra Abdest) suyu istedi. "Suyu ne
yapacak, namazı kıldı ya! Herhalde bize öğretmek istiyor!" dedik. İçinde su olan
bir kapla bir leğen getirildi. Kaptan sağ eline su döktü: Üç defa ellerini
yıkadı. Sonra üç kere mazmaza ve istinşakta bulundu. Mazmaza ve istinşakı su
aldığı eliyle yaptı. Sonra üç kere yüzünü yıkadı, sağ elini üç kere yıkadı, üç
kere sol elini yıkadı. Sonra elini kaba batırdı, bir kere başını meshetti. Sonra
üç kere sağ ayağını yıkadı, üç kere sol ayağını yıkadı. Sonra: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın Abdestini bilmek kimin hoşuna giderse, işte o
böyledir!" dedi."
3566
Ebu Davud'da, İbnu Abbas'tan yapılan bir diğer
rivayet şöyledir: "Ali radıyallahu anh yanıma girdi. Su dökmüş (küçük Abdest
bozmuş) idi. Abdest suyu istedi. İçinde su olan bir kap getirdik. Bana: "Ey İbnu
Abbas! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest aldığını sana
göstereyim mi?" dedi. Ben de: "Evet göster!" dedim. Bunun üzerine su kabını
elleri üzerine eğdi ve ellerini yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu, onunla
diğeri üzerine su döktü, sonra iki avucunu yıkadı. Sonra mazmaza ve istinşakta
bulundu. Sonra iki elini birden kaba soktu. İkisiyle birlikte su avuçlayıp
yüzüne çarptı. Sonra başparmaklarını kulaklarının ön kısmına soktu. Sonra
ikinci, üçüncü sefer aynı şeyleri tekrar etti. Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı
ve bunu alnına döktü ve yüzü üzerine akmaya bıraktı. Sonra dirseklerine kadar
kollarını üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının arkasını meshetti. Sonra
tekrar her iki elini beraberce kaba soktu. Bir avuç su alıp onu pabuç içinde
olan (sağ) ayağına vurdu ve o su ile ayağını yıkadı. Sonra aynı muameleyi diğer
ayağına, (sola) yaptı.'' (Abdullaş el-Havlani) der ki: "(İbnu Abbas'a) sordum:
"Ayaklar ayakkabı içinde olduğu halde mi?''. "Evet dedi, ayakkabı içinde olduğu
halde.'' Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, ayakkabı
içinde!" Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, Ayakkabı
içinde." Nesai'nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "...Sonra bir avuç su
ile üçer defa mazmaza ve istinşakta bulundu."
3567
Abdullah İbnu Zeyd İbni Asım İbni'l-Ensari
radıyaIlahu anh'ın anlattığına göre, kendisine: "Bizim için, Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın Abdestiyle bir Abdest al (da görelim)!" diye talepte
bulunuldu. O, hemen bir kap (su) isteyip, önceki hadiste anlatılan şekilde
Abdest aldı. Abdest alışını anlatan rivayette şu farklı açıklama var: "Başını
meshettikte ellerini (saçları üstünde) ileri ve geri doğru yürüttü. (şöyle ki:
Mesh ameliyesine başın ön kısmından başladı ellerini enseye doğru götürdü.
Sonra, başladığı yere kadar geri getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.'' Müslim'in
bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Başını üç kere meshetti.''
3568
Buhari rahimehullah'ın bir rivayetinde şöyle
denmiştir: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (Abdest uzuvlarını) ikişer kere
yıkayarak Abdest aldı.'' Ebu Davud'un bir rivayetinde, Mikdam İbnu Ma'dikerb'den
şu kaydedilir: "Sonra başını, içiyle ve dışıyla iki kulağını meshetti." Yine Ebu
Davud'un bir başka rivayetinde şöyle denmiştir: "Kulaklarını içleriyle
dışlarıyla meshetti, parmaklarını kulaklarının deliklerine soktu.''
3569
Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a bir bedevi gelerek, Abdestten
sordu. Resûlullah ona uzuvların üçer kere yıkanmasını gösterdi. Sonra da:
"Abdest işte böyle alınır! Kim buna bir ziyadede bulunursa, fena bir iş yapmış
olur, haddi aşar ve zulmeder" buyurdu."
3570
Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir:
" ..Sonra başını meshetti. Şehadet parmaklarını kulaklarına soktu.
Başparmaklarıyla kulaklarının dışlarını meshetti. Şehadet parmaklarıyla
kulakların içini meshetti..." Rivayetin sonunda şu ifade var: "Abdest işte
böyledir. Kim buna ziyadede bulunur veya bundan eksiltme yaparsa kötü bir iş
yapmış ve zulmetmiş olur -yahut zulmetmiş ve kötü bir iş yapmış olur-."
Nesai'nin rivayetinde özetle şöyle denmiştir: ".. Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'a bir bedevi geldi ve ondan Abdest hakkında sordu. Resûlullah
aleyhissalatu vesselam Abdestin alınışını, uzuvları üçer sefer yıkayarak
gösterdi, sonra şöyle söyledi: "Abdest işte böyledir. Kim buna ziyadede
bulunursa kötü bir iş yapmış, haddi aşmış ve de zulmetmiş olur. ''
3571
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam uzuvlarını birer kere yıkayarak Abdest
aldı.''
3572
Ebu Davud'un bir rivayetinde İbnu Abbas
radıyallahu anhüma şöyle der: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest
aldığını size göstermemi ister misiniz?" İçinde su olan bir kab istedi, sağ
eliyle bir avuç su aIdı, mazmaza ve istinşak yaptı, sonra bir avuç daha aldı,
bununla iki elini birleştirip (iki eliyle) yüzünü yıkadı. Sonra bir avuç daha
aldı bununla sağ elini yıkadı. Sonra bir avuç da aldı, bununla sol elini yıkadı.
Sonra bir avuç su daha aldı, sonra elini çırptı, sonra başını ve kulaklarını
meshetti. Sonra bir kabza su daha aIdı sağ ayağının üzerine serpti, ayağında
nalın olduğu halde, sonra onu iki eliyle meshetti, elin biri ayağın üstünde,
diğeri de nalının aItında. Sonra aynı şeyi sol ayağa yaptı.''
3576
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve bunu, yüzünü üç, ellerini üç
sefer yıkayarak, "Kulaklar baştandır '' deyip başını da üç sefer meshederek
yaptı.'' Hammad der ki: "Bu rivayette geçen "Kulaklar baştandır'' ibaresi, Ebu
Ümme'nin sözü mü yoksa Resûlullah'ın sözü mü bilemiyorum." Bu metin
Tirmizi'nindir. Ebu Davud'da şu ifade de yer alır: "Gözpınarlarını da
meshederdi.'' O rivayette: "Kulaklar baştandır'' da demiştir.
3577
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer
radıyallahu anh bana şunu söyledi: "Bir adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
gelmişti. Bunun Abdest almış fakat ayaklarının üzerinde tırnak kadar bir yeri
yıkamadan bırakmış olduğunu gördü. ResüluIlah aleyhissalatu vesselam, adama
derhal müdahaIe etti: "Git Abdestini güzel kıl!" Adam gidip yeniden Abdest aldı,
sonra namazını kıldı."
3578
Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde
Resûlullah'ın ashabından biri şöyle anlatır: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam,
ayağının sırtında dirhem büyüklüğünde bir kısma su değmemiş olduğu halde namaz
kılmakta olduğunu görmüştü, derhal Abdesti ve namazı iade etmesini
emretti."
3579
İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Beraber olduğumuz bir sefer sırasında, bir ara Resûlullah
aleyhissalatu vesselam bizden geride kaldı sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz
vakti girmişti. Bizler de Abdest alıyor, ayaklarımıza meshediyorduk. (Resûlullah
aleyhissalatu vesselam) yüksek sesle nida etti: "Ökçelerin ateşte vay haline!"
Bunu iki veya üç kere tekrarladı."
3580
Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir:
"Halk ikindi namazı sırasında acele etti ve bir kısmı alelacele Abdest aldı. Biz
onlara ulaştık. Ökçelerine su değmemiş, parlıyordu. Bunun üzerine Aleyhissalatu
vesselam: "Öçelerin ateşte vay haline! Abdesti tam alın!''
buyurdular.''
3584
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm. Üzerinde çizgili
kırmızı bir sarık vardı. Elini sarığın altına soktu, başının ön kısmını
meshetti, sarığını çözmedi."
3585
Sabit İbnu Ebi Safiyye anlatıyor: "Ebu Cafer'e
-ki Muhammed el-Bakır'dır- dedim ki: "Hz. Cabir radıyallahu anh, sana Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın uzuvlarını birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer
yıkayarak Abdest aldığını söyledi mi?" Bu soruma: "Evet!" diye cevap verdi." Bir
rivayette de: "Birer birer yıkayarak Abdest aldı mı?" diye sordum; "evet!'' diye
cevap verdi'' şeklinde gelmiştir..
3586
Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam ikişer ikişer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu,
nur üzerine nurdur" buyurdu.''
3587
Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, uzuvlarını üçer üçer yıkayarak Abdest aldı
ve şöyle buyurdu: "Bu benim ve benden önceki diğer peygamberlerin ve İbrahim
aleyhissalam'ın Abdestidir."
3588
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet
vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim." Muvatta'nın
rivayetinde: ". . her Abdestte. . .'' denmiştir.
3592
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest suyu ve misvakı (akşamdan
hazırlanıp yanına) konulurdu. Gece kalkınca Abdest bozar, sonra
misvaklanırdı.''
3593
Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir:
"(Resûlullah aleyhissalatu vesselam) gece veya gündüz yattığında ve kalktığında
mutlaka Abdest almazdan önce misvaklanırdı."
3599
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alırsa istinsarda
bulunsun (sümkürsün), kim taşla istinca yaparsa teklesin."
3600
Müslim'in bir rivayetinde şöyle gelmiştir:
"Sizden biri Abdest alınca burnuna su çeksin, sonra sümkürsün." Bir diğer
rivayette: "...Burun deliklerine su çeksin, sonra sümkürsün''
şeklindedir.
3603
Talha İbnu Musarrıf an ebihi an ceddihi
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına girdim,
Abdest alıyordu. Su yüzünden ve sakalından göğsüne akıyordu. Mazmaza ve
istinşakın arasını da ayırmıştı."
3606
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca bir avuç su alır, onu çenesinin
altına tutup onunla sakalını hilaller ve: "Aziz ve Celil olan Rabbim böyle
emretti" derdi."
3607
Müstevrid İbnu Ş'eddad radıyallahu anh
anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm. Abdest aldığı zaman
ayaklarının parmaklarını serçe parmağı ile hilalliyordu."
3608
Lakit İbnu Sabıra radıyallahu anh anlatıyor:
"Dedim ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bana Abdestten haber ver!'' Aleyhissalatu
vesselam: "Abdesti tam al, parmaklar arasını hilalle, istinşak'da mübalağa yap,
oruçlu olursan mübalağa yapma'' buyurdu.''
3609
Rebi' Bintu Mu'arrız radıyallahu anha
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı, (bu esnada) elini
kulaklarının hücresine soktu."
3611
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ümmetim, Kıyamet günü
çağırıldıkları vakit Abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde
gelirler. Öyleyse kimin imkanı varsa parlaklığını artırsın."
3612
Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Ebu
Hüreyre radıyallahu anh Abdest aldı, yüzünü yıkadı, ellerini yıkadı, ellerini
yıkarken nerdeyse omuza kadar yıkıyordu. Sonra ayaklarını yıkadı ve nerdeyse
bacaklarına kadar yükseldi. Sonra dedi ki: "Ben Resulullah aleyhissalatu
veselam'ın, "Ümmetim Kıyamet günü (Abdest uzuvlarındaki) parlaklıkla gelir..."
Gerisi yukarıdaki gibi devam ediyor.
3613
Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle
denmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "...Mü'minin zineti, Abdestin
yükseldiği yere kadar yükselir..."
3614
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam (miktarca) bir sa'dan beş müdd 'e kadar olan
su ile yıkanır, bir müdd su ile de Abdest alırdı.'' Bir başka rivayette: "...
beş mekkûk ile yıkanır, bir mekkûk iIe de Abdest alırdı" denmiştir. Bir diğer
rivayette: " . . beş. . '' denmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest için iki rıtl su kafidir.'' Ebu
Davud'un rivayetinde: "...Resûlullah aleyhissalatu vesselam iki rıtl ihtiva eden
kapla Abdest alır, bir sa' ile guslederdi '' denmiştir.
3615
Sefine radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ı bir sa' miktarındaki su cenabetten yıkar, bir müdd su
da Abdestine yeterdi."
3616
Ümmü Ammare radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu maksadla kendisine içerisinde
üçte iki müdd miktarında su bulunan bir kab getirilmişti.'' Nesai şunu ilave
etmiştir: "Şu'be der ki: "Ben, Aleyhissalatu vesselam'ın kollarını yıkadığını ve
onları ovduğunu, kulaklarının iç kısmını meshettiğini öğrendim. Ancak kulakların
dışını da meshettiğini bilmiyorum."
3617
Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Bize Resûlullah aleyhissalatu vesselam gelmişti. Kendisine bakır kapta su
getirdik, onunla Abdest aldı."
3618
Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor:
"ResüIullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest (sırasın)da vesvese
veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehan'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden
kaçının."
3619
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Abdest aldıktan sonra kurulandığı bir bezi
vardı.''
3620
Hz. Mu'az radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm, Abdest alınca elbisesinin bir
kenarıyla yüzünü siliyordu.''
3621
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Abdesti olmayanın namazı yoktur.
Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kimsenin Abdesti de Abdest
değildir."
3622
Rabah İbnu Abdirrahman İbni Ebi Süfyan İbnu
Huveytip an ceddiha an ebiha 'dan rivayete göre demiştir ki: "Ben Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Üzerine Allah'ın ismini
zikretmeyen kişinin Abdesti yoktur."
3623
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Kim Abdestinin
başında Allah'ı zikrederse bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah'ın ismini
zikretmezse bu kimsenin sadece Abdest uzuvları temizlenir."
3624
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, Abdest alıyordu. Şu duayı okuduğunu
işittim: "Allahümma'ğfirli zenbi ve vassi'li fi dari ve barik li fi rızki
(Allah'ım günahımı mağfıret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubarek
kıl."
3625
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ses ve koku olmadıkça Abdest
alınmaz.'' Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Biriniz mescidde iken, kabaları
arasında bir yel hissetse ses işitmedikçe veya koku duymadıkca dışarı
çıkmasın.''
3627
Ebu Davud'da şöyle gelmiştir: "Biriniz namazda
iken, dübüründe bir hareket hissetse ve Abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda
tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi
terketmesin."
3628
Abdullan İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu veselam'a, namazda iken hayaline Abdesti bozuldu gibi
gelen bir adamdan bahsedilmişti. Şöyle ferman buyurdular: "Sesi işitip kokuyu
duymadıkça namazı sakın terketmesin.''
3630
Ali İbnu Talk (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz namazda yellenirse
derhal namazdan çıksın, Abdest alsın ve namazı iade etsin."
3631
Bu hadisin Tirmizi'deki lafzı şöyle: "Bir
bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! bizden bir kimse çölde bulunsa, azıcık bir
yel kaçırsa, suyu da az ise ne yapmalıdır)?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Sizden biri yellenecek olursa Abdest alsın. Kadınlara da arkalarından temas
etmeyiniz. Bilesiniz ki Allah hakk(ın sorulması ve açıklanmasıyla ilgili
hususlarda sizden) utanma talebinde bulunmaz."
3632
Muhammed İbnu Hanefiye anlatıyor: "Hz Ali
radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim. Bunun hükmü hususunda
-kızı hanımım olması sebebiyle- Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
soramamıştım. Mikdad İbnu'l-Esved radıyallahu anh'a söyledim, o sordu. Şu cevabı
almıştık: "(Mezisi gelen kimse) zekerini yıkar ve Abdest alır."
3633
Muvatta ve Ebu Davud'un rivayetIerinde Mikdad
şöyle demiştir: "Hz. Ali radıyallahu anh, bana, kendisi için Resûlullah'tan:
"Kadınına yakınlaşınca mezisi akan kimseye ne gerektiği hususunda sormamı
söyledi. Ali ilaveten dedi ki: "Zira yanımda Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'ın kızı var, bu sebeple bizzat sormaktan utanıyorum." Mikdad der ki:
Ben bu mesele hakkında Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sordum. Şu cevabı
verdi: "Biriniz buna rastlarsa fercini su ile yıkasın. Namaz Abdesti ile Abdest
alsın." Ebu Davud bir başka rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "...zekerini ve iki
husyesini yıkasın."
3634
Yine Ebu Davud'un bir diğer rivayeti şöyledir:
"Hz. Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim, yıkanmaya
başladım. (Sonunda) sırtım çatlayacak hale geldim. Durumu Resulullah
aleyhissalatu vesselam'a zikrettim -veya ona zikredildi-. Bunun üzerine
Aleyhissalatu vesselam: Öyle yapma, (her seferinde yıkanma)! Meziyi gördün mü,
zekerini yıka, sonra da namaz Abdestiyle Abdest al. Ancak meni atacak olursan o
zaman yıkan!" buyurdular."
3635
Sehl İbnu Hüneyf radıyallahu anh anlatıyor:
"Ben mezi akıntısından epey bir sıkıntıda idim. Bu yüzden sık sık gusül
yapıyordum. Sonunda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bu husustan sordum.
Bana: "Meziden dolayı sana Abdest kafidir!" buyurdular. "Ey Allah'ın Resülü!
elbiseye değen meziden ne yapmalıyım?'' dedim. "Bir avuç su alıp, bunu, mezinin
değdiğini zannettiğin yerlere serpmen sana yeterlidir!" cevabını
verdi.''
3636
Abdullah İbnu Sa'd el-Ensari radıyallahu anh
anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan guslü gerektiren şeyler
nelerdir, sudan sonra olan sudan sordum. Şu cevabı verdi: "Bu mezidir. Her erkek
mezi ifraz eder. Mezi akınca fercini ve husyelerini yıkarsın, ve namaz
Abdestiyle de Abdest alırsın."
3637
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben de
(meziyi), kendimden ipek ipliği gibi iner görürdüm. Öyleyse bunu sizden biri
görünce (telaşlanmayıp) zekerini yıkasın ve namaz Abdestiyle Abdest alsın."
Burada meziyi kastetmiştir.- "
3638
Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde) kustu ve Abdest aldı.''
Ma'dan der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın azadlısı Sevban radıyallahu
anh'a Şam camiinde rastladım. Bu meseleyi ona hatırlattım ve ondan (mahiyetini)
sordum. Şu cevabı verdi: Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu da Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın kendilerine ben dökmüştüm."
3641
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kadınlarından birini öptü, sonra dönüp
namaza gitti, Abdest tazelemedi. Urve rahimehullah der ki: "Kendisine: "Bu,
sizden başka bir hanımı olmamalı!" dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap
verdi.''
3642
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'in şöyle dediği
rivayet edilmiştir: "Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep
mülamese (değme) sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa
Abdest alması gerekir." Bu rivayetin bir benzeri İbnu Mes'ud'dan
gelmiştir.
3643
Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa
yıkanması gerekir mi?" "Kadına değen kısmını yıkar, sonra Abdest alır ve namaz
kılar!" buyurdular."
3644
Talk İbnu Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına geldik. (Biz huzurlarında iken)
bir adam geldi. Sanki o bir bedevi idi. "Ey Allah'ın Resulü! dedi, kişi Abdest
aldıktan sonra zekerine değerse ne gerekir (Abdesti bozulur mu, bozulmaz mı?) ''
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şu cevabı verdi: "O, kendisinden bir parça
değil midir?"
3645
Büsre Bintü Saffan (radıyallahu anha)
anlatıyor: "ResululIah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Zekerine değen
Abdest almadıkça namaz kılmasın.''
3646
Mus'ab İbnu Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Ben, Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu anh)'a Kur'an
tutuyordum. Bir ara kaşındım. Sa'd: "Her halde zekerine değdin?'' dedi. Ben
"evet!" deyince: "Kalk, Abdest al!'' emretti. Ben de gidip Abdest alıp geri
döndüm."
3647
Nafi rahimehullah anlatıyor: "Ben, bir sefer
sırasında İbnu Ömer (radıyallahu anh)'le beraberdim. Güneş doğduktan sonra onun
Abdest alıp namaz kıldığını gördüm. Kendisine: "Bu, şimdiye kadar kıldığınızı
hiç görmediğim bir namaz!'' dedim. Şu açıklamayı yaptı: "Sabah namaz kılmak
üzere Abdest aldım sonra fercime dokundum. Sonra da Abdest almayı unuttum (ve
namaz kıldım. Şimdi bu durumu hatırlayınca) yeniden Abdest alıp namazımı iade
ettim.''
3648
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah'ın ashabı uyurlar, sonra Abdest almadan namaz kılarlardı: (Enes'ten
bunu rivayet eden) Katade'ye: "Bu sözü Enes'ten bizzat işittin mi?" diye
sorulmuştu: "Vallahi evet!" diye te'yid etti."
3649
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den
anlatıldığına göre, oturarak uyur, sonra kalkar, Abdest almadan namaz
kılardı."
3650
Hz. Ali (radıyallahu ahh) anlatıyor: "Gözler,
halkanın bağıdır, öyleyse uyuyan Abdest alsın."
3651
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ın anlattığına
göre, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'ı secde halinde uyurken görmüş ve
hatta Resulullah (aleyhissalatu vesselam) horlayıp solumuş, sonra kalkıp (Abdest
almadan) namaz kılmıştır. İbnu Abbas der ki: "Ey Allah'ın Resulü dedim, siz
uyudunuz, (Abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?" Bana şu açıklamayı yaptı:
"Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahavet
basar.''
3653
Esma Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhüma),
küsuf namazıyla ilgili rivayetinde der ki: "..Ben de (Resulullah'a uyarak)
namaza durdum. (Namazı öylesine uzattı ki) üzerime baygınlık geldi. Başımın
üzerine su dökmeye başladım." Urve rahimehullah der ki: "Abdest almadı.
''
3654
Ebu Hüreyre radıyallahu anh)'den
nakledildiğine göre, Ebu Hüreyre mescidde Abdest alırken yanına Abdullah İbnu
Karız gelir. Ona, Ebu Hüreyre şu açıklamayı yapar: "Bir keş (kurumuş çökelek)
parçası yedim, bu sebeple Abdest alıyorum. Çünkü ben Resulallah aleyhissalatu
vesselam'ın "Ateşte pişen şeyler yiyince abdes alın" dediğini
işittim."
3655
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) koyun budu yedi ve namaz kıldı, Abdest
almadı.'' Buhari'nin bir başka rivayetinde: "Tencereden eliyle etli kemik aldı''
denmiştir. Müslim'in bir rivayetinde: "Budu kemirdi, sonra namaz kıldı, Abdest
tazelemedi'' denmiştir.
3656
Amr İbnu Ümeyye ed-Damri (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm, elindeki koyun
budundan parça kesiyordu, ezan okundu. Hemen et dildiği bıçağı bırakıp namaza
koştu, Abdest almadı."
3657
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) çıktı, beraberinde ben de vardım. Ensardan
bir kadına uğradı. Kadın ona bir koyun kesti. Bir tabak taze hurma getirdi,
ondan yeyip sonra öğle için Abdest aldı ve namaz kıldı. Sonra (namazdan)
ayrıldı. Kadın ona koyundah arta kalan bir şeyler getirdi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) onu da yiyip ikindiyi kıldı, bu sırada Abdest almadı."
Ebu Davud ve Nesai'nin rivayetinde: "Resulullah'ın son iki icraatından biri
ateşin değiştirdiğinden Abdest almayı terketmekti'' denmiştir.
3659
Süveyd İbnu'n-Nu'man (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Hayber Seferine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte
çıktık. Hayber yakınlarında olan Sahba'ya vardığımız zaman Resulullah
aleyhissalatu vesselam ikindi namazını kıldı. Namaz bitince yiyecek
getirilmesini ferman buyurdu. Sadece kavut getirilmişti. Bunun su ile
ıslatılmasını emir buyurdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)da, biz de ondan
yedik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzını mazmaza etti. Biz de ağızlarımızı
mazmaza ettik. Fakat Abdest almadı."
3660
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam süt içti. Ne mazmaza yaptı, ne Abdest aldı;
namazını kıldı."
3661
Cabir İbnu Semure (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Koyun eti sebebiyle
Abdest alayım mı?'' diye sordu. "Dilersen Abdest al, dilemezsen alma!" diye
cevap verdi. Adam bunun üzerine: "Deve eti sebebiyle Abdest alayım mı?'' diye
sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu sefer: "Evet, deve eti sebebiyle
Abdest al!" cevabını verdi. Adam tekrar: "Koyun ağıllarında namaz kılayım mı?''
diye bir başka sual sordu: "Evet!'' cevabını aldı. Tekrar sordu: "Pekala, deve
ağıllarında namaz kılayım mı?'' "Hayır!'' buyurdu Aleyhissalatu
vesselam."
3663
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz,
yollarda ayağa bulaşan pislik sebebiyle Abdest tazelemezdik."
3664
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir
adam izarını sarmış olarak namaz kılarken, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ona: "Git, Abdest al!" ferman buyurdu. Adam gitti Abdest aldı, sonra şelip
(tekrar namaza durdu. Resulûllah (aleyhissalatu vesselam) tekrar): "Git Abdest
al!" emretti. Adam gitti, Abdest aldı, geri geldi. Bir adam: "Ey Allah'ın
Resulü, ona niye Abdest almasını emir buyurdunuz?'' diye sordu. "O, dedi,
izarını sarkıtmış olarak namaz kılıyordu. Allah, izarını sarkıtan erkeğin
namazını kabul buyurmaz!''
3665
Muğire İbnu Şu'be (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraberdim. Bana: "Ey Muğire, su
kabını al!'' emretti. Ben de onu aldım. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (la
tenhaya gittik. O) benim gözümden kayboldu, kaza-yı hacet yaptı, (geri döndü).
Üzerinde Şami bir cübbe vardı. (Abdest almak için hazırlık yaptı. Cübbesinin
yenlerini çemreyip) kollarını çıkarmaya çalıştı. Ancak (yenler) dardı. Ellerini
(yenlerin uç kısmından geri çıkarıp cübbeyi sırtına koyup kollarını) alttan
çıkardı. Ben su döktüm, namaz için Abdest aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra
namaz kıldı."
3666
Bir diğer rivayette: "Mestlerini çıkarmada
yardımcı olmak için eğildim. Bana: "Bırak onları, zira ben, Abdestli olarak
mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''
3670
Ebu Davud'un rivayetinde şöyle denmiştir:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ihtiyacı için (araziye) çıkardı. Ben de
O'na su taşırdım. (Kaza-yı hacet yapınca) Abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve
"bot'' ları üzerine meshederdi."
3672
Cerir İbnu Abdillah el-Beceli (radıyallahu
anh)'nin anlattığına göre, Cerir, Abdest alıp mestleri üzerine meshedince,
kendisine: "Mest üzerine mesh mi yapıyorsun'' diye sormuşlardır. O da: "Evet
demiştir, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm. Bevletti sonra
Abdest aldı. (Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp) mestlerinin üzerine meshetti
'' dedi. A'meş der ki: "İbrahim Neha'i dedi ki: "Bu hadis, Abdullah İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh)'un ashabını taaccübe (hayrete) sevkediyordu, çünkü Cerir
(radıyallahu anh)'in müslüman oluşu Maide süresinin nüzülünden sonra
idi."
3674
Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Mekke'nin fethedildiği gün, beş vakit
namazın hepsini tek bir Abdestle kıldı ve mestlerine meshetti. Hz. Ömer
(radıyallahu anh): "Bugün, hiç yapmadığın bir şeyi yaptın!'' dedi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam): "Ammden (bilerek) yaptım ey Ömer" cevabını
verdi.''
3675
Hz. Mugire (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldı ve çoraplarının ve
ayakkabılarının üzerine meshetti. Ebu Davud der ki: "İbnu Mehdi, bu hadisi
rivayet etmezdi. Çünkü Muğire (radıyallahu anh)'den bilinene göre Aleyhissalatu
vesselam mestlerine meshediyordu." Yine Ebu Davud der ki: "Bu hadis Ebu Musa
el-Eş'ari (radıyallahu anh) tarafından da rivayet edilmiştir: "Aleyhissalatu
vesselam çorapları üzerine meshetti." Ancak bu rivayet muttasıl ve kuvvetli
değildir, (zayıftır). Ebu Davud der ki: "Çorap üzerine Ali İbnu Ebi Talib, İbnu
Mes'üd, Bera İbnu Azib, Enes İbnu Malik, Ebu Ümame, Sehl İbnu Sa'd ve Amr İbnu
Hureys (radıyallahu anhüm ecmain) ecmain de meshetmiştir. Bu tatbikat Ömer
İbnu'I-Hattab ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm)'dan da rivayet
edilmiştir.
3676
Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir kavmin kuyusuna
gelmiş, Abdest alırken gördüm. Abdestini aldı, ayakkabılarına ve ayaklarına
meshetti."
3680
Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Ali
(radıyallahu anh)'yi Abdest alırken gördüm, ayağının sırtını meshetti ve dedi
ki: "Eğer ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı böyle yapar görmeseydim
(ayağın altını meshetmeye daha Iayık düşünürdüm) dedi."
3683
Saffan İbnu Assal (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yolcu olduğumuz zaman, bize mestlerimizi üç
gün üç gece, cenabet hali dışında küçük ve büyük Abdest bozma, ve uyku sebebiyle
çıkarmamamızı emrederdi."
3688
Ebu Davud'un rivayetinde Hz. Aişe (radıyallahu
anha) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Üseyd İbnu Hudavr
(radıyallahu anh)'la Hz. Enes'i, Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin kaybettiği
kolyeyi aramaya gönderdi. Bu esnada namaz vakti girdi. Abdestsiz namaz kıldılar.
Gelip durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a haber verdiler. Bunun üzerine
teyemmüm ayeti indirildi.'' Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Üseyd, Hz.
Aişe'ye: "Allah sana rahmetini bol kılsın, senin başına hoşlanmadığın her ne
gelmiş ise onda Allah senin için de müslümanlar için de bir ferec (sıkıntıdan
kurtulma) kılmıştır '' dedi.''
3698
Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "On yıl boyu su bulamasa da,
temiz toprak müslümanın Abdest suyudur. Suyu bulunca, bedenini onunla meshlesin,
zira bu daha hayırlıdır.''
3699
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a teyemmümden
sorulmuştu: Dedi ki: "Allah Teala Hazretleri, Kitab-ı Mübin'in de, Abdesti
zikrederken şöyle buyurmuştur: "Yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi
yıkayın." Teyemmüm hakkında da şöyle buyurdu: "Yüzlerinizi ve ellerinizi
meshedin.'' (Yine ayet-i kerime'de Cenab-ı Hak) şöyle buyurdular: "Kadın veya
erkek hırsızın elini kesin." Hırsızın elini kesmede sünnet (bilekten itibaren)
avuç kısmı kesmektir (bilek- dirsek arası kesilmez), öyleyse, teyemmüm yapılacak
kısım yüz ve (bileğe kadar) ellerdir.''
3703
Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "İki kişi
bir sefere çıktılar. Derken namaz vakti girdi. Beraberlerinde su olmadığı için
temiz toprakla teyemmüm ettiler ve namazlarını kıldılar. Sonra vakti içinde su
buldular. Bunlardan biri, Abdesti de namazı da iade etti, diğeri iade etmedi.
Sonra Resulullah Aleyhissalatu vesselam'a gelince durumu anlattılar. Resulullah
aleyhissalatu vesselam, iade etmeyene: "Sünnete isabet ettin, namazın sana
yeterlidir!" dedi. Abdesti ve namazı iade eden zata da: "Sana iki kat ücret
var!" ferman buyurdu."
3708
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ensar'dan birine adam göndererek, yanına
çağırttı. Ensari, başından sular damlaya damlaya geldi. Aleyhissalatu vesselam:
"Herhalde sana acele ettirdik?'' buyurdu. Ensari: "Evet ey Allah'ın resulü!''
deyince: "Acele ettirilir veya inzal olmazsan gusletmen gerekmez. Sadece Abdest
gerekir'' buyurdular.''
3718
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten gusledince önce ellerini
yıkamaktan başlardı, sonra namaz Abdesti gibi Abdest alırdı. Sonra parmaklarını
suya batırır, onIarla saç diplerini hilallerdi. Deriyi ıslattığı kanaati hasıl
olunca tepesinden üç kere su dökerdi. Sonra da bedeninin geri kalan kısımlarını
yıkardı. En sonra da ayakIarını yıkardı.''
3724
Hz. Meymune (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten yıkanırken ben O'na perde oldum,
(şöyle yıkanmıştı): Önce ellerini yıkadı. Sonra sağ eliyle (kaptan) solu üzerine
su dökerek fercini ve (meniden) bulaşanları yıkadı. Sonra elini duvara -veya
yere- sürdü. Sonra namaz Abdesti gibi Abdest aldı, ancak ayaklarını yıkamayı
terketti. Sonra üzerine su döktü. Sonra ayaklarını çekip yıkadı. Aleyhissalatu
vesselam'ın cenabetten guslü işte böyledir."
3730
Ebu Sa'idi'l-Hudri (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz ehline
temas eder, sonra tekrar etmek dilerse ikisi arasında Abdest alsın.''
3731
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yıkanır, (sabahtan önce) iki rek'at namazla
sabah namazını kılardı. Gusülden sonra Aleyhissalatu vesselam'ın bir de Abdest
aldığını zannetmiyorum.''
3747
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyumak istediği takdirde fercini
yıkar ve namaz Abdestiyle Abdest alırdı.''
3748
Müslim'in bir rivayetinde: ". .Yemek veya
uyumak istediği zaman namaz Abdestiyle Abdest alırdı '' denmiştir.
3749
Müslim'in, Abdullah İbnu Ebi Kays 'tan yaptığı
diğer bir rivayette Abdullah der ki: "Hz. Aişe (radıyallahu anha) 'ya Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'ın vitir namazından sordum. '' Hadisi zikreder. Hadiste
şu ibare de var: "Hz. Aişe'ye: "Resulullah cünübken ne yapardı, uyumadan önce
yıkanır mıydı? Veya yıkanmadan önce uyur muydu?'' diye sordum. Bana şu cevabı
verdi: "Bunların hepsini yapardı. Bazan yıkanır ve sonra uyur, bazan Abdest alır
ve uyurdu." Bunu işitince: "Bu meselede genişlik koyan Allah'a hamdolsun!"
dedim..."
3751
Tirmizi ve Ebu Davud 'un bir rivayetinde de
şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyur ve hiç suya
dokunmazdı." Tirmizi der ki: "Hz. Aişe'den, Aleyhissalatu vesselam'ın uyumazdan
önce Abdest aldığı da rivayet edilmiştir ve bu rivayet en sahih
olanıdır."
3753
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh), geceleyin Cünüb olduğunu, (ne yapması
gerektiğini) sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Abdest al, uzvunu yıka, sonra uyu!"
buyurdular. "
3771
İbnu Ömer ve Ebu Hüreyre radıyallahu anhüm
anlatıyor: "Cuma günü, Ömer İbnu'l-Hattab hutbe verirken, Osman İbnu Affan
mescide girdi. Ömer radıyallahu anh minberden ona seslendi: "Vaktin farkında
mısın, (niye cumaya geciktin!)" Hz. Osman: "Bugün meşguliyetim vardı. Eve gelir
gelmez ezanı işittim. Abdest almanın dışında bir oyalanmam da olmadı!"
açıklamasında bulundu. Hz. Ömer radıyallahu anh: "Keza Abdest(le yetinmen de bir
eksiklik). Biliyorsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize yıkanmayı da
emretmişti."
3775
Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cuma günü kim Abdest alırsa
bununla (o, sünneti yerine getirmiş, fazilete ermiş) olur ve (sünneti yapmış
olma) nimetine erer. Ama cuma günü kim de guslederse (bilsin ki) gusül daha
faziletlidir."
3781
Bir diğer rivayette: "Onu üç, beş, yedi ve
daha fazla olmak üzere tek olarak yıkayın. Sağ tarafından ve Abdest uzuvlarından
yıkamaya başlayın" buyurdu" denmiştir. aynı rivayette Ümmü Atiyye radıyallahu
anha: "Yıkayan kadınlar, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kızının başına üç
örgü yaptılar. (Şöyle ki): Önce saçının örgülerini bozdular sonra yıkadılar, en
sonda tekrar üç örgü yaptılar." Süfyan der ki: "Örgünün ikisi yanda biri alnında
idi."
3784
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kim ölü yıkarsa, yıkansın" buyurdular." Ebu
Davud'un rivayetinde: "Kim de cenaze taşırsa Abdestlensin" ziyadesi
mevcuttur.
3787
Nafi anlatıyor. "İbnu Ömer radıyallahu anhüma,
Said İbnu Zeyd'in bir oğluna mübaşereten tahnit yaptı ve (kabre) taşıdı. Sonra
mescide girip, Abdest almaksızın namaz kıldı."
3829
Esma Bintu Umeys radıyallahu anha anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resulü! dedim. Fatıma Bintu Ebi Hubeyş, şu şu kadar zamandan beri
kanama geçiriyor, namazı bıraktı!" (Bu sözün üzerine Aleyhissalatu vesselam):
"Sübhanallah! (hiç namaz bırakılır mı?) Bu şeytandan (biir oyun. Kapılmamalıydı.
Söyleyin ona), bir leğene (su koyup içine) otursun. Eğer suyun üstünde
(kanamadan hasıl olan) bir sarılık görürse, öğle ve ikindi için tek bir gusül
yapsın; akşam ve yatsı için de tek bir gusül yapsın. Sabah için de ayrı bir
gusül yapsın. Bu arada (kılacağı namazlar için) Abdest alsın" buyurdular." İbnu
Abbas radıyallahu anhüma der ki: "(Her namaz için) gusletmek, kadıncağıza zor
gelmeye başlayınca iki namazın arasını birleştirmeyi emretmişti."
3831
Sümeyy Mevla İbnu Ebi Bekr İbni Abdirrahman
anlatıyor: "Ka'ka ve Zeyd İbnu Eslem, beni, Sa'id İbnu Müseyyeb rahimehullah'a
gönderip müstehazenin nasıl yıkanacağını sordular. Said şöyle açıkladı:
"Müstehaze, öğleden öğleye yıkanır ve her namaz için Abdest alır. Şayet kan
galebe çalacak olursaa bir bezle sargı yapar." (Ebu Davud) der ki: "İbnu Ömer ve
Enes radıyallahu anhüm'den de bu şekilde (yani "Öğleden öğleye yıkanır" diye)
rivayet edildi. Bu, aynı zamanda Salim İbnu Abdillah, Hasan Basri ve Ata
rahimehumullah'ın görüşüdür." İmam Malik dedi ki: "Zannım o ki, İbnu Müseyyeb'in
hadisi "temizlik vaktinden temizlik vaktine" olacaktı; "öğle vaktinden öğle
vaktine" şeklinde gelmiştir. Herhalde buna bir vehim karışmış." Bu hadisi
el-Misver İbnu Abdilmelik de rivayet etmiştir. Onun rivayetinde da " temizlik
vaktinden temizlik vaktine" şeklinde gelmiştir. Şu halde raviler bunu "öğleden
öğleye" diye çevirmiş olmalı. Derim ki: "Kadi İyaz'ın zikrine göre
.................. noktalı rivayet sahihtir. Doğruyu Allah bilir."
3849
Abdullah İbnu İkraş İbnu Züeyb babasından
naklediyor: "Kavmim Beni Mürre İbnu Abid, benimle mallarının sadakasını
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gönderdi. Medine'ye gelince O'nu
aleyhissalatu vesselam Muhacir ve Ensar'ın arasında oturmuş buldum. Elimden
tutup beni Ümmü Seleme radıyallahu anha'nın evine götürdü. Varınca: "Yiyecek bir
şey var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serid ve (kuşbaşı) et parçaları
olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben elimle kabın her
tarafını yokladım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam önünden yedi. (Bir ara) sol
eliyle sağ elimden tuttu ve: "Ey İkraş! bir yerden ye. Çünkü (kabın içindeki
yemek) tek bir yemektir. (Her taraf birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde
taze ve kuru çeşitli hurmalar bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden
yemeye balşadım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın eli ise, tabağın her
tarafında dolaşıyordu. Bana da: "Ey İkraş! Dilediğin yerinden (alıp) ye. Çünkü
(tabağın içendekilerin hepsi) aynı çeşit değil" buyurdu. Sonra bize su
getirildi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam elini yıkadı elinin ıslaklığı ile
yüzünü kollarını ve başını meshette ve: "Ey İkraş! Bu, ateşte pişenden (yenince
alınması gereken) Abdesttir" buyurdu."
3862
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün heladan çıkmıştı. Hemen kendisine bir
yemek takdim edildi. (O da kabul buyurdu. Ashabtan bazısı:)" Size Abdest suyu
getirmeyelim mi?" dediler. Onlara: "Namaza kalkınca Abdest almakla emrolundum!"
cevabını verdi.."
4013
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Gözü
değene (ain) Abdest alması emredilir, onun Abdest suyu alınır, bununla göz
değmesine uğrayan (main) yıkanırdı."
4014
Muhammed İbnu Ebi Ümame İbni Sehl İbni Hanif,
babasından şunları işittiğini anlatmıştır: "Babam Sehl radıyallahu anh (Cuhfe
yakınlarındaki) Harrar nam mevkide yıkandı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu
sırada Amir İbnu Rebi'a ona bakıyordu. Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü
bir cilde sahipti. Amir: "Ne bugünkü bir manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra
çekilmiş bakirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim" dedi. Sehl daha orada iken
hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti (ve yere yıkıldı). Durum
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a haber verildi ve: "Başını kaldırmıyor"
dendi. Halbuki Sehl orduya kaydedilmişti. "Ya Resûlullah o, sizinle gelemez
Vallahi başını bile kaldıramıyor!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Onunla
ilgili olarak herhangi bir kimseyi ittiham ediyor musunuz?" diye sordu. "Amir
İbnu Rebi'a var" dediler. Resûlullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve: "Sizden
biri niye kardeşini öldürüyor? Niye bir "Barekallah!" demedin? Onun için Abdest
al!" buyurdu. Bunun üzerine Amir yüzünü, ellerini, kollarını, dizlerini ve
ayaklarının etrafını ve izarının içini bir kaba yıkadı. Sonra, bir adam bu suyu
onun (Sehl'in) üzerine arkasından döktü; derken o anında iyileşti."
4131
Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Hiç kimse
"Rabbini (efendini) doyur"; "Rabbine Abdest suyu dök"; "Rabbine su ver" demesin.
Bilakis "Seyyidim", "efendim" desin. Sizden kimse abdi (kulum), emeti (cariyem)
de demesin. Bilakis "oğlum", "kızım, yavrum" desin."
4236
Urve İbnu Zübeyr, Misver İbnu Mahreme ve
Mervan'dan almış. Misver ve Mervan her ikisi de birbirlerinin sözünü tasdik
etmişlerdir. Derler ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye senesinde
Medine'den çıktı. Yolda bir yerlere ulaşınca Aleyhissalatu vesselam: "Halid
İbnu'l-Velid, Kureyş'e ait gözcülük yapan bir grup atlının başında olarak
el-Gamim'dedir, siz sağ tarafı takib edin!" dedi. Vallahi, Halid müslümanların
varlığını sezemedi. Ne zaman ki müslüman askerlerin kaldırdığı toz bulutunu
görünce, (müslümanların geldiğini) Kureyş'e haber vermek üzere hayvanını
koşturarak gitti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam yoluna devam etti. Seniyye
nam mevkiye gelindi. Oradan (devam edildiği takdirde) Kureyşlilerin bulunduğu
yere inmek mümkündü. Ama devesi orada ıhıverdi. Halk: "Kalk, kalk, yürü, yürü!"
dedi ise, de deve kalkmamakta ısrar etti. Halk bu sefer: "(Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'ın devesi) Kasva çöküp kaldı. Kasva çöküp kaldı!"
dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Kasva çöküp kalmadı. Onun
böyle bir huyu da yok. Ancak onu, "Fil'i (Mekke'ye girmekten alıkoyan) Zat"
dourdurmuştur!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Nefsimi kudret eliyle tutan o Zat'a
yemin olsun. (Kureyş, Mekke'de) Allah'ın haram kıldığı şeyleri tazim sadedinde
her ne taviz isterlerse onlara vereceğim!" Sonra deveyi zorladı, deve sıçrayıp
kalktı. Ravi dedi ki: Resûlullah aleyhissalatu vesselam Kureyş tarafından saptı,
suyu az olan Semed Kuyusunun yanına indi. Burası Hudeybiye mevkiinin en uç
noktasında idi. (Mezkur kuyunun suyu azdı. Öyle ki) insanlar ondan suyu avuç
avuç toplarlardı. Çok geçmeden suyu kurudu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
susuzluktan şikayette bulundular. Aleyhissalatu vesselam sadağından bir ok
çıkardı, onu kuyuya koymalarını söyledi. Allah'a yemin olsun çok geçmeden, su
coşmaya başladı ve ashab oradan ayrılıncaya kadar onlara yetecek kadar akmaya
devam etti. Onlar bu halde iken Büdeyl İbnu Verka' el-Kuza'i, Huza'a
kabilesinden bir grupla çıkageldi. Huza'alılar (Mekke civarında tavattun etmiş
bulunan) Tihame kabileleri arasında Resulullah'ın sırdaşı ve dostu
olagelmişlerdi. Dedi ki: "Ben (Mekke'nin) Ka'b İbnu Lüeyy ve Amir İbnu Lüeyy
kabilelerini birçok Hudeybiye sularının başına, beraberlerinde sütlü ve yavrulu
develeri olduğu halde konaklıyorlar gördüm. Onlar seninle savaşacak. Beytullah'ı
ziyaretine mani olacak olmasınlar! Resûlullah aleyhissalatu vesselam dedi ki:
"Biz kimseyle savaşa gelmedik. Biz sadece umre yapmaya geldik! Mamafih Harb
Kureyş'in (iliğine işlemiş). Halbuki çok da zarar gördüler. Eğer onlar dilerse
ben (onlarla sulh yapar) kendilerine müddet tanırım, onlar da benimle diğer
insanların arasından çekilirler. Eğer ben öbürlerine galebe çalarsam,
Kureyşliler de dilerlerse onlarla yapacağım sulha (kendi rızalarıyla) girerler.
Şayet ben galebe çalamazsam (Kureyşliler benimle savaşmak zahmetinden kurtulup)
rahata ererler. Şurası da var ki, eğer Kureyşliler bu teklifime
itiraz
4238
Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye geldik. Biz,
bindörtyüz kişi idik. (Kuyunun başında) elli koyun vardı. Suyu bunlara bile
yetmiyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarına oturdu. (İyice
hatırlıyamıyorum) ya dua buyurdu, ya da kuyuya tükürdü. Derken kuyunun suyu
coştu. Biz de hem kendimiz içtik, hem de hayvanlarımızı suladık. Sonra
Aleyhissalatu vesselam, bizi bir ağacın altında biat etmeye çağırdı. Önce ben
biat ettim, sonra herkes gelip sırayla biat etti. Nihayet halkın ortasında
kalınca: "Ey Seleme, biat et!" buyurdu." "Ey Allah'ın Resulü, en başta ben biat
ettim!" dedim. "Yine de!" buyurdu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni
çıplak, yani silahsız bulmuştu. Bana deriden yapılmış bir kalkan verdi. Sonra
bey'at almaya devam etti. Son kişiden de bey'at alınca: "Ey Seleme, sen bana
biat etmiyor musun?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü, ben sana başta da, ortada (da
olmak üzere iki kere) biat ettim" dedim. "Olsun, yine de" buyurdu. Ben de üçüncü
sefer biat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdiğim kalkanın nerede?"
dedi. "Ey Allah'ın Resulü dedim, amcam Amir çıplak olarak bana rastladı, ben de
kalkanı ona verdim. Bu sözüm üzerine Aleyhissalatu vesselam güldü ve: "Sen,
dedi, vaktin birinde adamın dediği gibisin: "Allahım, demiş, bana öyle bir dost
ver ki, o bana, kendi nefsimden daha sevgili olsun!" Sonra müşrikler bizimle
sulh hususunda haberleşmeye başladılar. Öyle ki; birbirimize gidip gelmeler
oldu. (Sonunda) sulh yaptık. ben Talha İbnu Ubeydillah radıyallahu anh'ın
hizmetçisi idim. Atını sular, kaşağılar, kendine de hizmet eder, yemeğinden
yerdim. (Çünkü) Allah ve Resulü yolunda hicret için malımı ve ailemi
terketmiştim. Biz ve Mekkeliler aramızda sulh yapınca, birbirimizle karıştık.
Ben bir ağacın yanına gelip dikenlerini süpürerek dibine yattım. Mekke halkından
dört müşrik yanıma geldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a hakaret etmeye
başladılar. Ben onlara kızdım ve bir başka ağacın dibine geçtim. silahlarını
ağaca asıp yattılar. Onlar bu vaziyette iken vadinin aşağısından bir münadi
şöyle sesleniyordu: "Muhacirlerin imdadına yetişin! İbnu Züneym öldürüldü!"
"Hemen kılıncımı çekip, bu uyuyan dört kişiye hızla yürüyüp silahlarını aldım,
elimde deste yapıp, sonra da: "Muhammed'in yüzünü mükerrem kkılan o Zat'a yemin
olsun, sakın sizden kimse başını kaldırmasın. İki gözü taşıyan (kellesini)
uçururum!" dedim. Sonra onları sürerek Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
getirdim. O sırada amcam Amir radıyallahu anh da Abelat'tan Mikrez denilen bir
adamı, üzeri çullanmış bir at üzerinde beraberinde yetmiş müşrik olduğu halde
Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam onlara bir nazar edip: "Bırakın
onları, fücûrun başı da sonu da onların olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun
üzerine Allah Teala hazretleri şu ayeti indirdi: "O sizi Mekke'nin karnında
(hududu içinde) onlara karşı muzaffer
4264
Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Huneyn Gazvesi'nden fariğ olunca, Ebu Amir
radıyallahu anh'ı bir askeri birliğin başında Evtas'a gönderdi. Ebu Amir, orada
Dureyd İbnu's-Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Allah da adamlarını
hezimete uğrattı. (O sırada) ben Ebu Amir ile beraberdim. Dizine bir ok atıldı.
Yanına gelip: "bu oku sana kim attı?" diye sordum. Bana bir şahsı işaret ederek
(ok atanı) gösterdi. Ona yönelip, yanına vardım. Beni görünce kaçtı. Ben de
peşine düştüm. "Utanmıyor musun, durmuyor musun?" diye peşinden bağırmaya
başladım. Birden durdu. Karşılıklı olarak bir-iki kılıç salladık. Derken ben onu
öldürdüm. Sonra gelip Ebu Amir'e: "Allah seninkinin canını aldı!" dedim. "Hele
şu oku bir çek!" dedi. Ben oku çektim. (Okun yerinden) su çıktı. "Ey kardeşimin
oğlu, dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a benden selam söyle, benim için
Allah'tan mağfiret dileyiversin." Ebu Amir, birliğin komutanlığını bana
devretti. Bir müddet durup sonra vefat etti. Dönünce, durumdan Resûlullah
aleyhissalatu vesselam 'a bilgi verdim. Bir miktar su getirtti, Abdest alıp
ellerini kaldırdı. Koltuk altlarının beyazlığını gördüm. Sonra şöyle dua etti.
"Allahım, Ubeyd Ebu Amir'e mağfiret buyur. Allahım, Kıyamet günü onu, onun
derecesini kullarının -veya insanların- birçoğunun derecesinden üstün tut!" "(Ey
Allah'ın Resûlü) benim için de istiğfar ediver!" dedim. "Allahım, Abdullah İbnu
Kays'ın günahını mağfiret et! Onu, Kıyamet günü iyi bir yere koy!" dedi. Ebu
Bürde der ki: "O iki duadan biri Ebu Amir içindi, diğeri de Ebu Musa
içindi."
4283
Ebu Vail radıyallahu anh anlatıyor: "Urve İbnu
Muhammed es-Sa'di'nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve'yi
kızdırdı. Urve kalkıp Abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiyye radıyallahu anh'tan
anlattı ki, o, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini
nakletmiştir: "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su
ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp Abdest
alsın."
4343
Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! Ne ile benden önce
cennete girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde önümde senin
hışırtını işittim. Dün gece de cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışırtını
duydum. Sonra altından şerefeleri olan murabba bir köşke geldim. "Bu köşk
kimin?" diye sordum. "Araplardan birinin!" dediler. Ben cevaben: "Ama ben de bir
Arabım, (benim olmadığına göre) bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine:
"Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar: "Ben de bir Kureyşliyim, bu köşk
kimin?" dedim. Bu sefer: "Muhammed ümmetinden birinin!" dediler. Ben de:
"Muhammed benim, bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine: "Ömer İbnu'l-Hattab'ın!"
dediler, radıyallahu anh. Bunun üzerine bilal: "Ya Resûlullah! Her ezan
okuyuşumda iki rek'at namaz kıldım. Her ne zaman hades vaki oldu ise derhal
Abdest tazeledim ve Allah'a iki rek'at namaz kılmayı üzerimde borç gördüm" dedi.
Bilal'in bu açıklaması üzerine Aleyhissalatu vesselam: "İşte bu iki şey
sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış olmalısın)"
buyurdular."
4422
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! İslam olalıdan beri
işlediğin ve en çok menfaat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu
gece (rüyamda), cennette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!"
Bilal şu cevabı verdi: "Ben İslam'da, nazarımda, daha çok menfaat umduğum şu
amelden başkasını işlemedim: Gece olsun gündüz olsun tam bir temizlik yaptığım
(Abdest aldığım) zaman, mutlaka bana kılmam yazılan bir namaz
kılarım."
4494
Abdullah İbnu Büsr radıyallahu anh anlatıyor:
""Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet gününde, ümmetimin
(iki alameti olacak: Biri) secde sebebiyle alnındaki parlaklık, (diğeri de)
Abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır."
4609
Zeyd İbnu Halid radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzelce Abdest alır,
sonra da iki rek'at namaz kılar ve namazında gaflete yer vermezse Allah,
(seğairden olan) geçmiş günahlarını mağfiret buyurur."
4619
Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı
namaz, evinde ve işyerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha sevablıdır.
Çünkü, güzelce Abdest alır, mescide gider. Bu gidişte gayesi sadece ve sadece
namazdır. Her adım atışında bir derece yükseltilir, günahından da bini dökülür.
Namazını kılınca, namazgahında kıldığı müddetçe melekler ona mağfiret duasında
bulunur ve: "Allahım ona mağfiret et, Allahım ona rahmet et, Allahım onun
tevbesini kabul et" derler. Bu kimseye, orada eza vermedikçe, hadeste
bulunmadıkça böyle devam eder." Ebu Hureyre radıyallahu anh'a: "Hadeste
bulunması ne demek?" diye sorulmuştu: "Sesli veya sessiz yel bırakmadıkça!" diye
açıkladı. "Sizden biri, namazı beklediği müddetçe namazdadır."
4620
Said İbnu'l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor:
"Ensardan biri ölmek üzere idi. Dedi ki: "Size bir hadis rivayet edeceğim. Bunu
da sadece sevap ümidiyle yapacağım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim,
şöyle buyurmuştu: "Biriniz Abdest alır ve Abdestini güzel yapar sonra da namaza
giderse, sağ adımını her atışta, bu adım sebebiyle Allah mutlaka ona bir sevap
yazar; sol adımını attıkça da her seferinde mutlaka bir günahını döker. -Öyleyse
(mescide) yaklaşsın veya uzaklaşsın- mescide gelir ve cemaatle namazını kılarsa
mağfirete mazhar olur. Mescide geldiğinde namazın birkaç rek'ati kılınmış;
birkaç rek'ati kalmış ise yetiştiğini cemaatle kılıp, kaçırdıklarını da
tamamlamışsa, keza mağfirete mazhar olur. Eğer mescide geldiğinde namazı
kılınmış bulur ve tek başına tamamlarsa yine mağfirete mazhar olur."
4625
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzel bir şekilde Abdest
alır, müslüman kardeşine, sevap düşüncesiyle hasta ziyaretinde bulunursa,
cehennemden yetmiş yılllık yürüme mesafesi uzaklaştırılır." Sabit dedi ki: "Ey
Ebu Hamza, harif nedir? diye Enes'ten sordum. Bana: "Yıl!" diye cevap
verdi."
4638
Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest imanın yarısıdır.
Elhamdülilllah mizanı doldurur; sübhanallah velhamdulillah arz ve sema arasını
doldurur; namaz nurdur; sadaka bürhandır; sabır ziyadır; Kur'an ise lehine veya
aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi
kurtarır, kimisi de helak eder."
5049
Müslim'in diğer bir rivayetinde Ebu
Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam
buyurdular ki: "Ümmetim Havz'ın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden
başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları kovarım!"
Yanımdakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler. "Evet
buyurdu. Sizin, başkasından olmayan bir alametiniz olacak. Sizler yanıma alın ve
Abdest uzuvlarında, Abdestin eseri olan bir nurla geleceksiniz. Ancak sizden bir
grup benden engellenecek, onlar bana ulaşamayacaklar. Ben: "Ey Rabbim onlar
benim Ashabım, onlar benim Ashabım!" diyeceğim. Ama bir melek bana cevap verip:
"Senden sonra onlar ne bid'alar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek." Bir
diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Havuzum Eyle ile Aden arasındaki mesafeden
daha geniştir. Onun rengi kardan daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onun
maşrabaları yıldızlardan daha çoktur."
5093
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennete ilk girecek zümre,
dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle
gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük Abdest de
bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir.
Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları
Adem'in yaratılışı üzere, altmış zira boyunda tek bir adam suretinde
olacaklar."
5094
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam : "Cennet ehli cennette yerler ve içerler.
ancak tükürmezler, küçük ve büyük Abdest bozmazlar, sümkürmezler de!"
buyurmuştu. Ashab: "Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu
vesselam: "Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham
olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."
5221
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı sebtiyye ayakkabısını giyerken gördüm.
Sebtiyye ayakkabısı, üzerinde hiç tüy bulunmayan ayakkabıdır. Aleyhissalatu
vesselam bu ayakkabı içinde Abdest alıyordu. Ben bu ayakkabıyı giymeyi
severim."
5237
Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a üzerinde yünden şami bir cübbe olduğu halde
Abdest suyunu döktüm. Cübbenin yenleri dar idi. Elini çıkar(ıp cübbenin
yenlerini çemre)mek istedi. Fakat kol dar gelince, (cübbeyi omuzuna atarak)
ellerini bedeninin altından çıkardı ve yıkadı."
5449
Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Harice İbnu Zeyd
elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sabit
radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine
oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde Abdest bozanlaradır."
5488
Talk İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a heyet olarak yola çıktık. Gelip ona biat
ettik, Onunla namaz kıldık. Kendisine, memleketimizde Ehl-i Kitaba ait bir
mabedin olduğunu haber verdik. Abdest suyunun fazlasından bize hibede
bulunmasını talep ettik. Su getirtip abdast aldı, mazmaza yaptı, sonra bunu bir
kaba bizim için döktü. Dedi ki: "(Haydi gidin! Memleketinize varınca (o eski)
mabedinizi yıkın. Bu suyu onun yerine çileyin, orasını mescid yapın!" "Biz: "Ama
yerimiz uzak,hararet şiddetlidir. Bu su (buharlaşıp) kurur" dedik. Bize: "Ona
bir müdd su ilave edin. O (Abdest artığı) öbürünün (ilave edilen suyun)
güzelliğini de arttırır" buyurdular. Oradan ayrılıp memleketimize geldik.
Mabedimizi yıktık. Sonra yerine o suyu çiledik, orayı kendimize mescid yaptık.
İçerisinde ezan okuduk. Rahibi, Tayylı bir adamdı, ezanı işitince: "Bu hak bir
davettir!" dedi. Sonra dağın sırtındaki sel yataklarından birine yöneldi. Bir
daha onu göremedik."
5555
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı ikindi namazının vakti girince gördüm. Halk
Abdest alacak su arıyordu, bulamadılar. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a
Abdest suyu getirildi. Hemen elini içine koydu ve halka ondan Abdest almalarını
emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Halk
en sonuncuya varıncaya kadar Abdestini aldı."
5556
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Hudeybiye günü, halk susadı. Aleyhissalatu vesselam'a geldiler. Resûlullah'ın
önünde deriden mamul bir su kabı vardı, Abdest aldı. Halk ona doğru sokuldu.
Bunun üzerine: "Neyiniz var?" diye sordu. "Yanımızda Abdest almaya ve içmeye
önünüzdekinden başka suyumuz kalmadı!" dediler. Aleyhissalatu vesselam, derhal
ellerini kaba koydu. Derken, parmaklarının arasından su kaynamaya başladı, tıpkı
gözelerin kaynaması gibiydi. Hepimiz ondan içtik." Hz. Cabir'e: "O gün kaç
kişiydiniz?" denildi. "Eğer, dedi biz yüzbin de olsak su yetecekti, ama biz
binbeşyüz kişi idik" cevabını verdi."
5739
Bera İbnu'l-Azib radıyallahu anh anlatıyor:
"Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh, evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı.
(Babam) Azib'e: "Benimle oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!" dedi.
Babam bana: "Hay onu götürüver!" dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber
çıktı, bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr! Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'la (hicret ettiğin) gece ne yaptınız?" diye sordu. "Evet
o gece yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi,
hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz güneşin
değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın yanına geldim.
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın duldasında uyuması için eIimle bir yeri
düzledim. Sonra oraya bir post yayıp: "Ey Allah'ın Resülü! (Siz biraz istirahat
buyurup şurada) uyuyun, ben etrafınızı gözetlerim!" dedim. Derken yatıp uyudu,
ben de çıkıp etrafını gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan
bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu. "Sen
kimlerdensin ey delikanlı?" diye sordum. Medine veya Mekke'den bir adama aitti.
Ben tekrar: "Koyununda süt var mı?" dedim. "Evet!" dedi. "Sağar mısın?" dedim.
Tabii dedi ve sağmak üzere bir koyun yakaladı. "Memede kıl, toz-toprak çer-çöp
olabilir, bunları bir çırp!" dedim. Dediğimi yaptı, beraberindeki bir kaba bir
miktar süt sağdı. Benim de yanımda Resûlullah aleyhissalatu vesselam için
taşıdığım bir kap vardı. İçmede, Abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma
aktararak) Aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak
istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi
serinledi. "Ey Allah'ın Resülü, buyurun için!" dedim. O içti ben de memnun
oldum. Sonra: "Yola koyulma vakti gelmedi mi?" dedi. "Evet!" dedim. Güneşin
zevalinden sonra hareket ettik. Peşimize Süraka İbnu Malik İbni Cu'şem düştü.
Biz sert bir arazide yürüyorduk. "Ey Allah'ın Resülü, bize yaklaştı!" dedim.
"Üzülme! Allah bizimledir!" buyurdu. Aleyhissalatu vesselam, Sürakaya beddua
etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Süraka: "Anladım ki,
siz bana ilendiniz. Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de takipçileri
sizden geri çevireceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam dua ediverdi, adam
kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise: "Ben size bedel burada
gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!" dedi. Böylece her kime rastladı ise geri
çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu."
5938
İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (Allah 'ın emir ve yasaklarını tebliğ eden)
me'mur bir kul idi. Bize (Al-i Beytine) insanlardan ayrı olarak üç şey dışında
hiçbir tefrikte bulunmadı. O üç şey de şunlardır: - Abdesti mükemmel yapmamızı
emretti. - Sadaka yemememizi emretti. - Merkebi at üzerine aşırmamamızı
emretti."
6037
Abdullah İbnu Muhammed, babası tarikiyle
dedesi Akil'den naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Abdeste bir
müdd, gusle de bir sa' su yeterlidir" buyurmuştu" dedi. Bunun üzerine orada
bulunan bir zat Akil'e: "Bu kadar su bize yetmez" diye itiraz etti. Akil de: "Bu
kadar su, senden daha hayırlı, saçı da senden daha çok olan zata yetti" diye
cevap verdi. Burada kastettiği kimse Resûlullah aleyhissalatu vesselam
idi."
6039
Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Her hususta dosdoğru
istikamet üzere olun; meyletmeyin. Ama buna güç yetiremezsiniz. Öyleyse bilin
ki, en hayırlı ameliniz namazdır. Kamil mü'minden başkası Abdesti (hakkı ile)
muhafaza edemez."
6040
Ebu Ümame radıyallahu anh, Resûlullah'tan
naklen anlatmıştır: "İstikamet üzere olun! İstikamet üzere olsanız, bu ne
iyidir! Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kamil mü'minler
(hakkıyla) muhafaza ederler."
6041
Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh
anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü denildi. Ümmetinden, görmediğin kimseleri
(Kıyamet günü) nasıl tanıyacaksın?" Şu cevabı verdi: "Ümmetim, Abdest sebebiyle
alınlarında nur, kollarında nur, ayaklarında nur taşıyacaklar (bu nurla onları
tanıyacağım)."
6042
Humran Mevla Osman İbni Affan radıyallahu
anhüma anlatıyor: "Osman İbnu Affan'ı oturma yerlerine otururken gördüm. Abdest
suyu istedi ve Abdest aldı. Sonra da: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı
oturduğum şu yerde oturmuş, benim şu Abdestim gibi Abdest aldığını gördüm.
Abdestten sonra şöyle demişti: "Kim şu Abdestim gibi Abdest alırsa, geçmiş
(küçük) günahları affedilir." Resûlullah sonra şunu ilave etti: "Sakın gurura
düşmeyiniz."
6050
Ma'kıl İbnu Ebi Ma'kıl el-Esedi radıyallahu
anh -ki Resûlullah'a arkadaşlık yapmıştı- anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu
vesselam büyük veya küçük Abdest sırasında iki kıbleye yönelmemizi
yasakladı."
6051
Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh'ın
anlattığına göre, kendisi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın, büyük veya
küçük Abdest bozarken kıbleye yönelmmeyi yasakladığına şahid
olmuştur."
6053
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında, fercleriyle kıbleye yönelmekten
hoşlanmayan bazı kimseler zikredilmişti, şöyle buyurdular: "Bunların öyle
yaptıklarını sanıyorum. Benim Abdest bozmak üzere oturduğum yeri kıbleye
çevirin."
6056
Ebu Sa'id el-Hımyeri rahimehullah anlatıyor:
"Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabınca
işitilmemiş şeyler rivayet ediyor, onların işittiği (birçok) şeylerde de sükut
ediyordu. Abdullah İhnu Amr radıyallahu anhüma'ya onun rivayet ettiği bir hadis
ulaşmıştı ki: "Allah'a yemin olsun! Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın
bunu söylediğini işitmedim. Muaz'ın, kaza-i hacet hususunda sizi yakında fitneye
atmasından korkarım!" dedi. Onun bu sözü Muaz'a ulaştı (ve bir gün) Abdullah'la
karşılaştı. Muaz: "Ey Abdullah İbnu Ömer! Şurası muhakkak ki, Resûlullah
aleyhissalatu vesselam'dan gelen bir hadisi tekzib etmek nifaktır. Bunun günahı
da bunu söyleyenedir. Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle
söylediğini kesinlikle dinlemiştim: "Lanete sebep olan şu üç şeyden kaçının:
Suyun geldiği yollara, (halkın istifade ettiği) gölgelere, yolların üstüne
Abdest bozmak."
6057
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Geceleyin yolların
üzerine yatmaktan, oralarda namaz kılmaktan sakının. Çünkü yolların üstü
yılanların ve vahşi havvanların sığınağıdır. Yolların üzerine Abdest bozmaktan
da sakının. Çünkü bu, lanet vesilesidir."
6058
Salim radıyallahu anh babasından naklen
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yol ortasında namaz kılmayı,
oralarda büyük veya küçük Abdest bozmayı yasakladı."
6059
Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor:
"Bir seferde Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Abdest bozmak
üzere uzaklaştı. Sonra geldi. Su istedi ve Abdest aldı."
6061
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"ResûIullah aleyhissalatu vesselam bir defasında dağ yoluna saparak küçük Abdest
bozdu. Abdest bozarken, (yere yaklaşarak nazarlara ve sıçrantılara karşı ihtiyat
maksadıyla bacaklarını öyIe açtı ki) uyluk kemikleri yerlerinden ayrılacak diye
içimden ona acıma geçti."
6062
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (akar
olmayan)durgun suya küçük Abdestini bozmasın."
6065
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam küçük Abdest bozmakta iken bir
adam yanına geldi ve selam verdi. Resûlullah ona: "Beni bu halde görünce selam
verme! Zira sen bu durumda selam da versen ben senin selamına mukabele etmem!"
buyurdular."
6066
Ebu Süfyan radıyallahu anh anlatıyor: "Bana
Ebu Eyyûb el-Ensari, Cabir İbnu Abdillah, Enes İbnu Malik haber verdiler ki,
Tevbe sûresinin 108. ayeti -ki meal-i şerifi şöyledir: "Orada maddi ve manevi
pisliklerden temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çokca temizlenenleri
sever"- nazil olduğu vakit Resûlullah: "Ey Ensar cemaati! Allah sizi temizlik
hususunda övmektedir, (bu övgüye sebep olan) temizliğiniz nedir?" diye sordular.
Onlar da: "Biz namaz için Abdest alırız, cünüblüğe karşı yıkanırız, su ile de
istinca yaparız!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Övgü işte bunun için! Buna
devam edin!" buyurdular."
6068
Hz. Aişe anlatıyor: "Ben Resûlullah için
geceleyin, üzeri örtülü üç kap hazırlardım; birisi Abdesti için, birisi misvak
için, biri de içmesi için."
6069
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ne Abdest suyu (hazırlama ve dökme işini) ne
de sadaka dağıtma işini başkasına bırakmaz, bizzat yapardı."
6070
Hz. Aişe anlatıyor: "Ben ve Resûlullah
aleyhissalatu vesselam ikimiz de tek bir kapta(ki suda)n Abdest alırdık. Bundan
önce suya kedinin değdiği de olurdu."
6074
Abdullah İbnu Mes'ud anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam, bana, cin gecesi: "Yanında Abdest alacak su var mı?"
diye sormuştu. Ben: "Hayır, yok! Ancak bir kabın içinde bir miktar nebiz var"
dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir!" buyurdu
ve hemen onunla Abdest aldı."
6075
Abdullah İbnu Abbas radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, cin gecesinde İbnu Mes'ud'a:
"Yanında su var mı?" diye sordu. O: "Hayır su yok. Ancak bir tulumda nebiz var!"
deyince Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir
(binaenaleyh nebiz temizdir) bana dök (Abdest alayım)" buyurdular."
6077
Resülullah aleyhissalatu vesselam'ın kızı
Rukiyye radıyallahu anha'nın cariyesi Ümmü Ayyaş radıyallahu anha demiştir ki:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam oturuyor olduğu halde ben kendim ayakta
olduğum halde (gerekli hizmetleri yaparak) ona Abdest aldırırdım."
6079
Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Üzerine besmele çekmeyenin
Abdesti yoktur."
6080
Sehl İbnu Sa'd es Saidi radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdesti almayanın
namazı yoktur. Abdest alırken Allah'ın ismini zikretmeyenin de Abdesti yoktur.
Resûlullah'a salat (u selam) okumayanın da namazı yoktur. Keza Ensarı sevmeyenin
de namazı yoktur."
6081
Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu esnada bir avuç su ile üç kere mazmaza,
üç kere istinşakta bulundu."
6082
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Tebük seferi sırasında Abdest uzuvlarını
birer kere yıkayarak Abdest alırken gördüm."
6083
Abdullah İbnu Ebi Evfa radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm
(yıkanacak uzuvlarını) üçer kere yıkamış, başına da bir kere
meshetmişti."
6084
Ebu Malik el-Eş'ari anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam (uzuvlarını) üçer sefer yıkayarak Abdest
alırdı."
6085
Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında Abdest uzuvlarını)
birer kere yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu Abdest, Allah'ın bunsuz hiçbir namazını
kabul etmeyeceği kimsenin Abdestidir!" buyurdu. Sonra Abdest uzuvlarını ikişer
sefer yıkayarak aldı ve: "Bu Abdestlerin kıymetlisidir!" buyurdu. Sonra üçer
sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu, Abdestin en mükemmel olanıdır. Ayrıca bu,
hem benim, hem de Halilullah olan Hz. İbrahim aleyhisselam'ın Abdestidir. Kim bu
şekilde Abdest alır, tamamlayınca da eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden Abduhu ve Resulühü "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve
şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir" derse kendisine cennetin
sekiz kapısı birden açılır, hangi kapısından dilerse ondan içeri girer!"
buyurdular."
6086
Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam su getirtip (uzuvlarını) birer birer
yıkayarak Abdest aldı. "İşte bu Abdest vazifesidir!" buyurdu. Yahut da: "İşte
bu, yapmadığı taktirde, Allah'ın namazını kabul etmeyeceği, kişinin (yapması
gereken asgari) Abdestidir!" buyurdu. Sonra ikşer ikişer yıkayarak Abdest aldı.
Sonra: "Bu da, Allah'ın ücretini iki hisse verdiği kişinin Abdestidir!" buyurdu.
Üçer sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "İşte bu benim ve benden önceki
peygamberlerin Abdestidir!" buyurdu."
6087
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alan bir adam görmştü: "İsraf etme!
İsraf etme!" buyurdular."
6088
Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest almakta olan Sa'd'a
uğramıştı: "Bu israf da ne?" buyurdular. Sa'd: "Abdestte dahi israf olur mu?"
dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde
olsan bile!"
6089
Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Yaptığınız
taktirde AIlah'ın günahlarınızı affedip, sevabınızı artırdığı ameli size
söyleyeyim mi?" "Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!" dediler. "Sıkıntıya rağmen
Abdesti mükemmel yapmak, mescidlere çok yürümek, bir namazdan sonra müteakip
namazı beklemek."
6090
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldığı zaman mübarek parmaklarını
açarak sakalını hilaller ve bunu iki sefer yapardı."
6091
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest alınca, yanaklarını biraz ovduktan
sonra sakalını alt kısmından (yukarı doğru) parmaklarıyla
karıştırırdı."
6092
Ebu Eyyub el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest alınca sakalını hilallediğini
gördüm."
6093
Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm, başını bir kere
meshetmişti."
6095
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Namaza kalktığın vakit
Abdesti mükemmel yap. (Bu cümleden olarak) suyu ayak ve el parmaklarının arasına
iyice ulaştır."
6096
Ubeydullah İbnu Ebi Rafi' radıyallahu anh
babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca
altına su ulaşsın diye yüzüğünü oynatırdı."
6097
Hz. Cabir İbnû Abdillah radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Abdest sırasında
yıkanmayan) ökçe üzerindeki kalın sinirlerin vay ateşten
çekeceklerine!"
6098
Halid İbnu'l-Velid, Yezid İbnu Ebi Süfyan,
Şurahbil İbnu Hasene, Amr İbnu'l-As radıyallahu anhüm ecmain'den herbiri,
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Abdesti mükemmel alın! (Abdest sırasında iyi yıkanmayan) ökçelerin vay ateşten
çekeceklerine!"
6099
Mikdam İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest aldı ve ayaklarını üçer
sefer yıkadı."
6100
Rübeyyi' radıyallahu anh anlatıyor: "İbnu
Abbas radıyallahu anhüma bana gelerek, şu malum hadisten sordu. -Burada Rübeyyi'
"Resûlullah Abdest aldı ve ayaklarını yıkadı" şeklinde yaptığı rivayeti
kasteder- ve bana dedi ki: "Halk (yani bütün ashab-ı kiram hazeratı) ayakları
yıkamaktan başka bir şeyi caiz görmezler. Halbuki ben, Kitabullah'ta sadece mesh
görüyorum."
6101
Zeyd İbnu Harise anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam bana Abdesti
öğretti. Bu meyanda bana, Abdestten sonra, çıkacak bevl (sızıntısından hasıl
olacak vesveseyi önlemek) için elbisemin altına su serpmemi emretti."
6102
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve fercine (ön tarafına) su
serpti."
6103
Selmanu'l-Farisi radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldılar. Sonra üzerindeki yün
cübbesini ters çevirip (iç tarafıyla) yüzlerini sildiler."
6104
Hz. Enes anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alınca onu mükemmel kılar, sonra da üç kere:
"Eşhedü enla ilahe illalahu vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden
abduhu ve Resülühü" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediğinden
içeri girer."
6108
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz zekerine
(erkeklik uzvuna) dokunacak olursa ona Abdest almak gerekir."
6109
Ümmü Habibe ve Ebu Eyyub radıyallahu
anhüma'dan rivayet edildiğine göre "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın:
"Fercine (cinsiyet uzvuna) dokunan Abdest alsın" dediğini
işitmişlerdir."
6111
Yezid İbnu Ebi Malik'ten rivayet edildiğine
göre, "Enes İbnu Malik radıyallahu anh ellerini kulaklarının üstüne koyarak:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Ateşte pişen şeyi yiyince Abdest alın"
dediğini işitmemişsem kulaklarım sağır olsun!" derdi."
6112
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer ekmek ve et yediler
ve Abdest tazelemediler."
6114
Üseyd İbnu Hudayr radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Koyun sütünü içince Abdest
almayın, deve sütünü içince Abdest alın."
6115
Abdullah İbnu Amr anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalatu vesselam: "Devenin etini yeyince Abdest alın, koyunun etini
yeyince Abdest almayın. Deve sütü içince de Abdest alın, koyun sütü içince
Abdest almayın; koyun ağılında namaz kılın, deve ağıllarında namaz kılmayın"
buyurdular."
6117
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam hanımlarından birini öptü, sonra çıkıp namaza
gitti, Abdest almadı." (Ravi Urve der ki): "O mutlaka sendin!" dedim, Aişe
güldü."
6118
Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alır, sonra (zevcesini) öper ve Abdest
almadan namaz kılardı. Bunu bana yaptığı da olurdu."
6119
Ebu Gutayf el-Huzeli anlatıyor: "Abdullah İbnu
Ömer'i mesciddeki ders halkasında dinlemiştim. Namaz vakti girince, kalkıp
Abdest aldı ve namaz kıldı, sonra tekrar tedris halkasına döndü. İkindi vakti
olunca, yine kalkıp Abdest aldı, namaz kıldı, tekrar yerine geldi. Akşam vakti
girince, kalkıp Abdest aldı ve namaz kıldı sonra yerine geldi. Ben: "Allah seni
ıslah buyursun her namaz girince Abdest almak farz mı sünnet mi?" dedim. "Sen
hep beni ve yaptığımı mı gözetledin?" dedi. "Evet!" dedim. Bunun üzerine:
"Hayır" dedi ve açıkladı: "Eğer sabah namazı için Abdest alsam onunla bütün
namazları kılabilirim, (bu caizdir), yeter ki Abdestimi bozmamış olayım. Ancak
Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Kim Abdest üzerine Abdest alırsa ona on
hasenat vardır" dediğini işittim de bu hasenelere talip oldum."
6120
Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a namazda Abdestin bozulduğuna dair düşülecek
şüpheden sorulmuştu, şöyle cevap verdi: "Kulağına bir ses, burnuna bir koku
gelinceye kadar namazdan ayrılmasın."
6121
Muhammed İbnu Amr İbnu Ata rahimehullah
anlatıyor: "Ben, Saib İbnu Yezid'i elbisesini koklarken gördüm ve: "Bunu niçin
yapıyorsun?" diye sordum. Bana: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "Abdest,
koku veya işitmek sebebiyle vacib olur!" buyurdular" dediğini işittim, bunun
için kokluyorum" dedi.
6132
Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor:
"Ben, bir sefer sırasında Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Bir
ara "su var mı?" diyerek Abdest suyu getirtti. Abdest alıp mestleri üzerine
meshetti. Sonra orduya yetişerek askerlere namaz kıldırdı."
6133
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün yolda giderken) Abdest almakta olan
ve bu sırada mestlerini de yıkayan bir adama rastladı. Onu mestlerini yıkamaktan
men edercesine eliyle işaret ederek: "Sen sadece şöyle meshetmekle emrolundun"
buyurdu ve mübarek elinin parmaklarıyla ayak parmaklarının ucundan bacağın
dibine (mafsal kısma) kadar çizgiler çekerek gösterdi."
6136
Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh'ın
anlattığına göre, "Kendisi geceleyin cünüb olur, o halde uyumak ister.
Resülullah aleyhissalatu vesselam ise, ona Abdest alıp öyle uyumasını
emreder."
6141
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozma hususunda darlanan kimseye
(Abdestini bozmadan) namaz kılmayı yasakladı."
6142
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (Abdest bozma)
sıkıntısı varken namaza durmasın."
6151
Hz. Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh
anlatıyor: "Bilek kemiklerimden biri kırılmıştı. Resûlullah aleyhissalatu
vesselam'a (Abdest sırasında ne yapmam gerektiğini) sordum. Aleyhissalatu
vesselam bana, sargı üzerinden meshetmemi söyledi."
6153
Abdülcebbar İbnu Vail babası Vail radıyallahu
anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (Abdest için içi su
dolu) bir kova getirildiğini gördüm. Aleyhissalatu vesselam, o sudan ağzına alıp
mazmaza yaptı, misk kokulu veya miskten daha hoş kolulu olarak suyu fem-i
mübareklerinden kovaya bıraktı. Sonra burnuna da su çekip bu suyu kovanın dışına
attı."
6182
Vasile İbnu'l-Eska radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mescidlerinizi
çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın
ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı
kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescidlerin kapılarının yakınlarında Abdest
yerleri yapın. Mescidlerinizi, cuma günü buhurlayarak güzel kokulu
kılın."
6192
Ebu Saidi 'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında yanındakilere): "Allah'ın
kendisiyle hataları örtüp, sevapları artırdığı şeyi size göstereyim mi?"
demişti. Ashab: "Evet söyleyin ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine: "O
şey, zahmetli durumlarda bile Abdesti tam almak, mescidlere çok adım atmak,
namazdan sonra müteakip namazı beklemek!" buyurdular."
6274
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cum'a günü Abdest alan kimse
bununla fazilet kazanır. Bu, güzel bir ameldir. Farzı da yerine getirmiş olur.
Kim de guslederse, gusül daha faziletlidir."
6297
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca, iki rek'at namaz kılar sonra
(mescide) giderdi."
6301
Abdullah İbnu'l-Haris anlatıyor: "Hz. Muaviye
(bir gün Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın muhterem zevceleri Ümmü Seleme
radıyallahu anha'ya bir elçi gönderdi. Elçinin yanında ben de vardım. Elçi Ümmü
Seleme'ye sordu. O da şöyle cevap verdi: "(Zekat toplamak üzere) bir memur
göndermiş olan Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gün benim odamda öğle
namazı için Abdest aldığı sırada yanında çokça muhacir vardı. Resulullah
muhacirlerin meseleleriyle yakinen ilgileniyor idi. Derken kapı vuruldu. Kapıya
çıktı (tahsildar gelmişti). Önce öğle namazı (nın farzını) kıldı; sonra,
tahsildarın getirdiğini taksim etmek üzere oturdu. Bu taksim işi ikindi vakti
girinceye kadar devam etti. Sonra odama girdi, iki rekat namaz kıldı ve arkadan
şu açıklamayı yaptı: "Tahsildarla olan meşguliyetim, bu iki rek'ati öğlenin
peşinden kılmama mani oldu. Bu sebeple onları ikindiden sonra
kıldım."
6314
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselm buyurdular ki: "Kime namazda iken kusma veya
burun kanaması veya bulantılı kusma veya mezi akması hallerinden biri isabet
ederse, hemen gidip Abdest alsın. Sonra gelip namazının üzerine (kılamadığı
kısmı) bina etsin. İşte bu sırada (dünyevi kelamla) konuşmasın."
6363
Abdullah İbnu Ebi Evfa el-Eslemi radıyallahu
anh anlatıyor: "(Bir gün) Resulullah aleyhissalatu vesselam yanımıza geldi ve:
"Kimin Allah'a veya mahlukatından birine bir haceti varsa Abdest alsın, iki
rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: Lailahe illallahu'l-Halimu'l-Kerim.
Subhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-azim. Elhamdulillahi Rabbi'l-Alemin. Allahümme inni
eselüke mucibatı rahmetike ve azaime mağfiretike ve'l-ganimete min külli birrin
Vesselamete min külli ismin, Es'elüke ella teda'a li zenben illa ğafartehü. Ve
la hemmen illa ferrectehu vela haceten hiye leke rıdan illa kaday teha li (Halim
ve kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbi noksan sıfatlardan
mukaddestir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah'ım, şüphesiz ben, senin
rahmetine vesile olan sebepleri, mağfretini gerektiren hasletleri, her hayrın
ganimetlerini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. Allahım! Her
günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni, rızana uyan her dileğimigörmeni
senden talep ediyorum)." Sonra Allah'tan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse
ister, çünkü şüphesiz (o dilek) takdir edilir."
6435
Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir ateş koru veya bir kılıç
üzerinde yürümek veya ayakkabımı ayağımla dikmek, bana bir müslümanın kabri
üzerinde yürümekten daha sevimlidir. Ha kabirler arasında Abdestimi bozmuşum, ha
çarşı ortasında. (Nazarımda ikisi de birdir)."
6920
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam heladan çıkmışlardı. Bu esnada bir yemek
getirildi. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Size Abdest suyu getirmeyeyim mi?"
dedi. Efendimiz: "Namaz mı kılacağım ki, (şimdilik gerek yok)"
buyurdular."
6937
Abdullah İbnu'l-Haris İbnu'l-Cez'ez-Zübeydi
radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) biz, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la
birlikte mescidde kızartılmış bir parça et yedik. Sonra ellerimizi çakıllarla
silip Abdest almadan namaza durduk."
6974
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben
Resûlullah aleyhissalatu vesselam için, geceleyin ağzı kapalı üç kap
hazırlardım: Bir kap Abdest suyu için, bir kap misvakı için, bir kap içeceği
için."
7025
Selman el-Farisi radıyallahu anh anlatıyor:
"(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest almıştı. Üzerindeki yün
cübbeyi çevirip onun (iç kısmı) ile yüzünü sildi."
7058
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet günü insanlar saf saf
olurlar -İbnu Nümeyr dedi ki:"Cennet ehli saf saf olurlar: Derken cehennem
ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine uğrar ve: "Ey fülan! Hatırladın mı sen
su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim" der, (ve bu suretle şefaat
diler). (Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdu ki:) "Adam, o kimseye şefaat
eder. (Cehennemlik olan bir başka) adam, cennetlik olan bir başkasının yanından
geçer ve ona: "Sana Abdest suyu verdiğimi hatırlıyor musun?" der (şefaat ister.
O da hatırlar) ve ona şefaat eder." (Ravi) İbnu Nümeyr (rivayetinde biraz
farkla) şöyle der: "Ve cehennemlik olanlardan biri cennetlik olanlardan birine):
"Ey falan! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben o gün
senin için gitmiştim. (Bu sözüyle şefaatini ister. Cennetlik olan) kimse de ona
şefaat eder."
7118
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak,
güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde
hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin
talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş
verdiğin isminle senden istiyorum." Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka
gün Aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği
taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?" diye
sormuştu. Hz. Aişe der ki: "Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Annem babam sana feda
olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!"
buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum.
Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğret" diye ricada
bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevi
bir şey talep etmen uygunsuz olur" buyurdu." Hz. Aişe devamla der ki: "Ben de
kalkıp Abdest aldım, sonra iki rekat namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah
isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahim isminle
dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua
ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle" diye dua ettim." Aişe devamla der ki:
"Bu duam üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam güldü ve: "İsm-i azam, senin
yaptığın şu duanın içinde geçti" buyurdu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder