Sıhhatini kaybeden bir müslümanın namazın tüm şartlarını yerine
getirme imkânı olmadığı durumlarda yüce Allah bazı kolaylıklar göstermiş ve
namazı "imkânı elverdiği" şekilde kılmasına izin vermiştir. Hasta müslümanın tüm
rükünlerini yerine getirmeyerek kıldığı bu namaza hasta namazı adı verilir.
İslâm'daki ibâdetlerin amacı insanı zora koşmak olmadığı için
ibâdetler katı şekilci kurallarla çevrili değildir. En önemli ibâdet olan namaz,
günde beş defa müslümanlara farz kılınmıştır; ancak namazın amacı Allah'ı
sürekli olarak hatırlamak, günde beş kez O'nun huzuruna çıkıp iki namaz arasında
yaptıklarının muhâsebesini yapma fırsatını ona vermektir. Bu şekilde günde beş
kez Allah'ın huzuruna çıkan bir müslüman kötülük duygusunu kalbinden atıp onun
yerine Allah korkusu ve sevgisini yerleştirir. Namazın amacı bu olunca, yani
insanları kendi rızalarıyla Allah'ın gözetimine sokmak olunca sıhhatli ya da
sıhhatsiz olması bunu yapmaya, yani Allah'ın huzurunda boyun eğmeye engel
değildir. O halde hasta olan bir müslüman bu görevini gücünün yettiği şekilde
yerine getirir. Bunun bazı kuralları vardır: Namazda; farzlar, sünnetler,
müstehablar vardır.
"Sıhhatli müslüman tüm bunları dosdoğru yerine getirerek namaz
kılar. Allah, "namazı dosdoğru kılın" emrini şekil açısından, sadece sıhhatli
olanlara farz kılmıştır. Hasta olanlar ise görünen şekil yönünün dışında kalben,
ruhen ve tüm düşüncesiyle "dosdoğru kılmak" zorundadır. Ona gösterilen kolaylık
yapacağı hareketler yönündendir.
Hastalığı eğer ayakta duramayacak kadar şiddetliyse ve ayakta
durması hastalığı arttıracaksa oturarak; oturarak kılınamayacaksa, yattığı
yerde; hareket edemeyecek durumdaysa baş ile ima ederek kılar.
Hanefilere göre, başı ile imâ yapamayacak derecede hasta olan
kimsenin namazı kazaya kalır. Aklı başında olduğu ve ilâhî hitabı anladığı
sürece bu böyle devam eder. Ancak bazı Hanefî hukukçuları bu durumda kazaya
kalan namazları bir günlükten fazla olursa, aklı başında bile olsa, kazanın
gerekmediğini söylemişlerdir. Onlar bu konuda güçlüğü kaldırma prensibine
dayanırlar (el-Kâsânî, Bedai, I, 105 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhu`l-İslâmî ve
Edilletuh, Dimaşk, 1404/1984, I, 639)
Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, başı ile îmâ yapamayan
kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle imâ yaparak namazını kılar. Aklı başında
olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.
Özetle, hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere göre
başıyla ima, Mâlikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve Hanbelilere
göre ise, rükünlerin kalble izlenerek yerine getirilmesidir.
Diğer bir kolaylık okuyuşlarını kısaltabilir ve eksiltebilir.
Örneğin uzun süre rükû ve secdede kalması rahatsızlık veriyorsa, ta'dili erkan
üzere kılınan namazda en az üç kez okunan
"Sübhane rabbiyel azim" ve "sübhane rabbiyel a'lâ" cümlelerini
birer kez söyler. Örneğin son oturuşlardaki
"Allahûmmâ salli ve barik" dualarını okumadan selâm verebilir.
Mümkün olanı en iyi şekilde yapmak, gücünün yettiği kadarını yapmak, terketmemek
esastır. Çünkü insanın açığa vurduğunu da kalplerde gizli olanını da bilen
Allah, hastalığın şiddetini hastadan daha iyi bilir. Ufak hastalıkları bahane
edip namazları hafifletmek ve kolaya kaçmak ancak imanı zayıf olanların yapacağı
bir tercihtir. İmanda samimi olanların yapacağı, gücünün tamamını kullanarak
namazı hâlis bir kalp ile kılmaktır.
Namaz öncesinde farz olan "maddî ve manevî pisliklerden
temizlenmek" hasta için de farzdır. Gusül abdesti ve namaz abdesti alması o an
hastalığına zarar verecekse teyemmüm alarak namazını kılar. Yatalak bir hastanın
istenmeyen durumlar sonucunda yatağında maddî pislikler varsa ve yatağının
değiştirilme imkânı yoksa görünen yüzeysel pislikler temizlenerek namazını
kılabilir. Elbise için de durum aynıdır.
Hastalık durumunda şartları tam olarak yerine getirilmeden
kılınan namazlar hastalıktan kurtulduktan sonra tekrar kılınmaz. Hasta, daha
önceden kazaya kalan namazlarını da kılabildiği şekilde kılar. Abdesti bozan
durumlardan herhangi biri sürekli olsa; örneğin sürekli kanama durumu devam
ettiği halde namaz kılınır. Ancak bir sonraki namaz için yeniden abdest alınır,
Özürlü halde kılınan bir namazın vakti çıkmadan özür hali sona erse kılınan
namaz tekrar edilir. Özür, bir namaz vaktinin tamamında sürerse geçerlidir. Özür
nedeniyle elbiseye bulaşan pislikler de bu hal devam ettiği sürece namaza engel
değildir. Ancak imkânı varsa Allah'ın huzuruna en güzel "zinetlerini
(elbiselerini) giyip durmak daha güzeldir.
Fedakar KIZMAZ
Sorularla İslamiyet
SORU
Geçirdiği kazadan dolayı kıpırdayamayacak durumdaki hasta, nasıl
namaz kılar? Teyemmüm alabilir mi?
CEVAP
Değerli kardeşimiz;
Hastalıktan dolayı namaz kılmakta zorlanan kimse oturarak
kılabilir. Oturarak da kılamıyorsa yatarak kılabilir. Abdest almaya güç
yetiremiyorsa birisinin yardımıyla abdest alır. Bu durumda hastanın çocukları
yardım etmek zorundadır. Şayet yardım edecek kimse yoksa, namaz da kazaya
kalacaksa, teyemmüm alarak namazını kılabilir.
İslâm dini kolaylık üzerine bina edilmiştir. Ayrıca sorumluluklar
ve kulluk da kulun gücüne göredir. Bu nedenle hastalık, hafifletme ve
kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Buna göre, ayakta namaz kılmaya gücü yetmeyen
veya ayakta durmakta zorlanan kimse oturarak namazını kılabilir. Rükû veya secde
etmeye gücü yetemeyen kimse ima ile namazı kılar.
İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu
şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz
daha fazla eğer. Secdede başını yere koyamayan kimsenin, bir şeyi başına
kaldırarak ona secde etmesi caiz değildir. Böyle kişi imâ ile namaz kılar.
Oturarak namaz kılamayan, sırt üstü yattığı yerde imâ eder. Bir
kişi ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta
veya oturarak imâ edebilir; ancak oturarak imâ etmesi daha uygundur.
Hanefilere göre, başı ile imâ yapamayacak derecede hasta olan
kimsenin namazı kazaya kalır. Aklı başında olduğu ve ilâhî hitabı anladığı
sürece bu böyle devam eder. Ancak bazı Hanefî hukukçuları bu durumda kazaya
kalan namazları bir günlükten fazla olursa, aklı başında bile olsa, kazanın
gerekmediğini söylemişlerdir. Onlar bu konuda güçlüğü kaldırma prensibine
dayanırlar (el-Kâsânî, Bedai, I, 105 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhu`l-İslâmî ve
Edilletuh, Dimaşk, 1404/1984, I, 639)
Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, başı ile îmâ yapamayan
kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle imâ yaparak namazını kılar. Aklı başında
olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.
Özetle, hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere göre
başıyla ima, Mâlikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve Hanbelilere
göre ise, rükünlerin kalble izlenerek yerine getirilmesidir.
Hastaya mutlaka şöyle otur da namaz kıl, denilmez. Kendisine
nasıl kolay gelir ve huzur içinde durabiliyorsa, o şekilde oturup namazını
kılar. Sahih olan da budur. (Şerh-i Hidâye - Fetâvâ-yi Hindiyye.)
Ayakta duramadığı gibi oturarak da namaz kılamıyan kimse için
uzanarak imâ (baş işareti) ile namaz kılmakta iki şekil mümkündür :
a) Sırtüstü uzanıp ayaklarını kıbleye doğru uzatarak başının
altına bir yastık koyduğu halde baş işaretiyle namazını kılar. Baş altına
konulan yastık ve benzeri şey, baş işaretiyle rükû' ve secdeleri yapma imkânını
kolaylaştırır.
b) Yan üzeri uzanıp yüzünü kıbleye çevirerek baş işaretiyle
kılması caizdir. Bu iki durumdan hangisi hastaya uygun ve rahat geliyorsa ona
göre uzanıp namazını kılmasında hiçbir sakınca yoktur. (Siracü'l-Vehhac /
Helvanı.)
Kur'ân-i Kerim'de buna işaret edilerek şöyle buyurulmuştur.
«Allah'ı, ayakta iken, otururken ve uzanık bir vaziyette iken
zikredin.»(Nisa, 4/103.)
Müfessir ve fukahadan bir kısmına göre, buradaki zikirden maksad,
namazdır. Sağlıklı olanlar ayakta durup şartlarına uygun biçimde onu edâ eder.
Hastalıklı olanlar ise, buna güç getiremediği takdirde ya oturarak, ya da
uzanarak kılabilir.
Sahih hadislerle de bu konu yeterince açıklanmıştır.
Nitekim İmrân bin Husayn (ra) diyor ki:
«Bende basur hastalığı başlamıştı. Durumu Resûlüllah (asm)
Efendimize arzettiğimde buyururdu ki:
«Ayakta durarak namaz kıl. Buna takat getiremediğinde oturarak;
buna da takat getiremediğinde yanüstü uzanarak namazını kıl.» (Müslim hâriç,
Kütüb-i Sitte'den beşi.)
Nesâî bu hadîsin sonunda şu fazlalığı da nakletmiştir:
«Yan üstü uzanıp kılmaya takat getiremediğinde, sırtüstü uzanıp
namazını kıl...»
Sahabeden Câbir bin Abdillah (ra) diyor ki:
Resûlullah (asm) Efendimiz bir hastayı ziyaret ettiğinde, önüne
bir yastık koyup onun üzerinde secde ederek namaz kıldığını gördü. Bunun doğru
olmadığını belirterek yastığı tutup kaldırdı ve ona şöyle tavsiyede bulundu:
«Yere eğilip secde et. Buna güç getiremiyorsan, baş işaretiyle
kıl, ancak secde için başını biraz daha alçalt. Rükû' için az alçalt.» (Beyhaki
- Ebû Hatem Sahihtir)
Hz. Âişe Validemiz (ra) diyor ki:
«Resûlullah (asm) Efendimiz ölüm hastalığında bağdaş kurarak
namazını kıldı.» (Nesâi - Hâkim : Sahihtir.)
Bu hadîslere dayanan müctehid imamlar şöyle demiştir:
Hasta bulunan kimse ayakta duramıyorsa, oturarak rükû' ve
secdelerini yerine getirip namazını kılar. (El-Hidâye. / Merğinani.)
Bu konuda en sahih görüş ve ictihad şöyledir:
Ayakta durduğu takdirde kendisine bir zarar gelecekse, o takdirde
oturarak kılar. Oturarak kılmakta da bir zarar görecekse, o takdirde yan üzeri
uzanarak kılar. (Mi'racü'd-Diraye.)
Bunun gibi hastalığının artacağından veya yarasının geç
kapanacağından endişe ederse, o takdirde ayakta değil, oturarak namazını
kılar.
Ayağa kalktığı zaman zaafiyet ya da tansiyon nedeniyle baş
dönmesi oluyorsa, yine de oturarak kılabilir. (Et-Tebyin / Zeylaî.) Ayakta
durduğu takdirde fazla bir acı hissediyor, oturduğunda bu hafifliyorsa, o
takdirde oturarak kılması daha uygun olur. Ancak acı fazla sıkıntı verecek
durumda değilse, ayakta kılmayı tercih etmek gerek. (El-Kâfi / Hâkim-i Şehid
El-Mervezî.)
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi:
I/447-451.)
Sorularla İslamiyet
SORU
Hastalıktan dolayı namaz kazaya bırakılır mı? Peygamberimiz hasta
iken namaz kılmış mıdır?
CEVAP
Değerli kardeşimiz;
Hastalıktan dolayı namaz kazaya bırakılmaz. Bir kimse hasta ise
nasıl kolayına geliyorsa o şekilde namazını kılar. Peygamberimiz (asm) de hasta
iken namazlarını kılmıştır.
Hz. Âişe Validemiz (r.anha) diyor ki:
«Resûlullah (asm) Efendimiz ölüm hastalığında bağdaş kurarak
namazını kıldı.» (Nesâi - Hâkim : Sahihtir.)
SORU
Hasta olana cuma namazı farz mı
CEVAP
Değerli kardeşimiz;
Cuma ve bayram namazlarının farz ve vacip olmasının bir şartı da
camiye gidecek kadar hasta olmamaktır.
Hasta olmamak veya bazı özürler bulunmamak: Namaza gidince
hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimselere Cum'a farz olmaz.
Yine, hasta bakıcı, aciz ihtiyar, gözü görmeyen, ayaksız, kötürüm ve müslümanlar
Cum'a'yı kılarken onların güvenliğini sağlamakla görevli olan emniyet nöbetçisi
gibi özrü bulunanlar, vakit bulunca öğle namazı kılmakla yetinirler. Ancak bu
kimseler cemaatle Cum'a namazına katılırlarsa yeterli olur (es-Serahsî, II, 22,
23; İbnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, I, 417)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
SORU
Sandalyede namaz kılınabilir mi? Sandalye daha rahat olduğu için
mi böyle kılıyorlar? Yerde oturarak kılmak daha iyi değil midir? İma ile namaz
kılınır mı?
CEVAP
Öncelikle, günümüzde sandalyede namaz kılanların artışını, eskiye
göre namaz şuurunun insanımızda daha çok yer ettiğine bağlamak daha isabetli
olur kanaatindeyiz.
Bize öncelikle hüsn-ü zan yakışır ve hüsn-ü zan yeter. Hiç
kimsenin eli ayağı tutarken ve namazın rükünlerini tadil-i erkân üzere düzgünce
yaparken, sandalyede oturarak daha keyifli bir biçimde namaz kılmayı tercih
ettiğini düşünmeyelim. Hiç şüphesiz sandalyede namaza ruhsat veren özür
durumlarını yazmakta da fayda vardır.
Namazın içinde altı rükün vardır. Yani namazın altı ana çatı,
namazı namaz yapan altı ana davranış vardır. Bu altı ana davranışın her birisi
için de ayrı ayrı tadil-i erkân, yani düzgün yapma kuralları söz konusudur. Bu
ana davranışlar, bu kurallarla namaz rüknü olma hüviyeti kazanırlar. Bu açıdan
bu kurallara uymak, yani tadil-i erkân, Şafiî ve Malikî Mezhepleri ile Hanefî
Mezhebinden İmam-ı Ebû Yusuf’a göre farz; İmam-ı Azam ile İmam-ı Muhammed’e göre
ise vaciptir. Bu rükünler ve bu rükünlerdeki tadil-i erkân keyfî olarak ihmal
edilmez. İhmal edilirse namazın sıhhati zarar görür. Daha açık bir ifadeyle, bu
altı rükünden birisi eksik olursa ya da tadil-i erkân üzere olmazsa namaz, namaz
olmaz!
Güç yetirilemeyen rükün veya tadil-i erkân olduğunda ise, acziyet
derecesinde, bu rükünlerin yerine getirilme yükümlülüğün veya tadil-i erkân
yapma zorunluluğu kalkar. Bu durumda namaz kılan kişi, o rükün adına güç
yetirebildiğini, güç yetirebildiği bir tadil-i erkân yaklaşımı ile yapar. Çünkü
Kur’ân’ın kesin bir düsturudur ki, “Allah hiçbir kimseye güç yetiremediği bir
yük yüklemez!” (Bakara, 2/286) Güç yetirilemeyecek teklif dinimizde
gelmemiştir.
Ashab-ı Kiramdan İmran İbn-i Husayn anlatıyor: Bevasir
hastalığına tutulmuştum. Peygamber Efendimiz’e (asm) namazı nasıl kılacağımı
sordum. Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:
"Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün
yetmezse yan üstüne yatarak kıl". Nesâî'de Hadis-i şerife şu ilâve vardır: "Buna
da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Allah hiçbir kimseye gücünün
yereceğinden fazlasını yüklemez" (Buhârî, Taksir, 19; Tirmizî, Mevâkît, 157; Ebû
Dâvud, Salât, 175; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, II, 175)
Namazda nasıl oturulacağına gelince; Hanefî Mezhebine göre,
oturabiliyorsa teşehhüdde oturduğu gibi oturur. Bu şekilde oturamıyorsa dilediği
gibi oturur. Malikî Mezhebine göre, secdeler ve teşehhüd halleri dışında bağdaş
kurarak oturması menduptur. Hanbelî Mezhebine göre, rükû ve secde hâli dışında
bağdaş kurarak oturması sünnettir. Dilediği gibi oturması da caizdir. Şafiî
Mezhebine göre ise, oturarak namaz kılan kimsenin secde ve teşehhüt hâli dışında
ayaklarını altına sererek oturması sünnettir. Bu şartlarla oturmaya gücü
yetmeyen kimse ise, dört mezhebe göre de dilediği gibi oturur.
Oturarak namaz kılan kimse rükû ve secde yapabiliyorsa yapar;
yapamıyorsa ima ile yapar. Bu durumda secde için yaptığı ima, rükû için yaptığı
imaya göre biraz daha eğimli olur ki bu vaciptir. Ayakta durabildiği halde
oturmaya ve rükû ve secde yapmaya gücü yetmeyen kimse ise, rükû ve secde için,
ayakta iken ima eder. Bu durumda yine secde için, rükû için eğildiğinden biraz
fazlaca eğilir.
Nâfile namazlarda kıyam şart değildir. Ancak gücü yetenin bunları
da ayakta kılması gereklidir. Çünkü nâfile ibadetler çok olduğu için bunlarda
kolaylık ve müsâmaha esası vardır. Farz namaz olsun, nâfile olsun ayakta
duramayan hastalar için de aynı kolaylık söz konusudur.
İslâm hukukçuları farz ve nâfile namazlarda, ayakta duramayacak
derecede hasta olandan kıyâm'ın düştüğü konusunda görüş birliği içindedir.
Delil; İmrân b. Husayn'dan nakledilen ve mealini verdiğimiz hadistir. Kırâatın
bir kısmını, bir âyet bile olsa, ayakta yapabilene, bu kadar ayakta durmak
gerekli olur.
Oturarak namaz kılmada rükû ve secdeler güç yettiği ölçüde
yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla imâ
yapar. İmâda baş secde için rükûdan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi
birbirinden ayrılmış olur.
Rükû ve secdelerde tam eğilemeyen veya basıyla imâ yaparak namaz
kılan kimsenin secde için yüksek bir şey koymasına gerek yoktur. Hatta bu,
hadisle yasaklanmıştır. Câbir b. Abdillâh (r.a)'tan rivayete göre, Hz. Peygamber
bir hasta ziyaretine gitmiş namaz kılarken, önüne koyduğu bir yastık üzerine
secde yapmaya çalıştığını görünce, yastığı almış ve şöyle buyurmuştur: "Gücün
yeterse toprak üzerinde namaz kıl. Bu mümkün değilse imâ ile kıl ve secdeni
rükûundan daha fazla eğilerek yap" (Zeylaî, a.g.e., 2/175 vd.).
Hasta oturamazsa sırtı üstüne yaslanarak yatar, ayaklarını
kıbleye doğru getirerek rükû ve secdeleri imâ ile yapar. Yüzü kıbleye gelecek
şekilde yanı üzerine yaslanarak imâ yapsa bu da yeterli olur.
Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, başı ile îmâ yapamayan
kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle imâ yaparak namazını kılar. Aklı başında
olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.
Sonuç olarak hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere
göre başıyla ima, Mâlikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve
Hanbelilere göre ise, rükünlerin kalble izlenerek ifasıdır.
Sandalye kullanımı konusuna gelince, özür sahipleri için şu
seçenekler gösterilebilir:
1. Kıyamda ve rükûda tadil-i erkân üzere bulunamayan birisi,
secdeyi ve teşehhüt miktarı oturuşu tadil-i erkân üzere yapabiliyorsa, secdesi
ve oturuşu için sandalyeye ruhsat verilmez. Bu kişi kıyam ve rükûdan yapamadığı
herhangi birisi veya her ikisi için sandalye desteği alabilir. Fakat secdeyi ve
oturuşu tadil-i erkân üzere yerde yapması farzdır.
2. Kıyamı ve rükûu ayakta tadil-i erkân üzere yapabilen, ama özrü
dolayısıyla secdeyi ve teşehhüt miktarı oturuşu tadil-i erkân üzere yapamayan
birisi ise, ayaklarını uzatarak bir şekilde alnını secdeye koyabiliyorsa,
secdesini yerde yapar. Oturuşu da kıbleye doğru dilediği gibi oturarak yapar.
Eğer alnını secdeye koymasına özrü engel teşkil ediyorsa, bu kişi secdesini ve
oturuşunu nasıl kolayına geliyorsa öyle (oturduğu veya yattığı yerden)
yapabilir.
3. Kişi altı rükünden hangisini tadil-i erkân üzere yapamıyor ve
hangisinde sandalye desteğine ihtiyaç duyuyorsa, sadece o rüknü sandalye
desteğinde yapmasına ruhsat vardır. Yapabildiği diğer rükünler için sandalye
kullanmasına ruhsat verilmez, onları tadil-i erkân üzere yapar.
4. Kişi yaslanmadan namaz kılamayacak derecede hasta veya yaşlı
ise yaslanarak namaz kılabilir. Gücü yeten birisinin bunu yapması mekruhtur.
5. Yerin çamur olması, kafilenin beklememesi, binek hayvanın
huysuz olup kaçması.. gibi durumlar yere inmemeye özür olarak gösterilmiştir. Bu
noktadan bakılınca yerde oturmakta veya ayakta durmada zorlanan birisinin
sandalyede namaz kılmasının bir sakıncası olmadığı söylenebilir.
6. Namaz kılarken huzurlu olmak da çok önemlidir. Eğer otururken
ızdırap çekiyorsa, sandalyede daha rahat edecekse, sandalyede oturarak namaz
kılabilir.
Not: Konuyla ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığının Kurul Kararı
şöyledir:
Namaz, kulun Allah'a en çok yakınlık kazandığı bir ibadettir. Bu
niteliğinden dolayı Hz. Peygamber (s.a.v) bu ibadeti "en hayırlı amel" (İbn
Mâce, Taharet, 4) olarak tanımlamış, kıyamet gününde hesabı sorulacak ilk amelin
namaz olacağını bildirmiştir. (Tirmîzî, Salât, 188) Bu sebeple namazın terk
edilmesine izin verilmemiş, ima ile de olsa mutlaka kılınması istenmiştir. Hz.
Peygamber "Kim namazı kasten terk ederse Allah'ın himayesi ondan uzak olur."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI. 421) buyurmuştur.
Namaz ibadetinin rükünlerinin neler olduğu Kur'an ve Sünnette
belirtilmiş ve nasıl uygulanacağı da bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından
sözlü ve pratik olarak ortaya konulmuştur. Bu rükünler iftitah tekbiri, kıyam,
kıraat, rüku, secde ve ka'de-i ahiredir. Allah Teala "Gönülden boyun eğerek
Allah için namaza kalkın" (Bakara, 2/238) "Ey iman edenler, rüku edin, secde
edin, rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." (Hac,
22/77) buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) de; namaz kılmayı öğrettiği bir
sahabiye, sonunda nasıl teşehhüd yapacağını gösterdikten sonra "Bunu da
yaptığında namazın tamam olur" buyurmuştur. (Tirmîzî, Ebvabü's-Salât, 226)
Bu rükünlerden her hangi birinin mazeretsiz olarak terk edilmesi
halinde namaz sahih olmaz. Ancak dinimizde sorumluluklar, kulun gücüne göre
belirlenmiş (Bakara, 2/286); gücü aşan durumlar için kolaylaştırma ilkesi
getirilmiştir. (Bakara, 2/185) Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine
getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Buna
göre;
Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için
asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna
göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru
uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) nasıl namaz kılacağını soran
hasta bir sahabiye "Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da
gücün yetmezse yan üzere kıl." (Buhari, Taksiru's-Salat, 19) buyurmuştur.
Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse
namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.
Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi
namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar.
Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan
kimse namaza ayakta başlar rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey
üzerine oturarak ima ile eda eder.
Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı
tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile
yerine getirir.
Kul Rabbine ibadet ederken hem özde samimi olmalı hem de dinin
belirlediği şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye özen göstermelidir.
Özen ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine karşı sorumlu olacağı bilincinde
olmalıdır. Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan
müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta
olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni
rahatsızlıklar bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir.
Öte yandan dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça
camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya
çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde
namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması,
cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi
herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını
sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.
Sorularla İslamiyet
HASTA NAMAZI SORU VE CEVAPLAR
Sual: Hasta, namazlarını nasıl kılar?
CEVAPHastalık değişiktir. Ayakta duramayan hasta oturarak
kılar. Oturamayan da yatarak ima ile kılar.
Hadis-i şerifte, (Hasta, namazını ayakta kılamazsa, oturarak,
buna da gücü yetmezse, sırtüstü yatarak ima ile kılar) buyuruldu. Âl-i İmrân
suresinin, (Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı
zikrederler) mealindeki 191. âyetindeki zikir, namaz demektir. (Namazı, gücü
yeten ayakta kılar, ayakta kılmaktan aciz olan oturarak kılar, bundan da aciz
olan, yatarak ima ile kılar)demektir. (Bahr-ür-râık)
Ayakları uzatmak
Sual: Ayakta namaz kılamayıp, secde de edemeyip, ayaklarını
bükemeyen de olduğu gibi, bükebilenin de, ayaklarını kıbleye karşı uzatması
gerekir mi?
CEVAP Ayaklarını bükemeyen, ayaklarını kıbleye karşı uzatarak
kılar; fakat bükebilen, ayaklarını altına toplar. Kolayına geldiği gibi bağdaş
kurarak veyâ dizlerini dikip kollarını kavuşturarak yahut başka türlü yere
oturur. Mazeretsiz kıbleye doğru ayak uzatmak mekruh olur. Bükemeyen için mekruh
olmaz.
Sandalyede namaz
Sual: Belim ve dizim ağrıyor, eğilemiyor ve secde edemiyorum.
Ayaklarımı bükemiyorum, namazımı nasıl kılabilirim? Sandalyeye oturup kılabilir
miyim?
CEVAP Ayaklarınızı bükemiyorsanız, yere oturup ayaklarınızı
kıbleye doğru uzatarak ima ile kılarsınız. Yere oturamazsanız, kıbleye karşı
uzatılmış yatak üzerinde, ayaklarınızı sarkıtmadan oturarak kılarsınız.
Eğer sandalyeye veya koltuğa oturmak gerekiyorsa, o zaman
önünüze başka bir sandalye veya sehpa koyarak ayaklarınızı onun üstüne
koyarsınız, yani ayaklar kıbleye karşı uzatılarak namaz kılınır. Ayaklarını
bükebilen büker, kıbleye karşı uzatmaz.
Sual: Ayakta duramayan hasta nasıl namaz kılar?
CEVAPAyakta duramayan veya zarar gören, başı dönen kimse,
farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rüku için eğilir, secde için,
başını yere koyar. Duvara, direğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin,
ayakta tekbir alması ve o kadarcık ayakta okuması farzdır. Dayanarak oturmak
mümkün iken, yatarak ima caiz olmaz.
Farz kılarken özürsüz, duvara, direğe dayanmak mekruhtur. Bir
özür olursa mekruh olmaz.
Hamile veya hasta, sağ ve soluna sehpa gibi bir şey koyup
onlara dayanarak ayağa kalkabilirse öyle kılması gerekir. Bu da mümkündür.
Sual: Doktor hareket edersen çocuğun düşer, hep yatman lazım
dediği hamile, namazı oturup kılabilir mi, abdest yerine teyemmüm edebilir
mi?
CEVAPEvet.
Sual: Hastamızın iyi olana kadar hareket etmeden yatması
gerekiyor. Rüku ve secde yapamıyor. Ama ayakta dikilebiliyor. Bu hasta
namazlarını nasıl kılmalı?
CEVAPAyakta veya oturup ima ile kılar. Bunları da yapamıyorsa
yatarak ima ile kılar.
Sual: Ayakta da, oturarak da namazını kılamayan hasta nasıl
namaz kılar?
CEVAPBir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de,
yerde oturamayan hasta, sırt üstü yatarak kılar. Başı altına yastık koyar. Yüzü
kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rüku ve
secdeleri, başı ile ima eder. Baş ile de ima edemeyen hasta, namazını kazaya
bırakır.
Sual: Alnı ile burnunda yara olan veya başka bir hastalık
sebebiyle başını yere koyamayan hasta nasıl namaz kılar?
CEVAPOturup ima ile namazını kılar. Rüku için biraz eğilir,
secde için, rükuda eğildiğinden daha çok eğilir.
Sual: Ne kadar yüksek olan yere secde etmek caiz olmaz?
CEVAP25 cm den yükseğe secde etmek caiz değildir. Bazı
âlimlere göre, az yükseğe de secde etmek caiz değildir. (Camiur-rumuz)
Sual: 25 cm den az olan mesela 5 cm yükseğe secde etmek caiz
mi?
CEVAPMekruhtur. Yani namaz sahih olursa da sevabı gider. Secde
edilen yer hiç yüksek olmamalıdır.
Sual: Hastanede hastamız var. Çeşitli cihazlar bağlı. Kıbleye
tam dönemiyor. Ne yapması gerekir? Namaz kılarken, ayaklarını kıbleye karşı
uzatmasında mahzur var mıdır?
CEVAPKıbleye dönemeyen hastanın, kolayına gelen tarafa doğru
kılması caiz olur.
Ayaklarını kıbleye uzatır. Dikebilirse, dizlerini dikmesi iyi
olur. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ
veya sol yanı üzerine yatar. İma ile kılar. Kolayına hangisi geliyorsa öyle
yapar.
Sual: Ayakta fazla duramayan hasta, tekbiri de oturarak mı
alır?
CEVAPDuvara falan dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta
tekbir alması farzdır.
Sual: Ayakta namaz kılınca idrar veya yel kaçıran, oturunca
idrarı kaçırmazsa, oturarak mı kılar?
CEVAPEvet.
Sual: Oturamayan hasta, ayakta ima ile mi kılar?
CEVAPEvet.
Sual: Yatarak ima ile kılarken, sağa veya sol tarafa yatarak
da kılabilir mi?
CEVAPEvet. Sağ tarafa yatmak, sol tarafa yatarak kılmaktan
evladır. Sırtüstü yatmak da sağa yatıp ima ile kılmaktan evladır.
Sual: Göz ile ima olur mu?
CEVAPİma baş ile, vücut ile olur. Göz, kaş ve kalb ile ima
olmaz. Fetva böyledir. İmam-ı Ebu Yusuf’a göre, başı ile ima edemeyen hastanın
gözü ile ima etmesi caizdir. İmam-ı Züfer’e göre ise, kalbi ile de ima caizdir.
(Redd-ül-muhtar, Halebi, Tahtavi)
Baş ile de ima edemeyen hasta, isterse, imam-ı Ebu Yusuf’un
kavlini tercih ederek veya Şafii mezhebini taklit ederek göz ile ima ederek
kılabilir.
Sual: Beyin ameliyatı geçirdim. Başımı sağa sola
çeviremiyorum. Namazı nasıl kılabilirim?
CEVAPBaşı sallamak sağa sola çevirmek gerekmez. Secde
edebiliyorsanız hiç mesele yok. Edemiyorsanız, oturarak ima ile kılarsınız.
Sual: Sağlam iken kılınamayan namazlar, hasta iken teyemmümle
ve oturup ima ile kaza edilebilir mi?
CEVAPEvet caizdir. (Redd-ül-muhtar)
Sual: Ayağımda mantar var. Ayakta durunca tazyikten dolayı
yaşlık çıkıyor. Abdestimin bozulmaması için oturarak kılsam caiz olur mu?
CEVAPEvet oturarak namaz kılmak gerekir. (Hindiyye)
Maliki'yi taklit ederseniz, yaşlık çıkmakla abdestiniz
bozulmuş olmaz.
Sual: Yatalak bir hasta, abdest alması veya aldırtması mümkün
değilse ne yapar?
CEVAPTeyemmüm eder, namazlarını ima ile kılar.
(Merakıl-felah)
Sual: Bir hastalıktan dolayı konuşamaz hâle gelen namazı nasıl
kılar?
CEVAPDinimiz, hiç kimseye gücünün yetmediğini emretmez. Dilsiz
olanlardan veya konuşamayan kimselerden yahut ses telleri kuruyup
konuşamayanlardan kıraat farzı sakıt olur [düşer.] (Merakıl-felah)
Demek ki, şuuru yerinde olan bir hasta, her halükârda namazını
kılması gerekir. Bu da namazın çok önemli bir ibadet olduğunu
göstermektedir.
Sual: İyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanan
kimsenin teyemmüm edecek durumu olmadığı gibi, bir yardımcısı da yoksa namazını
nasıl kılar?
CEVAPŞuuru yerinde olduğu müddetçe bütün çarelere baş vurup
kılmaya çalışması gerekir. Yemeğini kim yediriyor, diğer hizmetlerini kim
yapıyorsa o teyemmüm ettirir. Gerekirse, iki namazı cem edebilir. Yatarak ima
ile kılabilir. İma ile de kılamayan namazını kazaya bırakır.
Sual: Kuyruk sokumunda kıl dönmesi nedeniyle ameliyat olan bir
yakınımız var. Ameliyat yerindeki dikişler açıkta, doktorlar iki hafta su
değdirmeyeceksin demişler. Yaranın üzerinde sargı falan yok. Bu hasta gusül
abdesti alırken nasıl hareket etmeli. Dikişli yaralı bölgenin üzerini bir bezle
örtüp sargı gibi yaptıktan sonra bunun üzerini mesh edebilir mi?
CEVAPEvet edebilir.
Sual: Bir hasta bir ay falan yüz üstü hareket etmeden yatması
gerekiyor. Yürümesi dahi yasak, sadece ayakta dikilebiliyor. Fakat rüku ve secde
yapamıyor. Bu hasta namazlarını nasıl kılar?
CEVAPOturup ima ile kılar. Oturamıyorsa yatarak ima ile
kılar.
Sual: Bacağına ameliyatla protez takılan bir hastanın bir
ağrısı ve sızısı yok, namazı nasıl kılar?
CEVAPAyakta kılamazsa oturarak kılar.
Sual: Beli ağrıyan ve dizlerini bükemeyen namazını nasıl
kılar?
CEVAPSecdeye gidemeyen ve dizlerini bükemeyen yere oturup
ayaklarını kıbleye doğru uzatarak ima ile kılar. Yani rüku için azıcık eğilir,
secde için ondan biraz daha fazla eğilir, böylece ima ile kılınır. Dizlerini
bükebilen ayaklarını uzatmaz.
Sual: Ağır hasta namazını nasıl kılar? Namaz üzerinden sakıt
olmuyor mu?
CEVAPAklı başında ise namaz sakıt olmaz. Oturarak veya yatarak
kılması lazım. Secdeye gidemezse, oturarak rüku için başını biraz eğer, secde
için biraz daha fazla eğer. Secdeye gidebiliyorsa oturarak kılar. Ayağa bir şeye
dayanarak kalkabiliyorsa yanına sehpa gibi bir şey koyarak ayağa kalkar. Ayakta
duramayan oturarak kılar. Oturamayan yatarak kılar. Dinimizde kolaylık var. Bu
herkesin kolayına, işine geleni yapması demek değildir. Ayağa kalkabiliyorsa
oturarak kılamaz. Oturarak kılıyorsa ima ile kılamaz.
Hasta olan için abdest almak zor ise, Maliki’de iki namazı cem
edip kılması caiz olur. Bir yakını abdest aldırmazsa ancak o zaman teyemmüm
edebilir.
Sual: Boynumdan ameliyat olacağım için başımla ima edemem. Ne
yapmam lazım?
CEVAPVücudunuz sağlam olduğuna göre, yere oturursunuz. Rüku
için belini biraz eğersin, secde için de ondan biraz daha fazla eğersin, boynu
hareket ettirmemen mühim değil. Selam verirken de sağa sola dönmeye ihtiyaç yok.
Zaten sağa sola dönmek farz ve vacip değil sünnettir. Selam vermek vaciptir.
Sual: Oturarak kılarken, rükuya ve secdeye ima ile eğilirken
eller nereye konulacak?
CEVAPRükuda dizler tutulur, secde için de eller uyluklara
konur. Kıyamda iken de eller bağlanır. Eller bu şekilde konamasa da namaza
zararı olmaz.
Sual: Kolumda serum varken teyemmüm edilir mi?
CEVAPSerumun teyemmüme zararı olmaz.
Sual: Ameliyata girmeden önce, takdim veya tehir edilir
mi?
CEVAPElbette edilir ve etmek de lazımdır, Hanbeli taklit
edilir. Ağızda dolgu varsa Maliki taklit edilir.
Sual: Özürlü olan Hanefi, ikindiyi kılarken akşam girse,
abdesti bozulduğu için namazı sahih olur mu?
CEVAPSahih olmaz. Kaza etmesi gerekir. Ama Maliki’yi taklit
ederse, abdesti bozulmuş olmaz.
Sual: Abdest alamayacak kadar hasta olanın, hanımı yardım
etmezse, teyemmüm mü eder?
CEVAPEvet.Kadın ile kocasının birbirine abdest aldırması vacip
değildir. Birbirine yardım ederek abdest aldırmaları iyi olur. Abdest alamayacak
bir kimse, para ile de bir yardımcı bulamazsa, teyemmüm eder.
Sual: Bir yakınımızın cinsiyeti belli değil. Böyle kimse
namazı, erkek gibi mi, yoksa kadın gibi mi kılar? Cenazesini kim yıkar? Sonradan
kadın olan erkeklerin durumu nedir?
CEVAPKendisinde hem erkeklik, hem de kadınlık uzvu bulunan
veya her ikisi de bulunmayan kimseye Hünsa denir. Her iki uzvu olup da, idrarını
hangisinden yapıyorsa, ona göre hüküm verilir. Bu, henüz çocuk iken böyledir.
Büyüyünce, sakalı çıkar, erkek gibi ihtilam olursa erkek hükmündedir. Göğsü
büyür, kadınlık halleri zuhur ederse kadın olduğu anlaşılır.
Eğer erkek veya kadın olduğuna dair hiçbir alamet bulunmazsa
veya her ikisinden eşit miktarda bulunursa, böyle kimseye Hünsa-i müşkil denir.
Hünsa-i müşkil, kadın olma ihtimali düşünülerek ihtiyatlı hareket eder. Namazı
kadınlar gibi kılar. Ölünce, kadınlar gibi kefenlenmesi iyi olur. Teyemmüm
ettirilerek defnedilir.
Kadın olduğu zannedilip ameliyatla erkek olduğu meydana çıkan
kimse, erkektir. Erkek olduğu zannedilip ameliyat edilince kadın olduğu meydana
çıkarsa kadındır. Fakat erkek iken, kadın olmak niyetiyle ameliyat olan, kadın
olmaz. (Hidaye, Dürer, Hindiyye)
Sual: Dizim oturup kalkarken ağrı yapıyor. Üzerine de
oturamıyorum. Ayakta durabiliyorum ama secdede dizimi kıvıramadığım için ayağımı
arkaya doğru uzatıyorum. Mahzuru var mı?
CEVAP
Bir mahzuru olmaz, istediğiniz gibi uzatın.Secde yapabilenin
ve ayakta durabilenin ayakta kılması gerekir. Bir şeye dayanarak
kalkabilirsiniz, yanınıza tabure veya sehpa koyun öyle kalkın, istediğiniz gibi
oturun. Ayağa kalkabiliyorsunuz, oturarak kılamazsınız. Ama gerçekten ayağa
kalkınca çok ağrı oluyorsa, namaza ayakta başlarsınız, diğer rekatları oturarak
kılabilirsiniz.
Sual: Namaz kılamayan hasta, kılamadığı namaz ve tutamadığı
oruç yerine fidye verir mi?
CEVAPAğır hasta ve çok ihtiyar kimse, namaz kılamazsa, yerine
fakire fidye [para] vermez. Ama tutamadığı oruç yerine fidye vermesi
lazımdır.
Sual: Hastayım, hanımı uyandıramazsam namazı teyemmümle
kılabilir miyim?
CEVAPEvet.
Sual: Ayağa protezin giyilmesi meşakkatli oluyor. Protezsiz
ayakta duramıyorum. Oturarak namaz kılmam caiz mi?
CEVAPMeşakkatli olunca caiz olur.
Sual: Secde edemeyen, oturup ima ile kılarken, iftitah
tekbirini ayakta mı alması gerekir?
CEVAPHayır. Secde edemeyen, ayakta durmaz.
Sual: Oturunca ayağa kalkamayan, oturarak mı namaz kılar?
CEVAPAyakta tekbir alır, sonra oturup kılar.
Sual: Sağ kaşımda yara var. Secde edince kanıyor. Yalnız
alnımın sol tarafını ve burnumu yere koyup secde etmem caiz mi?
CEVAPEvet.
Sual: Narkozdan kurtulma esnasında namaz vakti çıkarsa ne
yapmalı?
CEVAPİki namaz cem edilir.
Sual: Tehlike zamanında, namazı oturarak veya ima ile kılmak
caiz midir?
CEVAPDüşman veya yırtıcı hayvan korkusundan veya hastalanıp
ayakta duramayan veya çamur olup kuru yer bulamayan kimse, namazını ima ile
kılar. Daha sonra bunları iade etmesi gerekmez. (Halebi)
Sual: Şizofreni hastasının namaz durumu nasıl olur?
CEVAPGayri tabii hareketleri devamlı değilse, sıhhatli iken
namazını kılar, kılmadıklarını da kaza eder.
Sual: İki eli veya iki ayağı olmayan kimseye de namaz kılmak
farz mıdır?
CEVAPEvet farzdır. Herkes, gücü nispetinde ibadet eder. Ayakta
namaz kılamayan oturarak kılar, oturarak da kılamayan yatarak ima ile kılar.
Abdest alamayan teyemmüm eder.
Sual: Bir veya birkaç özrü olan kimse namazını nasıl
kılar?
CEVAPÖzürlü kimse, Maliki mezhebini taklit ederse iyi olur.
Çünkü Maliki’de, abdesti bozan başka bir sebep yoksa, devam eden özür, namaz
vakti çıksa da, abdesti bozmaz. Maliki mezhebine göre, özür sahibi olmak için,
abdesti bozan bir şeyin hastalık sebebi ile bir kere çıkması kâfidir. Bir namaz
vakti içinde devamlı çıkması gerekmez. Namazdan önce veya namaz içinde idrar
veya yel kaçıran veya yarasından kan irin çıkan veya basuru kanayan yahut başka
bir akıntısı olan, abdest ve namazının bozulmaması için, Maliki mezhebini taklit
eder. (M.Erbea)
Sual: Bir vaktin girmesiyle eli veya herhangi bir yeri kanayan
bir kimse farzı kılacak kadar bir zamanda kan durmazsa, vaktin sonuna doğru o
haliyle vaktin farz namazını kılabiliyorken yatsı vaktinin girmesiyle eli
kanayan ve kanaması devam eden bir kimse yatsı namazını ve vitri kılmak için
yatsının son vakti olan imsak vaktine kadar mı beklemesi lazım?
CEVAP
Evet. Ancak Maliki taklit edilirse hemen kılınır, sabaha kadar
beklenmez.
Sual: Abdesti hangi miktarda olan kan bozar, tükürükten fazla
olursa mı?
CEVAP
Ağızdaki bir yara veya hastalıktan dolayı kan ne kadar çok
çıkarsa çıksın Maliki’yi taklit edenin abdestini bozmaz. Hanefi’de ise, elini
dişe sürünce kan bulaşmışsa kan çıktığı için abdest bozulur, ama elma ısırınca
misvaktaki kürdandaki bozmaz. Tükürünce tükürükten az ise yine bozmaz.
Sual: Arkadaş namaza yeni başlamış. Her namazda yel zorlaması
başlıyormuş. Yel kaçırdığını hissediyor. Bu durum sadece namaz kılmaya başladığı
zaman oluyormuş. Bu sebepten birkaç kere abdest alma ihtiyacını hissediyor. Bu
kişinin ne yapması lazım?
CEVAP
Bu konuda hadis-i şerif var. Bunu şeytan yapıyormuş. Dübür
kısmını üflüyor, insanı şüpheye düşürüyormuş. Onun için Peygamber efendimiz,
(Bir ses ve koku duymadıkça abdestiniz bozulmuş olmaz) buyuruyor. Demek ki bu
vesvesedir, önem vermemek gerekir. Eğer, gerçekten bozuluyorsa, o zaman Maliki
mezhebini taklit eder. Maliki’de elde olmadan çıkan gaz, abdesti bozmaz.
Sual: Kadın, günde bir defa gelen akıntı için, Maliki’yi
taklit eder mi?
CEVAPEvet.
Sual: Sinüzit ameliyatı olacağım. Burnuma tampon koyacaklar,
abdest alırken, namaz kılarken nasıl bir yol izlemeliyim?
CEVAPAbdestte burnun içini yıkamak farz değil. Yani bir
problem yok.
Bayıltıyorlar, ameliyattan uyanınca vakit geçmiş olabilir.
Onun için Hanbeli mezhebini taklit etmek gerekebilir. Diyelim ki öğle vakti
ameliyat olacaksanız, ikindiyi de öğle ile birlikte kılarsınız. Sabah ameliyat
olacaksanız, öğleyi belki yetiştiremem diyerek ikindi vaktinde ikisini birden
kılarsınız.
İkindi namazını kıldıktan sonra ameliyat olursanız, akşamı
yatsı vaktinde kılarım dersiniz. İki namazı bir arada kılmaya ayarlarsınız.
Eğer Maliki’yi taklit ediyorsanız, o zaman Hanbeli’yi değil,
Maliki’yi taklit ederek iki namazı cem edersiniz. Hastalık halinde Maliki’de de
iki namaz cem edilir.
Sual: Abdest almak istiyoruz fakat yüzümüzdeki kesik kanamaya
devam ediyor. Bu durumda Maliki’ye uyduğumuzu düşünüp abdest almamızda bir
mahzur olmaz değil mi?
CEVAP
Evet mahzuru olmaz. Fakat bir yara bandı yapıştırıp abdest
almak daha uygun olur. Kan çıkmazsa Maliki’yi bile taklide lüzum kalmaz, kan
çıkarsa Maliki taklit edilir.
Sual: Bugün öğleye doğru dişimi çektirdim, çektirdikten sonra
diş etinde kanamalar devam ediyor. Maliki'yi taklit ediyorum.Öğleyi kaçırmamak
için, abdest aldım namazımı kıldım. Ve kanama hâlâ devam ediyor. Kıldığım öğle
namazının kazasını kılmam gerekir değil mi?
CEVAPAbdestiniz bile bozulmamıştır. O abdestle ikindiyi de
akşamı da kılabilirsiniz. Tabii abdesti bozan başka bir şey olmamışsa. Kanamak
Maliki’de abdesti bozmaz. Namazı kaza etmeniz gerekmez.
Sual: Soğuktan el veya dudak yarılıp kanarsa Maliki’yi taklit
edenin abdestini bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. Semavi sebepler bozmaz, bir müdahale varsa bozar.
Sual: Hastalıkla sık sık kusan, Maliki’yi taklit ederse
abdesti bozulmamış mı olur?
CEVAPEvet.
Sual: Ameliyatla, karnımdan delik açılarak torba bağladılar.
Torbadan bazen necaset sızıyor. Maliki’yi taklit caiz mi?
CEVAPEvet.
Not: Maliki mezhebini taklit ile ilgili geniş bilgi, Mezhep ve
Mezhepsizlik maddesinde, Mezhep taklidi rahmettir kısmında var.
Hastanede namaz
Sual: Hastanede, yatağından hiç kalkamayan hastanın yatağı
uygun değilse, namazını nasıl kılar?
CEVAPKıble sağ tarafındaysa sağ tarafa, kıble solundaysa sol
tarafa dönerek kılar. Kıble ayak yönündeyse, başının altına yastık koyarak, yüzü
kıbleye gelecek şekilde ima ile kılar. Başı kıble tarafına geliyorsa veya ara
yönlerden bir tarafa doğruysa, dönebildiği kadar başını kıbleye dönmeye çalışır.
Sağ tarafa yatmak, sol tarafa yatarak kılmaktan evladır. Sırtüstü yatmak da,
sağa yatıp ima ile kılmaktan evladır.
Hamile kadının namazı
Sual: Hamile kadın, namazlarını oturarak kılabilir mi?
CEVAPNamazda ayağa kalkmakta zorlanıyorsa, sağına ve soluna,
sehpa koyup, onlara dayanarak kalkabilir. Bu şekilde de ayakta kılamazsa, o
zaman oturarak kılabilir.
Tek kolu olmayan
Sual: Tek kolu olmayan, namazda elini nasıl tutar?
CEVAPİki eli varken yaptığı gibi yapar. Mesela tek elini, yine
göbeğin altına koyar.
Hamilelikte namaz
Sual: Doktor hamileye, (Hareket edersen çocuğun düşer. Hep
yatacaksın) dese, çocuğun düşmemesi için namazlarını oturarak kılması, abdest
yerine teyemmüm etmesi caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Oturarak namaz kılarken
Sual: Ayakta namaz kılamayan kimsenin, oturarak namaz kılarken
ayakları bükme, dizüstü veya bağdaş kurma imkânı varken kıbleye karşı uzatması
caiz midir?
CEVAPDizlerini bükemeyen, ayaklarını kıbleye karşı uzatır.
Bükebilen ayaklarını toplar kıbleye karşı uzatmaz. Dizüstü veya bağdaş kurma
imkânı varken ayaklarını kıbleye doğru uzatması mekruh olur. Dizüstü
oturabiliyorsa, secdeye de gitmesi gerekir. Secdeye gidemiyorsa, ima ile
kılar.
Kaynak:ehlisunnetbuyukleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder