Farz olan beş vakit namazın en
sonuncusu.
Beş vakit namazla birlikte Hicretten bir buçuk
yıl önce farz kılındı. Adını, kılındığı vakitten alır. Arapça'da yatsı namazına
"salatül-işa" denir. Dört rekût gayr-i müekked sünnet, dört rekât farz, iki
rekât da müekked sünnet olmak üzere toplam on rekâttır. Yatsı namazının vakti
içerisinde kılınan üç rekâtlık vitir namazıyla birlikte, yatsının vakti
içerisinde toplam ön üç rekât namaz kılınmış olur. Ancak, vitir namazı yatsı
namazından sonra kılınır; sünnet olan da yatsı ile vitir arasını bir süre
ayırmaktır. Hanefilere göre her ne kadar vitir namazı üç rekât kılınıyorsa da,
bu namaz üç rekâtla sınırlandırılamaz. Hz. Peygamber'in yatsıdan sonra uyuduğu,
daha sonra gece uykusundan kalkarak vitir namazıyla teheccüd namazını birlikte
kıldığı rivayet edilir. Hz. Aişe (r. anha) dan gelen bir rivayete göre:
"Peygamber (s.a.s) gece on rekât (nafile) kılar, bir rekât daha ilaveyle vitri
de îfa eder (şafak atınca) sabahın iki rekât sünnetini de kılardı. Bunların
toplamı on üç rekât tutardı" (Ebu Dâvûd, II, 348). Rasûlüllah'ın kıldığı vitir
namazı farklı olurdu. İslâm alimlerine göre, bir, üç, beş, yedi, dokuz, on bir
rekat kılınabilir. Değişmeyen ise, tek rekâtlı olmasıdır. İmam Şâfıî ile Ahmed
b. Hanbel tek rekât kılınabileceğini söylerken, İmam Ebu Hanife'ye göre vitir üç
rekâttır.
Vakti: Yatsı namazının vakti akşam namazının
vakti çıktıktan sonra girer ve sabahın vakti girinceye kadar devam eder.
Rasûlüllah'ın, yatsı namazını kılmadan önce uyumaktan, namazdan sonra ise oturup
konuşmaktan hoşlanmadığı hakkında bir rivayet vardır (Tecrîd-i Sarih, II, 489).
Yatsıyı gecenin hangi vaktinde kılmak gerektiği konusunda da değişik rivayetler
vardır. Bunlara göre Rasûlullah bazan erken bazan da geç vakit kıldırırdı. Bu
rivayetlerin biri şöyledir: "...Yatsıyı da bazen erken, bazen geç kıldırırdı.
Cemaati toplanmış bulduğunda erken kıldırır, gecikmiş bulduğunda tehir
ederdi..." (a.g.e., 508).
Diğer bir kısım hadis-i şeriflerde ise
Rasûlüllah'ın ümmete zor gelmese yatsı namazını sürekli olarak geç vakitte
kıldırmayı arzuladığı bildirilmektedir: Hz. Aişe'den: "Rasûlüllah yatsı namazını
(erken kıldırmak âdetleri iken) bir gece geç vakte kadar bırakmışlardı. Bu,
İslâm'ın yayılışından evvel idi. (O gece) hücre-i saadetlerinden erken
çıkmadılar. Nihayet Ömer gelip Ya Rasûlallah, buradaki kadınlar, çocuklar
uyuyakaldılar' dedi. Bunun üzerine Rasûlûllah dışarıya çıkıp mesciddekilere,
Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namazı kılmak için bekleyen yoktur" buyurdular
". Diğer bir rivayette namazdan sonra şunları söyledi: (Gitmeye) acele
etmeyiniz. Sizlere müjdem var, insanlar içinde sizden başka bu vakitte namaz
kılan hiç bir kimsenin bulunmaması Allah'ın size (has olan) nimetlerindendir.
Herkes çimdi namazını kılmış, yataklarına uzanmıştır. Siz ise, namazı bekler hal
de olduğunuz sürece hep namazda (gibi) siniz. Zayıfın dermansızlığı, hastanın
hastalığı, iş sahibinin işi-gücü olmasaydı şu namazı gece ortasına kadar
geciktirirdim. Bu namazı geciktiriniz; zira siz bütün ümmetlere bu sayede üstün
oldunuz. Sizden başka bu namazı hiç bir ümmet kılmamıştır" (a.g.e.,
510-516).
Sabah ve yatsı namazının vakti uyku anına
rastladığı için cemaatle kılmak güçlü bir iman ve irade istediğinden, bunu
yapanlar daha çok sevap kazanırlar. Rasûlûllah şöyle buyurmuştur: "Münafıklara
sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki
namazın (cemaatin)de olan (ecir ve fazileti) bilseler, emekleye emekleye, sürüne
sürüne de olsa onlara gelirlerdi ". Cemaate gelmeyip evlerinde namaz kılanlar
hakkında "Yemin olsun içimden öyle geçiriyorum ki, müezzine kamet getirmesini
emrettikten sonra içinizden birine insanlara imamlık etsin diye emredeyim, sonra
ateşli kundakları alıp ezanı işittikten sonra namaza çıkmayanların evlerini
başlarına yıkayım" buyurmaktadır. Yukarıda geçen hadisten ve şu hadisten çıkan
sonuca göre yatsı namazına kadınların da cemaatle kılması caizdir: Abdullah b.
Ömer rivayet ediyor:
"Kadınlarınız sizden geceleyin mescide (gidip
ibadet için) izin istediklerinde, kendilerine izin veriniz". Ancak, fitne ve
fesadın yaygınlaştığı, ahlaksızlığın alenileştiği, hele hele müslümanların
güvenlikte olmadığı yer ve zamanlarda kadınların evlerinde kılmaları
gerekir.
Önce dört rekâtlık gayr-i müekked kılınır
(Rasûlüllah'ın bazan terkettiği bu sünnetin terkedilmesinde bir sakınca yoktur).
Namazın dışındaki farzlar yerine getirildikten sonra kıbleye dönerek iftitah
tekbiriyle namaza başlanır. "Sübhaneke" duasından sonra "eûzü besmele" çekilerek
"Fatiha" suresi okunur. Sonra besmelesiz olarak zamm-ı sure okunur, ardından
tekbir getirerek rükûa varılır. Üç defa "sübhane rabbiyel azim" dedikten sonra
"semiallahû limen hamideh" ve ardından "rabbena leke'l hamd" deyip tekbir
getirilerek secdeye gidilir. Secde iki kez tekrarlanır ve her iki secdede en az
üç kez "sübhane rabbiyel âlâ"denir ve Âllahu ekber" diyerek ikinci rekâta
kalkılır. İkinci rekâtın birincisinden farkı "sübhaneke" duası okunmaz, "euzu"
çekilmez, besmeleyle başlanır. Aynı birinci rekât gibi kıyam, rükû, ve
secdelerden sonra oturulur. "Tahiyyat" ve "salli"-"barik" duaları okunduktan
sonra üçüncü rekâta kalkılır. Üçüncü ve dördüncü rekâtlar, birinci ve ikinci
rekâtlar gibi kılınır. Son oturuşta "Tahiyyat", "salli" "barik" dualarından
sonra "Rabena" duası da okunur ve önce sağa sonra sola "Esselamü aleykûm ve
rahmetullah" diyerek selam verilir. Selamın ardından "Ellahümme ente's-selamü ve
minke's-selamü tebarekte yazelcelali vel-ikram" diyerek namaz
bitirilir.
Farza durmadan önce kamet getirilir (kadınlar
getirmez), yatsının farzına diye niyet edilir. İftitah tekbiriyle namaza
başlanır. İlk iki rekât aynen sünnetteki gibi kılınır. İkinci rekata kalkılır.
Üçüncü ve dördüncü rektlarda yalnızca besmele ile birlikte "Fatiha" okunur.
Fatihadan sonra birşey okumadan rükûa varılır. Ve aynen sünnette olduğu gibi
dördüncü rekâttan sonraki son oturuşta bütün dualar okunur ve selam vererek farz
bitmiş olur.
Ardından iki rekât sünnet de aynen daha önce
kılınan ilk iki rekâtlar gibi kılınır ve ikinci rekâttan sonraki oturuşta bütün
dualar okunur,'selam verilerek namazdan çıkılır.
Vitir namazı hakkında İslâm alimleri arasında
ihtilaf vardır.İki hadisi şerif: "Ey Kur'an ehli, vitir kılın. Şüphesiz Allah
tektir, tek sever" diyen Rasûlüllah'a bir bedevi, "Ne diyorsun?" dedi. Peygamber
efendimiz, "Söylediğim (vitir namazı) ne seni ne de adamlarını ilgilendiren bir
şey delil' buyurdu" (Ebû Davud, II, 409).
Bu hadis-i şerifi dikkate alan İmam Mâlik,
Ahmed bin Hanbel ve İmam Şafii vitir namazının sünnet olduğunu söylerken; "Vitir
namazı haktır. Vitir namazını kılmayan bizden değildir. Vitir haktır, vitir
kılmayan bizden değildir. Vitir haktır, vitir kılmayan bizden değildir,
"hadisini dikkate alan Ebû Hanife vitir namazının vâcip olduğunu bildirmiştir.
Dolayısıyla Hanefilerin dışındakiler vitir namazını isterlerse yatsıdan sonra
kılar, kılmazlarsa da bedevi muamelesi görürler. Hanefiler ise vâcip olduğuna
inandıkları için kılarlar. Yatsıdan hemen sonra kılabilecekleri gibi şafak
vaktine kadar istedikleri vakitte kılabilirler.
Vitrin kılınışı da, vitre niyet etmek şartıyla
ilk iki rekâtı farzın veya sünnetlerin iki rekâtı gibidir. İkinci rekâttan
sonraki oturuşta "Tahiyyat" okunduktan sonra üçüncü rekâta kalkılır. Besmele ile
birlikte Fatiha, ardından zammı sure okunduktan sonra rükûa varmayıp aynen
iftitah tekbiri gibi tekbir alınır, eller kulaklara götürülerek "Allahu ekber"
denir ve sonra eller tekrar bağlanır; "Allahümme inna nesteînüke..." ve
"Allahümme iyyake na'büdü..." duaları okunur. Bundan sonra eller bırakılıp rükû
ve secdelerden sonra oturulur ve diğer namazlardaki gibi dualar okunduktan sona
selam verilerek vitir namazı son bulur. Vitir namazını üç rekâttan daha fazla
kılmak isteyen beş, yedi, dokuz veya on bir rekât kılabilir ve üçüncü rekâtta
okunan duaları son rekâtlarda okur, fazladan kıldığı her iki rekâtı da sünnet
namazları gibi kılar.
Fedakar KIZMAZ
Sorularla İslamiyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder